- Kategori
- Ben Bildiriyorum
Adam yalnız!
Nerdesin?
Yalnız bir adam ve yurtsuz…
Sesler var, kahkahalar… Tane tane kalabalık var… Kuru. Fanilası yukarı çıkmış, beli açılmış kemerinin tokası göbeğine dokunan bir adam gibi üşüyorum. Ama gerçekten çok kalabalık.
Her şeyi var. Önce sağlığı. İşi, sevgilisi… Ailesi ve sevenleri var. Adam yalnız! Kemerinin tokası hep soğuk. Bir otel odasında, duvarlara baka baka yalnız. Evinin yolunu unutmuş. Bavulundan büyük değil artık dünyası. Gülerken bir gözü donuk ve dolu dolu. “Ama burası olmak istediğim yer değil” diye etrafı aciz bir şekilde süzüyor. İçinde bir acı ve midesinde bir yumrukla.
Hükmediyor, esiyor gürlüyor. Olmuyor. Ne yapsa o derin yalnızlığı gitmiyor. Nerede bu yalnızlığın sonu? Hangi dağların ardında, hangi yolların sonunda? Kimse bilmiyor. Düşünerek bulunmuyor. Ve böyle de yaşanmıyor. Günler bölünmüş saniyelere. Tek tek Çin işkencesi yapar gibi hissettiriyor saniye saniye. Kimine göre zaman “ne güzel” yavaş geçiyor. Gel bir de “yurtsuz” birine sor.
Ölmek istemez. 100 metre koşsa rekor kırar. Çünkü zaman onun için öyle yavaş geçiyor ki. Koşsa bile yavaş, zaman da bir o kadar yavaş geçecek ki, 10 saniye bile etmeyecek. Bir zaman gelecek, zaman rekor kıracak. Bakakalacak arkasından. Ah keşke bir dakika geriye gitsem bile dersin.
Adam yalnız. Yapayalnız. Sessiz ve sakin. Sessiz ve mağrur.