- Kategori
- Siyaset
Ahmedinecat'a tavsiyeler
Pabuçlarının ökçesine basmasıyla meşhur
Ahmedinecad'a dair...
Ne zaman Amerika'ya saran bir yazı yazsak İran mutlaka konu olur.. Ve hep ne deriz: "İran'ı alt etmek kolay olmaz, İran binlerce yıllık devlet geleneğine sahip.. Ayrıca İran güçlü bir devlettir..."
Öyledir.. Ama molla rejimiyle yönetilir.
Rejimi, mollası bizi ilgilendirmez.. Türkiye'ye kendi rejimini satmaya kalkmadıkça bizim için mesele yok.. Alalım, verelim, ticaret yapalım, diplomaside en üst seviyede görüşelim, devletlerarası anlaşmalar falan yapalım; orası ayrı. Cumhurbaşkanı ister molla olsun, isterse laikliğe yakın, sarıktan, cüppeden kurtulup modernleşmek isteyen biri... Tabi öylesini daha kolay kabul ederiz.
Sonuçta komşuyuz; dibimizdeki ülke... Yüzbinlerce Türk kökenli insan yaşıyor İran'da; bunu da göz önünde bulunduralım.
Bizim devletlü, İran'a resmi ziyaret düzenleyince, bu ülkenin koşullarına göre hareket etmez mi?..
İran'ın kendi devlet gelenekleri doğrultusunda bir takım ziyaretler yapılıyor mutlaka. Yani, elini kolunu sallaya sallaya İran Cumhurbaşkanlığı köşküne giremiyorsundur herhalde. Havaalanında uçaktan indiğin andan itibaren, onların belirlediği programa uymak zorundasın.
Dedik ya, mollası falan çokca ve rejimi İran usülü şeriattır.
Buraya kadar İran'a dair saygısız bir laf ettik mi?.. Etmedik.
Ne dedik?..
Rejimi bizi ilgilendirmez.. Tabi isteriz bizim gibi olsun, modern yaşasın, kadınları örtünmeye zorlamasın; din işlerini tümüyle devlet işlerine yansıtan mollalar yerine, modern yaşamı savunan, çağdaş yöneticiler işbaşında olsun. (Hoş, bizdeki iktidar da Türkiye'yi oraya götürüyor; Anayasa Mahkemesi'nin onbir üyesinden onunun tesbit ettiği gerçek de bu...)
İstemek ayrı, "senin rejimine saygılıyız" demek ayrı.
Ha bu arada, Amerika denen canavar yarın bir gün İran'a müdahale falan ederse..
Mollasına, şeriatına bakmam, İran'ı savunurum; orası ayrı.
Ama onlar da azıcık saygılı olmalı bize.
Bizim Dışişleri Bakanı Babacan, İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecat'ın Türkiye ziyaretinde Anıtkabir'i program dışı bırakmasını nasıl değerlendirmişti:
"Bunlar ufak tefek şeyler, önemli değil..."
Çünkü işbaşında Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin diplomasi kurallarını önemsemeyen bir iktidar var.
Onlar için Anıtkabir'i ziyaret etmek, ufak tefek mevzu ve teferruattır!
Bu ilişkilerde, bizim tarafın kurallarını ortaya koyup, o kurallara göre hareket edilmesini sağlayacak kişi kim peki?
Cumhurbaşkanı...
İranlı meslektaşını nerede ağırlıyor?
İstanbul'da!
Bizimkiler önce Tahran'a gider.
Ahmedinecat, Ankara'yı es geçip İstanbul'a gidiyor.
Neden?..
Çünkü uçaktan inince Ankara'da ilk gidilecek yer Anıtkabir.
Anıtkabir'e niye gitmiyor?
Orası Allahsızların, dinsizlerin, imansızların, ateistlerin, kâfirlerin tapınağı mı?
Yoksa, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurucusu, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün ebedi istirahatgahı mı?
Türkiye'ye gelen her devlet adamı, T.C.'nin diplomasi kuralları gereği Anıtkabir'i ziyaret eder.
Bu kuraldır.
Zaman kaybı da görseler, gereksiz bir ritüel olarak da baksalar, kural kuraldır.
Pabuçlarının ökçesine basmasıyla ünlü Ahmedinecat'ın Atatürk hakkındaki düşüncesi malum.
Suud Kralı da aynı şeyi yaptı; Atatürk'ü yok saydı, hâttâ devleti yok saydı, bizim devletlüyü otel odasında ağırladı...
Yani bu adamlar, T.C.'nin rejiminden rahatsız.. Atatürk devrimlerinden rahatsız.
Onların gözünde Atatürk din düşmanı!..
E canım, eski yazıyı kaldırıp latin harflerini kabul etmedi mi?.. Din devletini yıkıp yerine laikliğe dayalı bir rejim kurmadı mı?
