ah hayat ah :)

Güzel geçen bir haftalık tatilden sonra yine iş yerinde masanın başındayım... Havanın kapalı olmasının verdiği keyifle (yaz sıcağında azıcık yağmur güzel oluyor ama dimi) çayımı yudumluyorum.. Fonda çalan müzik Bon Jovi & Tom Waits - I Don't Like Mondays.. Birden hayallere dalıyorum..

Yemyeşil ağaçların arasında deniz manzaralı ufak bir kulube.. Çatısının kenarları yere kadar ahşap renginde ağaçtan yapılmış şirin mi şirin bir kulube.. İçinden şen kahkahalar ve müzik sesleri yükseliyor. Hayatımın aşkı yanımda televizyona, telefona, interernete tövbe etmişiz. Şarabımız, şöminemiz, denizimiz, hayallerimiz ve en önemlisi BİZ varız o şirin kulubede..

Sonra bir bakıyorum papatya tarlasındayız dostlarımız yanımızda.. Papatya tarlasının o saf beyazlığında kendimi bulutların üzerinde hissediyorum aşkım, dostlarım herkes burda.. Tam bir piknik havası.. Kuşlar da kaçmıyor bizden hepimiz içiçeyiz. Elimi uzatıyorum sevdiğime o da uzanıyor derken parlak bir ışık kaplayıveriyor heryanı, gözlerimiz kamaşıyor, HUZUR BU OLMALI...

Gözlerimi açıp kapıyorum.. Sevdiğimle aşk sözcükleri fısıldıyoruz birbirimize, pembe bir bulut kaplıyor her yanı bir oluyoruz sonra, tek vücut...

Sesler duyuyorum sonra, şöyle bir silkinip kendime geliyorum... Bir ses: Esra Hanım hayal kurmanız bittiyse şu evrak ta imzalanacaktı :)))))