Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Haziran '15

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Akla zarar filmler

Eleştirmen, eleştirilen duruma düşmeyi kabullenme olgunluğunu gösterebilmelidir. Eleştiririm ama kimse beni eleştiremez, hiç kimse bana yönelik bir şey dememeli düşüncesi eleştirmene yakışmayan bir tavırdır. Eleştirmen duygusal ve kişisel hareket etme lüksüne sahip değildir. Eleştirmenlik kimliği bir tehdit ve saldırgan bir üslup olarak kullanılmamalıdır. Maalesef Tunca Arslan “Akla Zarar Filmler” kitabında eleştirilen konuma düşmekten kendini kurtaramamaktadır.

Film yorumunun açık ve net bir cevabı yoktur. Yedinci sanata eleştiri yapmak okyanusta yüzmeye benzer. Sinema derinliği olsa da bir beğenidir. Kesin yargılar içermemektedir. Beyaz perdeden duygu ve zihinlere yansıyan kareler farklı farklı şekillenir. Belli bir kalıbı yoktur. Seyircinin yakasından tutarcasına kendi beğeni ve mantığı çerçevesinin için çekmek eleştirmenlik değildir. Eleştirmen filmin estetiğini ve kendisine yansıyanları tartışma konusu yapmalıdır. Ben böyle dedim, artık durum bundan ibarettir yaklaşımı eleştirmenliğin çizgisi dışındadır.

Arslan, sinemada yeni bir alan keşif etmiş edasıyla beş yüz film arasından otuz beş film ve otuz yönetmenin başarısızlıklarını sıralamaktadır. Kendince kötü ve izlenmemesi gereken bir film listesi yapmıştır. Kendisi niye izlediyse artık.

Düşüncelerini pekiştirmek adına da dönemin gazete ve sinema dergilerinde kendisiyle paralel düşünen eleştirmenlerin

yazılarını, yazılarının sonuna ekleyerek düşüncelerini pekiştirme yoluna gidiyor. Madem bahsi geçen filmler dönemin birçok eleştirmeni tarafından beğenilmiyor. Arslan neden sanki ilk kendisi kötü film kâşifi olarak kendini tanıtmaktadır acaba?  Kaynak kısmına baktığımızda ciddi bir listede göremiyoruz. Akademik, araştırma, inceleme hatta fikir kitapların ismine rastlamıyoruz. Bir iki sözlük, bir iki sinema tarihi kitabın dışında elle tutulur bir kaynak yok. Demek oluyor ki bahsi geçen filmlerin kötü tarafları sadece yazarın beğenisiyle alakalı bir durum oluyor. Siyad üyesi olan Arslan’ın sürekli Atilla Dorsay’a atıfta bulunması da şaşırtıcıdır.

Arslan birçok yazısında (alıntıları gerek görmüyorum) filmden çok yönetmenlere çatmaktadır. Arslan, kendisiyle aynı ideolojisi paylaşmayan ve bir zamanlar paylaşan şimdi paylaşmayan yönetmenleri yerden yere vuruyor. Kendisine yönetmenler tarafından Arslan eleştirmen değildir gibi ifadeleri altında kalmamak için üslubunun ayarını yer yer çok sertleştirmektedir. Seyirciye bu filmlerden uzak durun tarzından kesin hükümler vermektedir. İzleyicinin izlemediği film hakkında yazılanlara bakarak sonuca varmasını beklemek bir eleştirmene yakışmayacak bir tarzdır. O zaman seyirci izlemediği film hakkında yazılan yazıları da okumamalıdır. Neden bir eleştirmene bakarak izlemediği filmden mahrum kalsın ki. Kararı filmi izleyen seyirci versin…

Tabii Arslan, yönetmenlerle alacak verecek hesaplarından bir filmin neden kötü ve neden seyircinin izlememesi gerektiğini kitapta bulamıyoruz. İyi kötü film kriterleri hakkında hiçbir fikre rastlamıyoruz. Yani ölçü yok. Sadece kişisel yargılarla hükümler çıkarılmış. Klasik seyirci mantığıyla beğendiğim beğenmedim tarzı muhabbetlere fazlasıyla girmektedir.

Sinema eleştirmeni seyirciye göremediklerini göstermek ve yeni bakış açıları kazandırmaya memurdur. Seyirciyi sığ sularsan derin sulara taşımalıdır ki eleştirmenlik budur. Yoksa bildik cümlelerle tekrarlara düşmek değildir.

Eleştirmen seyircinin göremediği, kavramadığı, anlamadığı kareleri çözümleyerek seyirciye yol gösterir. Arslan peki ne yapıyor; seyirciye saygı duymadan, onlar adına avukatlık yapma hatasına düşmektedir.

Bildik bir durumu bir kitapta toplamak, bilginin sistematiği açısından önemlidir. Ancak Arslan film tercihleri neye göre nasıl seçtiğini belirtmediği gibi rast gele bir çizgiyi takip etmiş. Kendisine yargıç rolü biçerek, kararlar vermesi kitabın en büyük zaafıdır. O zaman bizde Arslan’ın üslubuyla bu kitaptan uzak durun demek isterdim ama söyleseydim Arslan’ın düştüğü çukuru onunla paylaşmak zorunda kalacağımdan yine de kitap elinize geçerse bir göz atın deyeyim ki iyi kitap kötü kitap ve iyi kötü eleştirmen gerçeği fark edilsin.

Osman Tatlı

sinemaelestisi@hotmail.com

 
Toplam blog
: 90
: 382
Kayıt tarihi
: 02.08.14
 
 

2004 yılında İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu. Üniversite yılla..