Adada bıraktım.

Yaz bitmeden gidin adaya, hangisi olursa olsun o güzellği tadın.. Hissedin sıcaklığını ve rüzgarda bedeninizin, saçlarınızın kaybolduğunu..

Terleyip de yorulduğun halde yerinde duramamayı hissedeceksiniz, isyan etsede bedeniniz cefasını çekip sefayı süreceksiniz..

Bir de yokuş aşağı bırakın kendinizi ya martının ya da özgürlüğün kollarına, zaten biri tutacaktır sizi ellerinizden.. saçlarınız dans edecektir rüzgar eşliğinde çalacaktır kapınızı uzaktaki bir yürek..

Denize kapılıp gidersiniz mesela ilham’dan yanar yüreğiniz bir de güneş tam tepenizdeyse vay halinize.. Aç martılar dolaşır etrafta özgürlüğünü seyre dalarken bir bakmışsınız yediğiniz lokma hopp martının boğazında.. Serin serin içerken limonatanı derin derin dalarsın uzaklara, martının alıp götürdüğü en uzaklara.. Giderken bir el kavrar sizi yüreğinizi ısıtır, sarıp sarmalamak ister uzak kalır bedeniniz denize.. Kavuşmak istersin uzaktaki mavilere uzaktadır işte bildiğin bir uzakta kaybolursun..

Tezek kokusunda hatırlarsın köyünü oradaki yaşanmışlıkları, fayton sesinde ürperirsin amann çarpmasın diye kaçarsın geriye peki ya kaçamadıklarımız ?

Bir tutam mutluluk çalarsın hayattan adaya yerleştirirsin sevincini, gramafon olsun bir iki tek atalım dersin uzaktaki İstanbul’a selam olsun dercesine.. Yudum yudum içersin mutluluğu huzurda kanarsın tüm benliğinle, bir yudum mavide kaybolup kendini İstanbul’da bulursun..

Hayata pozlar verirsin mutluluğa verilen pozlardır seversin dolu dizgin yaşamayı, yaşatmayı.. Bir parça mutluluk bulursun en beklemediklerinden, beklediğin bir dost eli sarar..

Adada kaybolurken özgürce bırakırsın benliğini rüzgara, uçmak istersin denize doğru, seni tutan bir el vardır deniz kıyısında uzaklara doğru bakarsın..

Yeniden gidip almamak üzere adada bıraktım hüznümü..

Yanıma bir avuç dolusu tebessüm aldım, yüreğime huzuru doldurdum ve geldim hayran olduğum şehire İstanbul'uma..

Bekle beni ıssız ada,

Görüşeceğiz yeniden almayacağım sende kalan hüznümü,

Yeniden görüşmek üzere..