Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Temmuz '10

 
Kategori
Öykü
 

Adam kalabalığa karıştı

Fuat OVAT

Sevdikleri en uzağındaydı adamın, sevmedikleri bu kadar yakınındayken. Hoş, adam bazen karıştırıyordu zaten. Kimi seviyordu, kimi sevmiyordu? Neyi istiyordu, nasıl elde edebilirdi? Bilemiyordu bütün bunları…

Bir kadın vardı adamın yaşamında, belirsiz zamanlarda gidip gelen. Peki, ama o kadın adamın duygularıyla oynamak hakkını nereden alıyordu?...

Adam elini yumruk yaptı. Birine mi vuracaktı? Hayır!... Açtı sonra elini; gergin, dümdüzdü incecik parmakları, damarları görünüyordu daha ilk bakışta.

Adam, elini cebine sokup yürüdü… …

Sevdiği kadına bir gül vermek istiyordu kaç zamandır. Kırmızı, kıpkırmızı bir gonca gül. Bir bahçede gördü böylesini.

Sevdi onu, tam aradığı gibiydi. Ama biraz büyümeliydi. Adamın sevgisini anlatacak hale gelmeliydi. Bunun için biraz beklemeliydi.…

Ertesi gün öğleyin adam onu görmeye gitti, iyiydi. Sonraki gün de...

Üçüncü gün gidemedi.

Ertesi gün gittiğindeyse şaştı kaldı…

Gül yoktu! Belki biri koparmıştı onu, belki de bir inek ya da koyun yemişti gülü.

Bir sigara yaktı, yürüdü adam.

Sigaranın dumanları, giderek büyüyen halkalar halinde göğe uçtu.

Adam bir süre onları izledi öyle...

Adam, sevdiği kadınla bir tiyatroya gitmek istiyordu kaç zamandır.

Birlikte bir oyun da seçmişlerdi...

Gişeler açıldıktan çok kısa bir süre sonra adam bilet almak istedi.

Ne var ki, o oyunun biletlerinin hepsi satılmıştı.

Başka bir oyun için bilet almak istedi adam.

Neden sonra anladı ki, ne ona ne de ötekine bilet var.

Görevli, gelenlere önce “Buyurun!”, ardından “Hiç bilet yok, hepsi satıldı.” diyordu.

Herkese aynı böyle söylüyordu…

Adam kızar gibi oldu.

Sert adımlarla yürüdü.

Bir yandan da, sözlerini bilmediği bir şarkıyı mırıldanmaya çalışıyordu…

Uzun, upuzun otobüs kuyrukları vardı.

Caddeler kalabalıktı.

Adam öyle yürüyordu, rüzgârın önündeki bir kum tanesi gibi…

Kalabalık arasında eski bir arkadaşını gördü adam.

Arkadaşı çok zengindi.

Oysa adam hiç zengin olmamıştı.

Bu yüzden belki, zenginliğin ne olduğunu tam olarak bilemiyordu.

Bir an birilerine sormayı düşündü, vazgeçti sonra…

Adamın bütün yaptığı, çevresindekileri güler yüzle selamlamak; zamana göre, merhaba, günaydın, iyi akşamlar demek, bazılarının elini sıkmaktı.

Mektuplaştıkları da oluyordu bazen…

Kimi arkadaşlarına göre adam namussuzdu.

Adam, bir an, selam verip en namuslu birine, “Gözünü seveyim, bana namusu anlat biraz.” diyecek oldu. Ama en namuslu görünen arkadaşıyla karşılaşmaları bir saniye bile sürmemişti, çok namuslu çoktan uzaklaşmış, gitmişti…

Adam, hazır o geçip gitmişken güldü şöyle bir.

Başka insanlar asık suratlarıyla adama baktılar…

Adam bir an üzüldü; bilmeden yine bir yanlışlık yapmış olmalıydı.

Yoksa bunca insan durup dururken surat asar mıydı hiç?...

Adam, “Onlardan bana ne?” dedi, “Ben güleceğim. Böyle asık suratlı olmak ne işe yarar?...”

Güldü şöyle bir.

Yine güldü.

Ardından kahkaha attı.

Neden sonra kesildi kahkahası.

Hava karardı; kalabalığa karıştı adam...

 
Toplam blog
: 54
: 877
Kayıt tarihi
: 30.06.10
 
 

Kamu yönetimi alanında yüksek lisans yaptım. İletişim, medya sektöründe çalışıyorum... Yazmayı se..