Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ekim '13

 
Kategori
Güncel
 

AB raporu, çözüm süreci ve Sezai Karakoç

AB raporu, çözüm süreci ve Sezai Karakoç
 

AB ülkeleri ve Türkiye 213


Gitti Düvel-i Muazzama geldi AB!

Öncelikle belirteyim ki AB yetkililerinin Türkiye için 'olumlu' bulduğu ve 'alkışladığı' her şeye karşıyım. O AB ülkeleri ki içlerine aldıkları birkaç ülke dışında, Osmanlı Devletimizin dâhili ve harici nedenlere bağlı olarak 1800'lerde başlayan çöküş çağlarında; diplomasi, ticaret, teknoloji, sömürü ve yayılmacı eğilimlerine göre kimi hasımlarına nice savaşlar açarak zaferler elde eden ve kendi çıkarları doğrultusunda barış anlaşmaları imzalatan Düvel-i  Muazzama (Büyük Devletler)'nın ta kendisidir.

O çağlarda Batı'nın ya da Düvel-i Muazzama'nın en büyük hasmı Avrupa içlerine kadar fetihlerde bulunmuş olan Osmanlıları öncelikle Balkanlar, Afrika ve Orta Doğu'dan atmaktır. Bu amaçla Osmanlı egemenliğindeki bütün toplum kesimlerinde yoğun bir ayrılıkçılık ve İslam düşüncesinin irdelenerek değişik biçimlerde tahrif edilmesi gibi yollara gidilmiştir. Bu amaçlarına ulaşabilmek için Hıristiyanlık içerisindeki bölünmüşlükler bağlamında öncelikle Osmanlı egemenliğindeki Ortodoks Hıristiyanların Batı çıkarları için kullanılması yolunda Boşnaklar, Arnavutlar, Bulgarlar, Ermeniler ve Arapların değişik araçlar çerçevesinde kullanılması gibi tasarıların gerçekleştirilmesi uğruna ajanlık faaliyetleri yanında Yabancı Okullar, yayıncılık ve matbaa işletmelerinin ne kadar önemli bir araç olarak değerlendirildiğini biliyoruz.

Son elli beş yıldan bu yana Türkiye Batımızdaki bu sanayi, ticaret, para, eğitim, uygarlık, siyaset, diplomasi, teknoloji ve ajanlıklar içeren büyük güç ile bir türlü uzlaşamamaktadır. Çünkü Batı adlı muazzam gücün AB oluşumu Düvel-i Muuazzama'nın Osmanl'ya önerdiği bazı dayatmalarda olduğu gibi açık açık değilse bile bazı sözlü uyarılar yanında bazı raporlar ile Türkiye'nin Avrupa ile Orta Doğu üzerindeki etkilerini çok yönlü bir biçimde en az düzeye doğru çekmeye çalışmaktadır, bana göre.

İşte son örnek bugün AB'den geldi:

'Avrupa Birliği Komisyonu'nun bugün resmen açıkladığı İlerleme Raporu'nda, 30 Eylül'de açıklanan demokratikleşme paketi ve daha önce devreye sokulan yargı reformu paketlerinden olumlu yönde' değerlendirmelerde bulunulmuş. Anlaşılan o ki yıllardan beri AB'den ince eleştiriler alan AKP bugün alkış almış sayılır.

Böylece 2003’ten bu yana AKP’li siyasetçilerce geliştirilen Ankara-İmralı-Oslo ve Kandil odaklı PKK-KCK-BDP önerileri Osmanlı Devletimiz için dayatılan Islahatlar ile Muhtariyetler (özerklikler) Türkiye’de oluşturulmaya çalışılan Özerk Bölgeler kapsamında hiçbir ‘dış baskı’ olmadan uygulanabilecektir.

