Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Haziran '11

 
Kategori
Siyaset
 

AKP zaferine alternatif bakış…

AKP zaferine alternatif bakış…
 

Bir seçim süreci daha geride kaldı. Sonucun birçok çevrelerce önceden bilindiği, hiç kimsenin asıl söylemek istediklerini tam olarak söyleyemediği, çünkü oyunun kurallarının bu kadara izin verdiği bir süreci daha yaşadık. AKP bir ilki başararak(!) üçüncü kez üst üste iktidar oldu. Hemde oyunu arttırarak, ama ne yazık ki oransal hesaplara göre milletvekili kaybederek tekrar iktidar oldu. Şu aralar herkes konu hakkında bir şeyler söyleyecektir. Biz de bu söyleyenlere katılalım ama alternatif bazı düşünceler üretelim dedim. 

Seçimlerin sonucunda dört partinin mecliste temsil edileceği tahmin edilmişti. Bunlardan biri de MHP. İsminden ve söylemlerinden milleti, yani insanı ve vatanı seven bir parti olan MHP bu seçimlerden çok az bir kayıpla çıktı. Bu durum insanların birinci önceliklerinin vatan veya millet sevgisi olmadığını gösteriyor. Hoş, küresel çete mecliste dört partiyi fazla gördüğü için MHP yi baraj altında bırakmaya çalıştı ama başaramadı. Başarısızlığın sebebi MHP ye gönül verenler kadar, küresel çetenin bizim ülkemizde ters tepecek bir yöntemi, yani röntgencilik sistemini seçmesiydi. Birçok düşünür bu durumun MHP ye birkaç puan kazandırdığını, baraj altında kalmamasına destek olduğunu düşünüyor. O kaset trajedisi olmasaydı muhtemelen bu gün çok farklı ve korkutucu bir meclis aritmetiği ile karşı karşıya olabilirdik. 

Kürt destekli bağımsızlar hedefledikleri 35 milletvekilini parlamentoya yollayabiliyorlar. Bu da %10 barajının nedenlerini ortadan kaldırıyor. Bakalım bundan sonra bu barajı sürdürmek adına hangi komik nedenler dinleyeceğiz. 

Türkiye’nin yaşı Cumhuriyetimizle bir partisi CHP oylarını ciddi biçimde arttırmasına rağmen hedeflediği %30 barajının altında kaldığı için başarılı sayılmayacaktır. Sayısal olarak çok ciddi biçimde oyları fazlalaşmış, bir o kadarda, hatta daha fazla olarak AKP oyları arttığı için istediği çizgiye ulaşamamıştır. Halk, “yeter” diye yumruğunu ortaya vurmadıkça da bu oyun bu kurallar ile oynanıp gidecektir. CHP adından da anlaşılacağı gibi sosyal demokrat olduğunu iddia eden bir partidir. Sosyal refahı eşit dağıtacağına dair verdiği sözlere rağmen seçmenden beklediği ilgiyi görememiştir. Oysa verdiği vaatler cidden güzeldir. O zaman başka bir yerde problem var demektir. 

&&&& 

Gelelim AKP ye. 

Hatırlanacaktır. 2002 de müthiş para ve dış desteğe uyumlu dinsel propagandalar eklenmiş ve AKP iktidar olmuştu. Tabir yerinde ise bir eli ile uçkur düşkünü seçmenin yatağını birkaç kadınla süsleme hayallerine, diğer eli ile kadınların başına bağladıkları türbana tutunan AKP hızla iktidar merdivenlerini tırmanırken bir yandan da laik sisteme göstermelik taşlar atıyor ve seçmeninin egosunu okşuyordu. Bıçakla kesilmiş gibi bitiveren “türbana özgürlük” çığlıkları, birçok konuda olduğu gibi bu konuda da insanların birileri tarafından sistemli bir şekilde provoke edildiğine kanıt oluyordu. Aslında AKP yönetiminin ne türban ile, ne şeriat ile uzaktan yakından ilgisi yoktu. Onlar kullanılacak şeylerdi ve zamanı bitene kadar da kullanılacaktı. 

Kojüktür gereği gidecek yer arayan sıcak para yüksek faiz ve küresel çetenin dürtüsüyle ülkemize akmaya başlamış, özellikle belediyeler kanalı ile ölü yatırımlara kanalize edilmeye başlanmıştı. Hükümet her şeyi özelleştireceğim derken şaşılacak biçimde TOKİ kanalı ile bina yapıyor, duble yollara para saçıyordu. Bütün bunlar sisteme uygun bir politikanın uygulanmasından başka bir şey değildi. Tek amaç mümkün olduğunca ülkede üretim, hele milli üretim yok edilecek, tüketime dayalı, sürekli borçlanmaya dayalı bir sistem oluşturulacaktı. İşte bu nedenle sadece AKP döneminde cumhuriyet tarihinin tamamından daha çok borçlanılacaktı. Giderek bu politikaya tarım da eklenecek, köylerdeki, tarlalardaki insanlar hızla büyük şehirlerin varoşlarına sadaka ile yaşamaya gelecekti. Başlatılan lale devri elinde para gören halk ne olduğunu anlamadan 2007 seçimlerinin de büyük ekseriyetle kazanılmasına sebep olacaktı. 

