- Kategori
- Güncel
Ağabeylerimiz AB-D ve demokrasi dersleri
Türkiye’ye dayatılan “liberal demokrasi” anlayışında, her farklılık grubunun, kendisinin siyaseten de çoğunluktan özerk hale getirebilmesi saçmalığı dayatılıyor.
“Ben senden değilim!” diyen herkes, kendisini benim egemenlik dairemden bir çırpıda çıkarabilmeli, onlara göre…
Acaba gerçekten onlara göre böyle mi? Meselâ Fransa Kürt etnik ırkçılarına güzellemeler yazarken kendi ülkesinin dil ve hukuk birliğinin Korsikalı bölücüler için değiştirilmesini tartıştırır mı? Veya İngiltere, İngiliz dilinin, parlamentosunun ve krallığının tekliğini ve bölünmezliğini tartışmaya açar mı? Veya Almanya’da Kürt etnik ırkçıları özerk bir bölge talep edebilirler mi?
Söylemesi bile komik geliyor, değil mi? Amerika’da biri çıkacak “Amerikan bayrağını beğenmiyorum! Ben Amerikalı mıyım ki Kür’tüm neden Amerika’ya kendimi adamalıyım? Silah Kürt’lerin sigortasıdır! Kürtler yaşamı cehenneme çevirecek!” diyecek ve ABD yönetimi “Analar ağlamasın!” diyerek onara özerk bölge verecek, resmi dili ikiye çıkaracak, ders kitaplarından Amerikalılığı ve George Washington’ı çıkarıp barış sağlayacağını düşünecek!
Kimse kusura bakmasın ama kapısında neredeyse köpek haline getirildiğimiz AB’nin hiçbir gelişmiş ülkesi, bize tavsiye ettiklerini kendi ülkesinde uygulamıyor. Meselâ “ anayasal vatandaşlık!” diye yumurtlayan Mustafa ERDOĞAN, “Anayasa Hukukuna Giriş” kitabında, dibaceler bölümünde nedense AB ülkelerinin anayasalarındaki ulusal/millî atıflardan hiç bahsetmiyor ama bizi ulus devlet olmakla suçlayabiliyor.
Batılı liberal demokrasilerde, kanun önünde eşitliğin yürütülmesi işini, kanun hakimiyetini sağlayan ulusların mahkemeleri yapar. Çünkü hukuk gerçek insanların gerçek işleri ile ilgilenir ve bunun için somut, gerçek bir zorlayıcının hakemliğine gerek duyar. Eğer bu zorlayıcı “emniyet tekeli” olmazsa kimseye mahkeme kararlarını dinletemezsiniz. Meselâ Başkale’de “Türk mahkemelerinin kararını tanımıyoruz!” diyerek vatana ihanet eden alçaklara, mahkeme kararıyla görevden alınan belediye başkanını orada tutanlara hiçbir AB ülkesinde rastlayamazsınız. Veya mahkemenin açık emrine kafa tutup da hâlâ ifade vermeyen etnik ırkçılar gibisini de oralarda göremezsiniz. Göremediğiniz içindir ki o ülkelerde demokrasi saat gibi işler.
Hiçbir ulus, kendi kurduğu devlet düzeninin yıkılmasını tartıştırmaz. Bunu yapacak iç unsurları yargılar ve haklarından uzaklaştırır, dış unsurlara da düşman olarak muamele eder. AB’ye girmek sizin için bu kadar önemli mi beyler? Öyleyse, ağabeylerinizin ulusal onurlarını azıcık örnek alın da eli kanlı bebek katillerine, düşmanlarına ve hainlere karşı onlar nasıl davranıyor azıcık öğrenin.