Adalet artık Kaf Dağı'nın ardında ölümübekleyecek

Bu bağlamda bir toplumda ‘hakkın yerini bulması’ için iktidarlardan bağımsız olması gereken Yargı Kararlarının, çok eskilerde özellikle darbeleri izleyen yıllarda görüldüğü gibi iktidarların tutumlarına olan bağımlılığı da bütün hızı ile devam edecektir, denilse yeridir. Sanırım ‘a d a l e t’ adlı Anka Kuşu çoğu zaman yakındığımız gibi Kaf Dağı’nın arkasındaki bulunamaz durumdaki yuvasında yaşlanarak ölüme doğru umutsuz gözlerle bakakalacaktır.

Terör saldırıları çok gizli bir zafer kazanmıştır

Görülen o ki öncelikle AKP ile BDP içerisinde toplanmış bulunan AB'ciler ile arkadan adam vurmaya ve ülkeyi bölmeye ayarlı adı belli Terör Örgütü ile son olarak K. Suriye'ye kondurulan El Kaide gibi oluşumları da içeren nice gizli ortakları yanında Büyük Kürdistan düşleri gören M. Barzani ile birlikte bugünden sonra ‘kardeş kanı’ da kokan o kanlı ve barutlu ellerine bol bol kına yakıp yılışık suratları ile geceli gündüzlü gezeceklerdir. Çoğumuzun ‘terör’ olarak adlandırdığı ancak kimilerince ‘örtülü savaş’ ya da ‘otuz yıllık savaş’ olarak nitelendirmekten büyük bir haz duyduğu sinsi terör saldırıları sonucunda kimin ya da kimlerin kazandığı şimdi daha iyi anlaşılmadı mı erenler?

Biliniyor ki onlar sayesinde Orta Doğu’da ‘kan davası’ yaygınlaşmış ve ABD’nin ‘dünya egemenliği’ için geliştirdiği nice tasarılar nedeni ile Orta Doğu ve özellikle İslam Toplumları fitili ateşlenmeye hazır birer ‘barut fıçısı’ durumuna getirilmiştir. Son yirmi yıldan bu yana görüldü ki bu toplum kesimlerinde dayanışma, komşuluk, ortak değerler ve özellikle İslam Kardeşliği ayaklar altına alınmıştır. Bana göre ekonomik çalkantılar yanında Afganistan, K. Suriye, K. Irak, Kerkük, Bağdat ve Mısır kaynaklı terör saldırıları AB ile ABD’nin ipine sarılan birbirleri ile şimdilik iyi geçindiği anlaşılan Truva Atları içerisindeki gizli askerler ve siyasetçilerin sinsi katkıları doğrultusunda günden güne ivme kazanacaktır.

AKP’nin ‘çözüm’ adlı yaklaşımlarına Sezai Karakoç da tepkili

İslam Birliği yolundaki Büyük Düşünürümüz Sezai KARAKOÇ (1933 Ergani) her şeyi bütün yönleri ile düşünemeyen basiretsiz siyasetçilerin Batı destekli bir terör örgütü ile kimi destekçilerinin yanlış yönlendirmeleri sonucu olarak o da Mart ayında gerekli tepkiyi gösterdi. Şiirleri ve yazıları ile büyüdüğümüz Sezai Karakoç Terör Sorunundan Kürt Sorununa oradan da eğitim, kültür, yönetim, ekonomi ve güvenlik gibi konulardaki açmazlara sürüklenen bugün Türkiye'nin 'parçalanabileceği' gibi bir karanlığa doğru sürüklenmekte olduğumuzu görmüş bulunuyor.