Tabiî ki her şeyin bir bedeli vardır. Küresel çete, karşılığını almadan parmağını bile kıpırdatmaz. Yeni görev askerin boynunu koparmaktır. İleride yapılması planlanan işler için Türk askeri lazımdır ama onurlu, başı dik bir asker değil. Küresel çetenin her dediğine koşulsuz itaat edecek bir asker gereklidir. Gerçi 2003 deki itaatsizliğinde başına çuval geçirip cezalandırılmıştır ama bu ilersi için yetmeyebilir. İşte o günlerde açılan Ergenekon çukuru içine itilen ordunun üst kademesi bu gün bile hala ne olduğu belli olmayan suçlardan yargılanmaya çalışılmaktadır. Görülen o ki, bu durum asker ta ki küresel çetenin istediği kıvama geldiğine inanana kadar devam edecektir. 

Küresel çete buyurgandır. Öyle, insan hakları, adalet, hukuk gibi şeyler onun için ayak bağıdır. Egemen olduğu ülkede de bu tür şeyler göstermelik olmalıdır. Bu kadar çaba harcayarak yargının ele geçirilmesindeki hikmeti dar bir yönetici kadro dışında pek kimsenin de bildiğine inanmıyoruz. Sorduğunuzda çoğu kişi yargıdaki operasyonu başbakanın boynundaki asılı dosyalardan ötürü yaptığını sanır. Oysa örneklerine hep şahit olduğumuz üzere istese çıkartacağı iki kanun ile onlardan kurtulur. Asıl neden küresel çetenin çalışmasına uygun zeminler hazırlamak, tam bir korku imparatorluğu kurmaktır. 

Bu tür uygulamalar muhakkak ki bir kısım hoşnutsuzluklara da sebep olacaktır. İşsizlik almış başını gitmiş, açlık sınırında yaşayanlar hızla artmaktadır. Hemen bankalar devreye sokulur. Evelden bir kredi kartı için kırk soru sorulurken artık yollara kurulan standlarda kredi kartları bedava dağıtılmakta, neredeyse almayanlar dövülecektir. Konut kredisi, taşıt kredisi ödeme gücüne bakılmaksızın verilmektedir. Artık herkes birkaç kredi kartı kullanır olmuş, hepsinin limitleri dolma noktasındadır. Bankalar nedense insanları çok severler, krediler yenilenir, halk deyimi ile borçlar takla attırılır. Ülke borcu artık normal yoldan ödenme sınırını çoktan aşmış, ama bizi pek seven AB ülkeleri hep sırtımızı sıvazlamaktadır. Doğru dürüst bir üretimi olmayan, hele milli üretimi hemen hemen hiç olmayan, turizmi vasat bu ülke nasıl olmuşsa dünyanın onaltıncı büyük ekonomisine sahiptir. Yabancılar böyle der. 

İşte bu halde 2011 seçimleri gelir. AKP nin insanları gülümsetmekten öte gidecek bir projesi yoktur. Seçim meydanları adeta orta oyunu gibi birbirlerine saldırmakla geçer. Başbakanın meydanlarda üzerinde durduğu en önemli konu “istikrar”dır. Ciddi verilere bakınca ortada savunulacak bir istikrar olmadığı kesindir. Ancak evinde oturan vatandaş pencereden başını çıkarıp kapı önünde duran son model otomobilini görünce başbakanın ne demek istediğini daha iyi anlayacaktı. Teşkilatın en ücra köşelere kadar giderek anlattığı da bu idi. “Dikkat edin, bankalara bu denli hoşgörülü olmalarını biz sağlıyoruz. Başka bir parti iktidara gelirse ne olur düşünün” 

İşte tam da bu yüzden deniz kenarlarında oylar artıyor, bu tür propagandaların değer taşımadığı doğuda azalıyordu. İnsanlar öyle bir açmazın içindeydiler ki, 40000 den fazla insanın ölmesine neden olan terörist başı devleti görüşme masasına çağırabiliyor, tehdit edebiliyor, halkın gıkı bile çıkamıyordu. Artık vatan, millet, adalet, hukuk, insan hakları gibi kavramlar hepsi sis perdesinin arkasında kalmıştı. İnsanların tek düşündükleri borçlarıydı. 

Şimdi ne olacak? Bunu ben değil, AKP nin bile tam olarak bildiğini düşünmüyorum. Sebebini bir örnekle açıklayım. Başbakanımız Televizyona çıkıp “Ne demek NATO Libya’ya müdahale edecek. Orada ne işi var, asla izin vermeyiz” demiş, bundan sonra ne olmuşsa olmuş, küresel çete ne demişse demiş, başbakan “NATO Libya’ya Libya’nın Libyalılara ait olduğunu tescil için girmelidir” demiş hepimizi acı acı gülümsetmişti. Anlaşılan küresel çetenin öfkesi dinmemiş ve daha hükümetten karar çıkmadan deniz kuvvetlerimiz işgale katılmıştı. İşgal ordusuna bu sessiz ve kesin itaat aslında Silivri’nin görevini bayağı iyi yaptığını da gösteriyor. Kim bilir yakında küresel çetenin İran’a falan saldırması gerekirse ordumuz hazır. İşte bu günden itibaren böyle bir döneme girdik. Siz artık biraz sıkcana camdan yeni ama borcu hiç bitmeyecek otolarınıza veya nasıl ödeyeceğiniz hakkında hiçbir garantiniz olmayan evlerinize bakın. 

İzmir 2011-06-13 

 
Toplam blog
: 1508
: 1688
Kayıt tarihi
: 16.07.08
 
 

Yetmişiki yaşında iki çocuk ve iki torun sahibi bir erkeğim.. Lise mezunuyum. Uzun yıllar esnaflı..