Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ekim '08

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Açmadığın dalda sözün geçer mi?

Açmadığın dalda sözün geçer mi?
 

Sevginizi koruyun... Annesinin kollarına kıvrılan masum bir bebek kadar güvende hissetsin kendisini


Açmadığın dalda sözün geçer mi?

SEVGİ

İlk duygusal renklerimiz ve tonları daha annemizin karnındayken oluşmaya başlar. Duygusal yaşamımız tepkilerimiz ve tarzımız içinde büyüdüğümüz aile, çevre ve diğer insanların kültürleri ile etkileşimler sonucu model alma, öğrenme ve kendi düşüncelerimizin sentezi ile gelişir.

Duygusal yaşamımızın kalitesi ömür boyu yaşantılar, acılar ve yeni öğrenmelerle sürekli artış gösterebilir. Gelişim için tek önemli koşul; “ gelişmeyi “ ve “ iyi insan “ olmayı sözcüklerle değil samimi biçimde yürekten istemek ve bu isteğin gereğini mutlaka yapmaktır. Aksi halde yıllar geçse bile o’nu bıraktığınız yerde kendi küçük penceresinden, doğruları yaşıyor olmak yerine kendi hatalarını seyrediyor olarak bulursunuz.

Elbette iyi niyet önemlidir. Hatanın kasıtlı yapılması ile farkında olmadan yapılması arasında tabiî ki fark vardır ancak herhangi bir olumsuzluk sonucunda iyi niyetinizin değerlendirilmediği bir realite dünyasında olduğumuzu da lütfen unutmayalım.

Gerek çocukluk dönemimizde gerekse tüm yaşam boyunca en büyük duygusal ihtiyaçlarımız; anlaşılmak, sevmek, sevilmek, ilgi, onaylanmak ve takdir edilmektir. Özelliklede anlaşıldığımızı, sevildiğimizi değerli olduğumuzu hissetmek, sağlıklı bir özgüven gelişimi ve huzurlu bir yaşam için oldukça önemlidir


ÇOÇUK NE YAŞIYORSA ONU ÖĞRENİR

Eğer bir çocuk sürekli eleştirilmişse,

Kınama ve ayıplamayı öğrenir.


Eğer bir çocuk kin ortamında büyümüşse,

Kavga etmeyi öğrenir.


Eğer bir çocuk alay edilip aşağılanmışsa,

Sıkılıp utanmayı öğrenir.


Eğer bir çocuk sürekli utanç duygusuyla eğitilmişse,

Kendini suçlamayı öğrenir.


Eğer bir çocuk hoşgörüyle yetiştirilmişse,

Sabırlı olmayı öğrenir.


Eğer bir çocuk desteklenip yüreklendirilmişse,

Kendine güven duymayı öğrenir.


Eğer bir çocuk övülmüş ve beğenilmişse

Takdir etmeyi öğrenir.


Eğer bir çocuk hakkına saygı gösterilerek büyütülmüşse

Adil olmayı öğrenir.


Eğer bir çocuk güven ortamı içinde yetişmişse,

İnançlı olmayı öğrenir.


Eğer bir çocuk kabul ve onay görmüşse,

Kendini sevmeyi öğrenir.


Eğer bir çocuk aile içinde dostluk ve arkadaşlık görmüşse,

Bu dünyada mutlu olmayı öğrenir.


( Nolte 1975 )

Sevildiğini, kabul edildiğini, onaylandığını hissetmeden büyüyen çocuklar maalesef düşük bir özsaygı, düşük bir benlik şablonu ve yeterince gelişmemiş bir kişilikle yaşama başlıyorlar. Doğal olarak, özellikle yaşamın zorlu olaylarını aşabilecek kadar güçlü olamıyorlar. Güçlendirilmeyen özgüven ve özsaygı, farkında olmadan aşağılık duygularına komlekslere ve aşırı derece kabul görme arzusunun oluşmasına neden olabiliyor.

Anlaşılamamanın, sevgisizliğin, rededilmenin, ve kendini değersiz hissetmenin, neden olduğu hüzünler bazen sevme yeteneğinin bozulmasına neden olabiliyor. Birde üzerine insanların adaletsiz söz ve davranışları eklenince insan kendine ve diğer insanlara güvenini yitirebiliyor. İnanç ve umutlar azalabiliyor. Sonunda insan ya kendi kabuğuna çekiliyor ya da sevgi ve huzuru anlık ta olsa maalesef yanlış yerlerde yanlış şekillerde ve yanlış kişilerde arıyor. Eğer az da olsa yaşama tutunacak gücü kalmışsa, İncinmiş, kırılmış, yıkılmış duygularının arasından kendini, kendi küllerinden yeniden var etmeye ve yaşamı yeniden sevmeye çalışıyor.


