- Kategori
- Aşk - Evlilik
Acizlik felaket getirir
alıntıdır
Kadının gördüğü şiddet artık öyle bir hal aldı ki, çığırından çıktı adeta. Hafta sonu birbiriyle bağlantılı birkaç olaya tanık oldum.
Acaba biraz da kadınlar mı suçlu? Diye düşünmekten alamadım kendimi. Bu tarz olayların içinde olup, hala kendince bahaneler üretip ilişkiyi ya da evliliği devam ettirmek ne kadar doğru tartışılır.
Çocuğu olan sanki zaman zaman bunu bahane olarak kullanıyor gibi hissettim. Neden diyeceksiniz? Herkesin bir çıkar yolu var bu hayatta.
İnsan yeter ki güçlü olmayı bilsin, biraz da mücadele ruhunu göstersin.
Bayan çalışıyor olsun ya da olmasın eğer biten veya türlü itici olaylarla süren bir evlilik içerisindeyse, o an için çalışmıyor olmak bahane değil.
İş seçilmediği sürece çalışmak isteyene muhakkak bir kapı açılıyor.
Ama sen rahatına düşkünsen, ben çalışmamak için görmezden gelirsem bu ülkede kadına şiddette olur, sokakta kalan kadın sayısı da artar.
Görmezden gelip sineye çektikleriniz zamanla öyle bir çığ olur ki, karşılaştığınızda siz bile inanamazsınız.
Bu yüzden “çalışmak” benim için bu denli önemli işte. Yakın çevreme, arkadaşlarıma dostane bir biçimde yaptığım tek tavsiye “çalışın.” Çile çekmek için bahane yaratmayın.
Ya da çalışmıyorsunuz diyelim “gerçekçi olun” ve görmezden gelmeye bir son verin. Tabii ki, yıkıcı olmak güzel bir şey değil.
Ancak çocuğunuza anne baba ayrı büyümemesi adına sunduğunuz hayat inanın ayrı büyümesinin vereceği hasardan çok daha beter olabilir.
Belli aralıklarla şiddetin olduğu bir ortamda ne denli sağlıklı bir psikoloji bekleyebilirsiniz?
Şuan hiçbir kadın aciz olmamalı. Hele ki böyle bir devirdeyken.
Karşısına geçip içinizden geçenleri konuşamadığınız, korktuğunuz eşinizi bekarlığınızdaki anne-babanızla kıyaslayın. O zaman diller pabuç. Hepimiz yakıp yıkıyoruz.
Haksızlığa tahammülümüz yok.
Anneye babaya olan saygı bir tarafa dursun yeri geliyor iki kelimeyle susturuyoruz. Eee, şimdi ne oldu? Eşimize neden konuşamıyoruz. Bir dönem laf ebesiydik, şimdi neden susup sineye çekiyoruz?
Yanlış biraz da bizde.
Bir kadın önce kişilik olarak güçlü durmayı beceremedikçe, kararsızlıklar içinde hayatına yön veremedikçe, ne istediğini bilmedikçe, sürekli yön değiştirdikçe, rahatına düşkünlüğünü mücadeleye tercih edince bizler ne yazık ki bu tablolara daha çok şahit olacağız.
***
Adam olmak zor iş…
Adam gibi adam tabiri vardır ya hani, biraz argo bulurum hep. Oysa ne derin anlamlar taşır kendi içinde. Bir adam eş olur, baba olur, örnek olur. Siniri öfkesi bile kaliteli olur. Miroğlu klasikleri geri döndü ne yazık ki. Ortada omuzları geri tutup, adımlarını her yamuk atan hala kendini ali kıran baş kesen ilan ediyor.
Aşamadığı sorunlarla çevresini bu şekilde baskılayan tipler, kadınları da tehdit altında bırakıyor. Bunun adı da “ağır ağabeylik” “sinirlilik” oluyor. Eşlerine sorun çoğunluğu “o delidir yapar” diyor. Ya benim adamlık anlayışım hatalı ya onlar babalarından gördükleri adam profilini çabuk unuttu.
Bir erkek önce bayana nasıl davranması gerektiğini bilmeli. Kendi annesinden sonra eşi onun için çok anlam ifade etmeli. Yakın çevrede baskı değil sevgi bağları kurmayı bilmeli. Eşinin ailesine saygılı yaklaşmayı söylenmeden akıl etmeli.
Çalışkan olmalı. İş seçerken kendi çıkarlarından çok sağlayacağı imkanların farkındalığını taşımalı. Çocuğuna iyi bir gelecek planlamalı. Herşeyin başı birde baba ise; örnek olmayı başarmalı! Kendisini her yönüyle idol olarak görecek çocuğa yaklaşımlarında üzerinde yaratacağı etkinin bilincinde olmalı.
Yoksa adam olmakta ne var? Atın omuzlar geri, basın yampiri yampiri hoş geldin çakma Polat tiplemesi.