- Kategori
- Şiir
Adam Asmaca
Bir düş karesinde asılıyım: adam asmaca oynadığım günlerimden kalan bir öykü bu belki asla öykünmeyeceğimi sandığım günlerin iz düşümü ve işte kendimi asmaca oynuyorum en çok asamadığım kadar yorgunluğumu dibe vurmuşluğum ne ki? Kayıran bir evrenin de muhatabı olmadım hem ama hep kaydım ben ayağımı bastığım zeminden…
Düş irisi gözlerim
Adeta genç irisi bir yabancıyı ağırladığım
Atlas yorgunluğunda ömrün
Yetilerimi falakaya yatırdığım günün izinde
Soluk soluğa sevmenin de neticesidir hani:
Söylediğim kimse çok sevdiğimi
Ah, bir dillendiremedim içimdeki yetim’e
Onu çok sevdiğimi.
Baş koyduğum şu insanlık denen mimari
Mimozalardan derlediğim masalın izafi gölgesi
Yetilerimde saklı nazar gibi
Nazara geldiğim her mutluluk ertesi
Muradım mı içimde saklı?
Oysaki biliniyor sanmıştım yürekte saklı niyazı.
Ellerim üşüse ne ki?
El çırptığım çocukluğa duyduğum özlemi.
Elimde taşlar eteğimde değil hem
Erken geldiğim dünyaya uymak mıydı elzem?
Eklem yerleri sızlıyor günün,
Ertesinde serildiğim bir gelecek ki
Bilemedim de hükmünü yitireceğini.
Hem sona kaldım dona kaldım
Tasvir edemediğim o yalnızlığın
Kuytularında açıp da solan düşler gibi
Gül mizaçlı yarınların
Üstüne titrerken ve de sevdiklerimin
Nazında mı saklıdır sahi yalnızlığım?
Hem bunca sevmek hem de ıssızlığa talim etmek.
Hala uyurgezer iklime
Nazire eden rüzgârın savurduğu nice nida nice özlem
Varlığıma binaen
Yoluma taş koyan kimse.
İşte sustum susalı
Eksildim bir bir
Boynuma geçen ipin sıkmadığı yalan
Yalandan mıymış yoksa sevdiğini söyleyen bunca insan?