O zaman en büyük din düşmanı!..
Peki azizim, İran bir büyük devlet; geleneklerine bağlı bir ulus madem.. Molla rejimine geçildiği andan itibaren devletsel geçmişini inkâr etmiyor mu bunlar?
Etmiyor olsa, en azından tarihsel gerçeklik bazında, Şah dönemini anlamlandırırlar.
Şahı devirip, yerine molla rejimini kursalar bile...
Mustafa Kemal ve İran Şahı arasındaki samimiyet bizim resmi tarihte geniş yer bulur.
İran ise, Pers'e dayandırdığı devletsel geleneğiye övünürken, Şah geleneğini yok sayıyor.
Olabilir, onların sorunudur. Ama az biraz mantıklı olsalar; Atatürk dönemi Türkiyesi'nin İran'la diyalogunu dikkate alır, Şah tarihini defterden silmelerine rağmen, iki devlet, iki ulus arasındaki diyaloğa saygı kabilinden, T.C.'nin kurucusu Büyük Önder'i yok saymazlar.
Tüm bunları yok sayıp, Türkiye'yi yalnızca doğalgaz ve bilumum İran malını satıp para kazanacakları bir mıntıka.. İktidarı da, Atatürk devrimlerini ve O'nun çağdaş devrimlerini değiştirmeye çalışan bir 'karşı devrim', ya da ılımlı islam devriminin odağı gibi görüyor olmalılar.
Ülkeyi yönetenler, İran'ın kriterlerine göre diplomatik dil kullanıyorsa...
Cumhurbaşkanı Gül, Çankaya Köşkü yerine, İstanbul'da konuk ediyorsa İran Cumhurbaşkanı'nı...
..Ve Türk Dışişleri için, ufak tefek teferruatsa Anıtkabir ziyareti...
Demek ki, hem rejimden, hem T.C.'nin diplomasi kurallarından uzaklaşan; kendi anlayışlarını devlet geleneklerinin önüne geçiren bir iktidar işbaşında.
BİZİMKİLER kendi anlayışları doğrultusunda devlet geleneklerini ve kuralları liberalleştiriyor da..
İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecat azıcık akıllı davranıp, olaya dinsel perspektiften bakmak yerine, iki ülke arasındaki tarihsel gerçeklik ve Atatürk'ün İran'a bakışı ekseninde yaklaşsa... İşte o zaman Mustafa Kemal'in gelmiş geçmiş en büyük, en deneyimli, en akıllı, en evrensel, en barışçı, en karizmatik, en çağdaş.. Ve hâttâ gerçek islamın yozlaşmasının önündeki en büyük engel olduğunu görecek.
Anıtkabir'de O'nun ruhuna bir fatiha okumayı görev sayacak!
TÜM bunlar bir tarafa.. Yani, Anıtkabir ziyareti tartışmalarını falan unutalım; olaya, İran'ın Türkiye'ye bakış açısından yaklaşalım şimdi.
İran'ın gözünde Türkiye, Amerikan destekli, O'nun sözünden çıkmayan, siyasetini Amerika'ya göre şekillendiren bir ülke midir?
Evet, aynen öyledir.
ABD'nin İran'ı sürekli hedef gösterdiği bir dünya gerçeği ekseninde gerçekleşiyor bu ziyaret.
..Ve Türkiye, onlar için ABD yandaşı.
Eh, o zaman da, tarihsel gerçeği hatırlayıp, "sizin önderiniz, emperyalizme karşı savaştı, kazandı, onlara rağmen bağımsız bir devlet kurdu; siz de akıllı olun biraz, O'nun politikasını izleyin" dese ya!
Sonuçta bizim kurtuluş savaşı, ABD destekli Humeyni operasyonuyla, Şah'ı devirme politikalarıyla, Amerikan stratejisi islam devleti kurgularıyla bir mi?..
Ne diyor argocu şair: "Akıl!.. Gel ardıma takıl..."
Ey Ahmedinecat! İran'la Irak'ı yıllarca savaştıran, yüzbinlerce insanın ölümüne neden olan, ayrıca hiç bir sonucun alınamadığı savaşı kim peydahladı?
Tamam, bunun biliyorsun; bugün de aynı gücün, "nükleer çalışmalardan vazgeç" dayatmasınına direniyorsun.
..Ve bu noktada bulunduğun coğrafyada yalnızsın.
Etrafındaki tüm ülkeler Amerika'nın kontrolüne girmiş durumda.
O halde, Atatürk'ü yok sayarak bir anlamda emperyalizmle mücadele örneğini yok saymış olmuyor musun?
Hem sonra, özellikle de Anıtkabir'de, bu gerçeği Türk Hükümeti'ne, AKP iktidarına hatırlatıp, "aklınızı başınıza devşirin" deme şansını yakalamışken...