- Kategori
- Mizah
Abuk sabuk bir düş

Ara sıra abuk sabuk düşler görürüm.
Düşümde başbakan olmuşum.
Peşimde bir sürü gazeteci var. Bazılarını gözüm hiç tutmuyor.
Hakkımda olur olmaz şeyler yazıyorlar.
Size ne benim fenerimden, gemimden, oğlumdan, kızımdan...
Karınları çok dar, çekemiyorlar beni, çekemiyorlar...
Bir ara gazeteciler kayboluyor. Birden kendimi köyümde buluyorum.
Dedim ya, abuk sabuk bir düş...
Bir yandan koyun güdüyor, bir yandan şu gazetecilere bir fırça atsam diye düşünüyorum.
Çok kinlendim onlara, bal kovanıma çomak sokuyorlar...
Neyse gelelim düşüme...
Köyde de, düzen bozulmuş gibi. Hemen köyün meydanına çıkıyorum.
Olacak gibi değil, damın başında da bir at var. Ata atlıyorum ve... düşüyorum galiba
Soluk soluğa uyanıyorum... Kan ter içindeyim.
Derin bir düşün içinde olduğumu anlıyorum.
Biraz zor da olsa, tekrar kendimi bu düşün içinde buluyorum.
Bu seferde at yanımda duruyor. Ata korkuyla bakıyorum.
Bulunduğum yer yüksek bir köy damı...(Bu biraz benim doğduğum köye benziyor, biraz başka yerlere)
Bulunduğum yerin tam karşısında da köy meydanı. ( Çelik çomak, kalegeçirtmeç oynadığım köy meydanı...)
Köyün meydanı koyunlarla, sığırlarla dolu. Bir kargaşa, bir başı boşluk var...
Avaz avaz bağırıyorum !
Ben bağırıyorum, koyunlar meliyor...
Ben bağırıyorum, sığırlar böğürüyor...
Bu çok hoşuma gidiyor...
Çok güzel şiir okurum, bunu herkes bilir.
Başlıyorum şiir okumaya...
Ben şiir okudukça koyunlar meliyor, sığırlar böğürüyor...
Çok keyifliyim, çok mutluyum...
O da ne... Hay Allah...
Yine o çirkin gazeteciler, aynı öcü gibi...
Sanki, üstüme üstüme geliyorlar...
Bağrıyorum, çağrıyorum ama sesim soluğum çıkmıyor !
Boğulacak gibiyim...
Bağırarak, soluk soluğa gözlerimi açıyorum.
Kan ter içindeyim...
Ne zormuş, şu Başbakanlık...
Aman aman istemem
Düşüm de bile istemem....