Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Mayıs '19

 
Kategori
Anılar
 

Acı-Tatlı Anılar

Kimi çocukluk anıları ileriki yaşlarda da unutulmuyor.

Yıl 1967 ya da 68. Bir çoban köpeği saldırısına maruz kalmıştım. Köpek benden büyük, diyeyim siz anlayın. Neyse ki acıdı hâlime sanırım, kalçadan bir ısırıkla serbest bıraktı beni. O zamanlar Amasya Şeker Fabrikası'ndaydık henüz. Sağlık ocağı irisi bir reviri vardı. Oraya gittik. Pansuman yaptılar. Ama kuduz aşısı yok! Merzifon Devlet Hastanesinde varmış. Oraya havale… Bereket Merzifon'da dayımlar var. Uzatmayayım… Köpeğin kuduz olmadığı anlaşılana kadar her gün göbekten bir iğne… Hatırımda kaldığı kadarıyla 12 günde temiz çıktıydı da benim iğnelere erken son vermişlerdi. (Şimdi değişmiş olay. “Zaten artık eskisi kadar çok sayıda doz uygulanmıyor; bir de aşı karından değil, omuzdan yapılıyor, sivrisinek ısırması gibi bir şey, aşı yeri sonradan biraz ağrıyor ama o da o kadar önemli değil,” diye anlatıyor kader, mektup ve sarsılmaz yol arkadaşım.)

***

Biz, babamın büyük halasına "büyükanne" derdik. Tam yaşını bilmiyorduk ama büyükbabamdan da yaşlı olduğuna göre 19. yy.ın son 10 yılında doğmuştu. Atatürk'ün yaşıtı olmasa da birkaç yaş küçüktü.

Köpek saldırısı tiyatromda onun da küçük bir rolü vardı. Becerebilirsem onu da anlatayım:

Bizim oralarda çocukların oynadığı cam bilyelere "enek" denir. Oyunlar, ütmecesine oynanır, kazanan rakibinin eneklerini ütmüş olurdu. Oyundan sonra eneklerimi saklasın diye büyükanneme verirdim. Hani… Değerli mal! :D Ben  saklarsam yerini unuturum falan hebâ olur onca emek… :D

O gün, sokağa çıkmadan önce büyükanneme gidip enek istedim. "Şimdi işim var, sonra gel," dedi. Ben de eneksiz çıktım sokağa… Yapabilecek işim yoktu. Oyun oynayamazdım. 

Evimizden 2-3 km. uzakta çiftliğimsi bir yer vardı, bize sapa geldiği için hiç gitmezdik o tarafa, O yüzden dehşetli merak ederdik orayı. "Fazla merak kediyi öldürür," derler ama o zamanlar henüz duymamıştım o sözü.

Ne yapsam,” diye düşünürken ayaklarım beni oraya götürdü. "Hangi akla uydum da oralara hem de tek başıma, yalın ayak başıkabak gitme gafletinde bulundum," diye sonraları kendime çok sordum ama… İş işten geçmişti…

Evlerin bulunduğu bölgeye 200 m. kala yukarıda anlattığım çoban köpeği karşıladı beni. Sonrası malûm.

Ben, perişan bir şekilde ağlayarak eve döndüm. Ev halkı üşüştü başıma. Sorgu sual… Anlattım olduğu gibi… O sırada büyükannem dövünüyor: "Bizim oğlan benden enek istemişti meğerse enik (=köpek yavrusu) istemişmiş." Ben dâhil oradaki herkes kahkahaları koyuverdik.

Orada bulunanlardan bir ben kaldım hayatta. (Ağabeyim de orada mıydı, hatırlayamadım.) Gidenler ışıklarda uyusunlar.

 

 
Toplam blog
: 92
: 521
Kayıt tarihi
: 01.01.11
 
 

Milliyet Bloga taşınmam kolay olmadı.. Varlığını aşağı yukarı başlangıcından beri bildiğim bu dev..