Sevgisini hak ettiğine inandığı şeylere değer vermesini sağlayan olumlu düşüncelerle, çocukluğunun ve şu ana kadar yaşadıklarının olumsuz düşünceleri birbirine karışarak duygu, değer ve düşünce uyumunu bozuyor ve bu durum çelişkiler yaşamasına neden oluyor

Huzur, sevgi, onaylanma, cinsellik, korku, nefret, güvensizlik, umut gibi duygu, düşünce ve ihtiyaçlar Aşk ve sevgi ile birbirine karışarak gerçek aşkın ve sevginin hangisinde bulunduğunu fark etmesine engel oluyor.

” Sevginin gerçekte ne olduğu konusunda zorlanıyoruz ”


Anlamak ve anlaşılmakla başlar sevgi. Anlaşıldığımızı ve anladığımızı hissettiğimiz her konu bir damladır avucumuza damlayan. Bir süre sonra biriken suya bakarız. Berrak mı? Zorlu olaylar ve kırgınlıklara rağmen, her şeye rağmen huzurun tadı var mı? varsa içeriz o suyu kana kana.

Sevgi, çiçek tohumu gibi canlıdır. Yüreğinizdeki toprağın çok derinine gömerseniz tohum çürür. Yüzeyine gömerseniz bu kez de ya çok sıcakta kavrulur ya çok soğukta donar ya da fırtınalar toprağı süpürdüğünde tohumu da sürükler peşi sıra. Üzülürsünüz.

Sevginin gelişebilmesi için, zihnin, sağlıklı algılamalarını engelleyen olumsuz geçmiş yaşantıların bitirilmemiş hesaplarından, sindirilmemiş acılarından, sindirilenlerin tortularından ve gelecekte mutlu olabileceğine dair kendine ve değer verdiği insana duyduğu güvensizlikten sıyrılması gerekir. Aksi halde, kendiniz ve değer verdiğinizle ilgili kuşkular, beklentiler, kaybetme korkusu, kıskançlık, endişe, tereddütler, alınganlıklar, önyargılar, zanlar ve zihnin senaryoları sizi yorar. Sevginizi olduğu gibi hissedemezsiniz. Duygularınız, mantığınız ve düşünceleriniz bulanır. Berraklık kaybolur. Güven kaybolur. Aklınız karışır. Yorulan duygu ve düşünceleriniz kronik bir strese dönüşür. O çoğu sevgililerin, evlilerin bile özlediği, doğal olarak duyumsayabildiğiniz o yoğun sevgi maalesef çelişkiler, kısır döngüler, tek yönlü ya da karşılıklı hatalar, öfkeler ve affedememenin basıncıyla nötron bombasına dönüşür. En küçük kıvılcımda bile öyle bir patlar ki; aranızdaki sevgiyi parçalar. Lütfen sevginizi koruyun. Bilirsiniz kolay kolay hissedilmiyor.


“ Sevginizi yüreğinizin öyle bir yerine koyun ki; Kendiniz dâhil hiç kimse ve hiçbir şey o’na zarar vermesin. Sevginiz, anne karnındaki ya da babanın şevkatli kollarına kıvrılan masum bir bebek kadar güvende hissetsin kendisini.”

“ Gerçek sevgi iç referansların etkisiyle oluşur “


Sevgi;

Ruhlar arasındaki doğal çekim ve kişilik uyumudur.

Öz’ üne değer verebilmektir.

Ruh ikizi ve aynı tabakta iki dost elma olabilmektir.

Koşulsuz benimsemek ve benimsenmektir.

Ayrı ayrı biriktirilenlerin paylaşımıdır.

O’nunla sohbetin tadını başka hiçbir yerde bulamamaktır.

Beyaz bile olsa asla yalan söylememek ve aldatmamaktır.

Talep yerine ricada bulunmaktır.

Eşya gibi sahiplenmeden koruyabilmek ve güvendir.

Beklentisiz değer verebilmek ve saygıdır.

Sadece huzurlu olduğumuz, güldüğümüz dönemlerde değil, mevsimlerin tümünde,

en zor dönemlerde, hastalıkta, sağlıkta, iyi günde kötü günde acı çektiğimizde bile

asla tükenmeyen sevgidir.

Üçüncü şahısların köstekleyemediği, milletin ne diyeceğinin önemli olmadığı,

değerlerini kendi içinden alan, kendine güvenen sevgidir gerçek sevgi.

