Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ağustos '10

 
Kategori
Siyaset
 

AB ile iştigal…

Şöyle bir soru sorsak…

Türkiye’de kaç parti var?

Her gün bazı partilerin kurulduğu bazılarının silindiği göz önüne alınırsa bu soruya doğru yanıt verebilecek kişi sayısı sanıyorum bir elin parmaklarını geçmez.

Kimi belki otuz…

Kimi elli…

Kimi de daha fazla parti adeti söyleyecektir, ama inanın bu ortaya konulan rakamların hiç biri doğruyu ifade etmeyecektir.

Sahi bunu gerçek anlamda söylüyorum.

Türkiye’de siyasetiyle, düşüncesiyle birbirlerinden farklı kaç siyasi parti bulunuyor?

Öyle rakamlar çok abartılı değil.

Hele onlu rakamlar hiç değil.

Hadi çok merak ediyorsanız söyleyim.

İki.

Nasıl diye sormanıza hiç gerek yok, bu gün ülkemizde siyasi olarak birbirinden farklı iki parti vardır.

Aslına bakarsanız isimleri de çok önemli değil.

Evet, belki gerçek parti sayısını ifade etmese bile bu gün ülkemizde iki farklı parti bulunmaktadır.

Bunlardan biri…

AB’ye girmeye can atan, onun ortaya koyduğu standartlara uyma konusunda elinden geleni yapan.

Onun emrettiği reformları yapmak için yanıp tutuşan…

Kısacası…

Egemenliğimizin kayıtsız şartsız Brüksel’e verilmesini isteyenlerin partisi.

Bir diğeri de, ülkenin Brüksel’den değil…

Ankara’dan yönetileceğini öne süren AB’ye girme sürecinden ve gümrük birliğinden vazgeçilmesini isteyen…

Ulusal egemenliğin AB’ye değil sadece millete ait olduğunu savunan parti.
Bu gün ülkemizde bulunan tüm partiler bu iki partiden birini seçmek durumundadırlar.

Hem ondan hem bundan yani her iki tarafı da idare eden, idarei maslahatcılık dönemi artık mümkün görünmemektedir.

Hem yarım hamilelik olamayacağı gibi…

AB ve aynı zamanda ulusal egemenlik yanlısı da olunamaz.

İster istemez ya birini seçeceksiniz ya da diğerini.

Bunları niye mi hatırlattım…

Geçtiğimiz günlerde yine bir partimiz “en iyi AB’cinin kendilerinin olduğunu” söylemedi mi?

Hatta bununla da yetinilmeyip “AB ile yeni bir başlangıç bile istenilmedi mi?

Bu kadarla da kalınmayıp…

Yıllar öncesinde tartıştığımız “Türkiyelilik” sözü bile tekrar tartışmaya açılmadı mı?

O zaman tekrar hatırlatmakta yarar görünüyor.

AB ne istiyor?

“Kıbrıs’tan askerlerinizi çekin.”

“Limanlarınızı açın.”

“Orduyu sivil otoritenin emrine sokun.”

“Ergenekon’da sonuna kadar gidin.”

“Kültürel çeşitliliği artırın.”

“Kürt sorunu siyasi olarak çözün.”

“Bankalarınızı satın.”

“Fabrikaları kapatın.”

Teslim olun…

Sahi; hem AB’ci, hem Vatansever olunabilir mi?

Hala inanıyor musunuz?

15–07–2010

Nusret KEBAPÇI

 
Toplam blog
: 207
: 398
Kayıt tarihi
: 07.07.06
 
 

Ben Ankara'da yaşayan kendi halinde okur yazar  bir öğretmenim...     ..