Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ağustos '09

 
Kategori
Yolculuk
 

Agam sizi sağ salim getürdük

Agam sizi sağ salim getürdük
 

BU RESİM ALINTIDIR


1950' li yıllar ile, 1960 yılının başları. İki zaman aralığında Sirkeci' deki tren garının arkasına sizi götürmek istiyorum.
Derme, çatma tam boy cam üzerlerinde elle yazılmış, ANKARA, KAYSERİ, MALATYA v.s. renk kırmızı ya da siyah, camdan içeri doğru baktığınızda tahta bir masa, tahta bir sandalye, oturan bıyıklı oldukça kilolu adam.

Burası ilk şehirlerarası yolculuğun yapılabilmesi için bilet satışı yapılan YAZIHANELER. Hepsi birbirine benzer, yanyana sıralıdırlar. ULUSOY ve KOÇ otobüslerinin ilk seferlerinin başladığı yer.
Kapıların önünde çığırtganlar, HADİ AGAM KALKİYOR, HEMENCİK BEKLEME YAPMAZ, ya da HAÇAN BİR TEK YER KALDI, ALAN KARLI, her çığırtgan kendi yöresinin şivesi ile dilleri döndüğü kadar yolcu avlamak peşinde. Yolcular genelde, TÜCCARLAR. Arada bir de, fazla olmamak kaydı ile sıradan, bir yerden bir yere gidecek vatandaşlar.

Çoluk çocuk, maaile gelirler. Aralarında ağlayanlar, ellerinde maşlapa ile suları. Neden mi? Çünkü otobüsün hareketi ile sular arkadan atılacak. Kendine yeni bir iş kapısı arayan bir kaç ufaklık, hadi yolcu uğurlama suyu, okunmuştur.
Yazıhanelerin birinden yükselen can yakan bir türkü, BURASI MUŞ TUR, YOLU YOKUŞTUR GİDEN GELMİYOR devam eder.
Bu türkü yolcuları da, onları uğurlayanları da bir efkarlandırır ki sormayın gitsin. Herkes salya, sümük. Bu kadar ağlayacaktınız, üzülecektiniz gitmeyin, anam kanun zorumu var, ya da gelmeyin gidecekseniz.

İnsanların bu kadar efkarlı olmalarının nedeni, kamyon şasisi üzerine monte edilen tahta kasalarla tamamlanmış otobüsler. Şimdiki otobüslerin bunlar ile yarışmaları mümkün değil. Bagaj mı oda ne. Otobüsün üstü tabi. Tahta bavullar sırası ile üste asker gibi sıralanır, kalın urgan denilen iplerle paket bağlanır gibi otobüsün altından üstünden bağlanır. Şöför bağırır, OĞLUM İYİ BAĞLA SAĞA, SOLA YALPA YAPMAYALIM. Muavin, TAMAM ABİ SEN MERAK ETME, HERŞEY YOLUNDA.

Otobüsün kalkma zamanı gelir, KABATAŞ-ÜSKÜDAR arabalı vapuru ile otobüsler Anadolu'nun herhangi bir şehrine gitmek üzere, Anadolu yakasına geçerler.
Muavinler, onlarda ayrı bir dünya. Farklı lehçeler, farklı sosyal yapılar. Otobüs iki saatte bir mola verir. Muavin, sanki yolcuları dövecek gibi bağırır, HADİ AGALARIM, BACILARIM BEŞ DAKKA ZARURET MOLASI, ÇAYLAR ŞİRKETTEN. BAK GEÇ KALAN OLURSA HEÇ KARIŞMAYIZ HA.
Bu cümlenin bitişi ile, otobüs yolcuları can hıraş bir şekilde kendilerini dışarı atarken, acaba zaruret için mi bu süreyi kullansınlar, yoksa bedava şirketten çayı mı içsinler, yaşlı kadın, muavine kızar, oğlum hangisini beş dakkada yapacağız, yap şunu on dakkada rahat rahat şey yapalım. Muavin kızar, ya teyze ya.
Neyse beş dakika biter, mola yerinden yükselen bir ses, AĞAM İSTANBUL DAAN GALKIP, HIYIRLISI İLLE ENTEP(ANTEP) E GİDECEK, KOÇ UN KOÇ GİBİ YOLCULARI SÜRENİZ BİTTİ. HADİ CANLARIM BENİM OTOBÜSLERİNİZE.
Şimdiki gibi değil, yolculuk 16-17 saat gibi uzun sürer. Varış yeri, bir hayli komik, ellerinde dua kitapları ile otobüsün son geliş saatinde duaya başlayan, yolcu karşılıyıcıları. Otobüsten inen yolcular, yüzlerindeki renkler sıfır, yorgunluk had safhada, ama istedikleri yere, sağ salim ulaşmanın mutluluğu genede gözlerine yansır.

Muavin son defa bağırır, AGALARIM, BİZLERİN ARABASINA BİNDİGİNİZ İÇİN, TEŞEKÜR İDERİZ. BAK YA NE BİÇİM SAG SALİM GETÜRDÜK SİZLERİ DEMİ.

 
Toplam blog
: 106
: 461
Kayıt tarihi
: 18.06.09
 
 

 Hayata daima pozitiv bir bakış açısı ile bakan, insanları incitmekten, üzmekten korkan ama hay..