İnsan değer verdiğini, yürekten sevdiğini asla bilerek üzmez. Bilmeyerek dahi olsa üzmemeye dikkat etmeli elbette fakat her ne kadar istemesekte bazen farkında olmadan hata olabiliyor. Böyle durumlarda affetmeyi bilir gerçek sevgi. Sevgi hataların kaydını tutmaz. Bu nedenle makul hataları kin, nefret ve öç alma duygularına neden olmadan mümkünse kırgınlığa bile dönüşmesine izin vermeden kısa ya da bir süre sonra ama sonunda mutlaka affedebilmektir gerçek sevgi. Sevgi redetmez, alay etmez, küçük düşürmez, değersiz hissettirmez, suçlamaz, başa kalkmaz, şikayet etmez, daha iyi adına yapıcı biçimde incitmeden eleştirebilir fakat cezalandırmaz.

Sevgi, adaletli davranmaktır,

değer verdiğinin yanında her koşulda dimdik durabilmektir.

O’nun endişeleri ile endişelenmek,

ihtiyacı olduğunda yanında olabilmek ya da

fizik olarak uzaklardaysanız bile ruhunuzla yanında olmaktır.

Değer verdiğimiz insanın huzuru için bir şeyler yapabilmektir.

Sevgi emektir, sömürmek değil.

Özveride bulunmaktır, inat değil.

Fedakârlıktır, bencillik değil.

Sabırdır, kızgınlık değil.

Affetmektir, cezalandırmak değil.

Özgürlüktür, sahiplenmek değil.

Yanında kendini olduğun gibi, kendin gibi hissedebilmektir, tedirgin değil.

Yanında kendini rahat, özgür ve huzurlu hissedebilmektir.


Yokluğunda ise, özlemek anlamında bir tatlı beladır gerçek sevgi.

Mülkiyetçi bir düşünceyle sahiplenmeden, kıskanmadan, kontrol etmeden, boğmadan, o’nun özgürlüğüne saygı duyabilmek ve o’nu rahat bırakmaktır.

Sadistleşmeden, mazoşistleşmeden, zararlı maddeler kullanmadan, kendini, o’nu ve hiç kimseyi rahatsız etmeden, günlük yaşamın dengesini bozmadan, kendine ve o’na saygıyı yitirmeden adam gibi bir sabır ve tatlı bir özlemle yokluğunun hüznünü sindirebilmektir.


“ Her şeye rağmen,

O’nun ihtiyacı olduğunda

karşılığında hiçbir şey talep etmeden, yanında olabilmektir

gerçek sevgi.


Bunun dışındaki yakınlık ve sevgiler yönlendirilmiş, koşullu, içgüdüsel, bencil, çıkarcı, alışkanlık ürünü sıradan boşluk doldurmalar ve yoz kültürlere kiralanmış beyinlerde yaşayan, tutkuların yönlendirdiği ve kolayca yoldan çıkabilen hastalıklı duygusal ve cinsel çekimlerden başka bir şey değildir. Gerçek aşk ve sevgi ile ilgisi olmayan temelde ( Güzellik-Yakışıklılık, boy farkı, yaş farkı, gösteriş, toplum, aile, çevre ve arkadaşların onayı, ekonomik düzey, kariyer, statü, ve millet ne der gibi) dış referansların etkisiyle çarpan yürekler, kısa, uzun ya da çok uzun bir süre sonra çocukların ellerindeki oyuncaklar gibi mutlaka kırılır.


Sağlıklı bir ruh ve olgun bir kişilik yapısına ulaşmadan

gerçek sevgiyi hissetmemiz ve yaşamamız oldukça zor

İyi bir bugününüz var mı?


Sevgi ve aşk iradeden bağımsız olarak kendiliğinden doğar ve anların doyumuyla orantılı iniş çıkışlar yaşar. İnişlerde sakın paniklemeyin. Panik daha büyük hatalara neden olur ve kendini gerçekleştiren kehanete dönüşebilir. Sevgide geleceği önceden planlamak ve kesinleştirmeye çalışmak sevgiyi azaltır ya da yok eder. Yapay çabalardan hoşlanmaz sevgi. Sevginiz gerçekse ve siz bu sevginizin bedelini ödeyebilecek kadar güçlüyseniz asla korkmayın.


İstemek ve heyecanlanmak kolay fakat gerçekten sevmek zordur.

Sevgiyi korumaksa sevmekten daha zordur.


Gerçek sevgiyi ayakta tutan, şu anın huzurlu paylaşımlarının doğal biçimde kendiliğinden diğer anlara eklenmesidir. Akıl, niyet ve irade huzuru doğuramaz fakat şu anın huzurunu korumaktan sorumludurlar.


Şimdi yapmakta olduğunuz şey sizi birbirinize yaklaştırıyor mu ?


Gerçek sevginin her şeye rağmen asla tükenmeyeceğine,

tüm zorluk ve kırgınlıkları aşabilecek kadar güçlü olduğuna inanıyorum.


Hani bizi öldürmeyen darbeler bizi daha güçlü kılardı ya…işte öyle bir şey.

 
Toplam blog
: 36
: 6015
Kayıt tarihi
: 06.10.08
 
 

Günün dünden güzel olsun... ..