Sezai Karakoç: Aydın aldanırsa işin içinden çıkılmaz

İslam Kardeşliği kapsamında birlik beraberlik yolunda çok daha sağlıklı bir toplum olabileceğimizin özlemini çeken Diriliş Dergisi ile Diriliş Partisi kurucusu Sezai KARAKOÇ elbette Osmanlı'yı da batıran Batı'nın ipine sarılmanın pek çok tehlikelerini de bilen bir düşünür olarak bugün:

‘Diyelim ki bugün insanların, toplumların, devletlerin ve devlet adamların kendilerini aldatmaması, en önemlisi aydınların aldanmaması!.. Çünkü aydınlar aldanmazsa insanları işin gerçeğine getirirler. Fakat aydın aldanırsa işin içinden çıkılmaz. Güneydoğu meselesinde bayram yapılıyor, bitti çözüldü şeklinde. O kadar ki muhalefet yapmanız ihanet ediyormuşsunuz tepkisine muhatap oluyor. Fakat işin gerçeği henüz askıntıdadır. Çünkü Sadece bu PKK ve onun etrafında olanlarla Hükümetin elinde değildir çözüm. Ellerinde olsaydı 30 yıldan beri neden çözmediniz diye sorulur. Eğer Devlet ile PKK anlaşması ile çözülüyorduysa 10 yıldır hükümet neden çözmedi. Bu kadar ölümden yıkımdan kim sorumludur diye sorulur!' diye haykırmaya başlamış bulunuyor.

Sezai Karakoç: Sorunlar için halkları kardeş bilerek çözüm yolları aranmalıdır

AKP'nin izlemekte olduğu Suriye politikasının yanlışlığına da işaret eden Sezai KARAKOÇ bu konuda oldukça çarpıcı bir yorumda bulunuyor:
'Suriye de insanlar birbirini kırarken; Hükümet halkı, halktan bir kısmı diğer insanları kırarken, bizim bir tarafa yardımcı olmamız değil, bizim bütün bu problemleri yaşayan halkları kardeş bilip neden bu duruma düşüyorlar diye endişelenmemiz, bunu bir tek silah bile ateşlenmeden nasıl çözeriz diye düşünmemiz gerekmektedir. Aynı şey Irak için Afganistan için söz konusudur...’

Sezai Karakoç: Dışarının dayatmaları ile bir yere varılmaz

Türkiye’nin çalkantılı yıllarını yeri geldiğinde nedenleri ile birlikte yorumlamış ve özellikle Türkiye’nin Orta Doğu’daki varlığının İslam Birliği için en uygun ‘çıkış yolu’ önermeye çalışmış olan Sezai Karakoç’’un aşağıdaki sözlerine katılmamak mümkün mü?

‘Geçmişi çok iyi bilip geleceğe çok köklü çok boyutlu bir genel idealle, her kişide her aydında bulunan bir idealle yarına böyle adım atmakla hallolur. Bugünkü gibi aldatmacaları medyanın çıkardığı gürültüler, dışarının bize empoze ettiği, ilerde içyüzü çıkacak olan aldatmalarla değil... Böyle aldatıcı yalancı baharlar, yalancı barışlar ve yalancı anlaşmalarla bir yere varılmaz.' (29 Mart 2013 günlü basından alıntıdır)

Batı Türkiye Cumhuriyetini de Osmanlı Devleti gibi harcamak istemektedir

İşte bu yüzden içerisinde AB ile ABD'nin 'olumlu' bulduğu ve 'alkışladığı' her şeye karşıyım. Çünkü onların bu tür yaklaşımları içerisinde nice sinsi tasarılar ile nice bölücü ve çıkarcı yaklaşımlar bulunabileceğini sezinliyorum. Çünkü Osmanlı çağlarında olduğu gibi Türkiye Cumhuriyeti'nin ilerleme, kalkınma ve bir hukuk devleti olma yolundaki çabaları ile her türlü uluslararası girişiminde ABD dâhil Batı'nın nasıl bir mania teşkil ettiğini anlayabilmek için kör olmak gerekir, diye düşünüyorum.

Ancak her şeye rağmen Yargı’nın kimi yürekli yetkililerinin AİHM Kararları ile vicdanlarının sesine de kulak vererek en doğru kararları verebileceklerine olan inancımı korumaktayım.

 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..