Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Haziran '07

 
Kategori
Sinema
 

Aksiyon, komedi ve karizma: Bruce Willis!

Aksiyon, komedi ve karizma: Bruce Willis!
 

Bruce Willis, 19 Mart 1955 doğumlu, balık burcu, Almanya doğumlu, Amerikalı aktör.

Amerikan yakın sinema tarihine adını yazdırmış bir isim. Çünkü birçok iyi filmde başrol aldı. Ancak hafızlarımıza en çok "Mavi Ay" ve birbirinden başarılı şekilde canlandırdığı "serseri, alkolik ancak kahraman polis" rolleriyle kazındı.

En son "günah Şehri" ve "16 Blok"ta canlandırdığı "tilki" polis karakterlerinden sonra, "Şanslı Slevin"da da mafya için çalışan, bir kiralık katil olarak huzurlarımızdaydı.
Sinema dünyasındaki başarısında, korkusuz ve atılgan bakışlarını çocuksu ve seksi gülümseyişi ile yer alan oyuncu, 1988 yapımı "Die Hard" ( Zor Ölüm ) ile Hollywood'un vazgeçilmez kahramanları arasına girmiş, oynadığı filmlerin yanı sıra Demi Moore'la 11 yıl süren çalkantılı evliliği ile de sürekli gündemde kalmayı başarmıştı...

Ordu mensubu bir babanın oğlu ve dört kardeşin en büyüğü olarak Almanya'da dünyaya gelen Willis, 1957 yılında babasının görevinin sona ermesi üzerine ailesiyle birlikte Amerika'ya yerleşti. Okul yılları boyunca oldukça aktif olan Willis, öğrenci konseyinin başkanlığının yanı sıra çeşitli drama kulüplerinde görevler alıyordu. Üniversiteye gitmek yerine hemen iş hayatına atılmayı tercih eden aktör, Du Pont adlı bir fabrikada ulaştırma görevlisi olarak işe başladı.

Kendisi Hollywood'un ve Amerikan kültürünün en önde gelen ikonlarından birisi oldu. Bir barmen olarak çalışırken, filminde bir barmene ihtiyaç duyan film yapımcısı tarafından keşfedildi.

Zeki, esprili, yakışıklı, cesur ve kel! Esas çıkışı Mavi Ay (Moonlight) adlı diziyle yakaladı. Dizide hazırcevap, serseri, zeki ve âşık David Addison rolünde o denli başarılıydı ki, yıldızı hemen parladı.

Neden rolleri hakkında konuşmadığı sorulunca şu yanıtı vermiştir: "Thelonius Monk'un söylediği sözü seviyorum. 'Müzik hakkında konuşmak, mimari hakkında dans etmek gibidir.' Oyunculuk hakkında konuşmak konusunda işte tam böyle hissediyorum."

Türkiye'de bir çoğumuz onu Mavi Ay'dan, diğerlier 6. His'ten, bazılarıysa "Zor Ölüm 3"te üzerinde <ı>'zencilerden nefret ederim' yazılı pankartla gezdiği sahneyla tanıdı. Ya da "12 Maymun" da serserileri öldürürken takındığı çaresiz ifadesiyle.

Willis erkeğe kelliğin de yakıştığının göstergesi oldu aynı zamanda. Blues müziğine olan aşkını itiraf ettiği 'müzisyenlik dönemi'nde, Loose Goose isimli bir Rhytm&Blues grubunda armonika çalar, yaşamını kazanmaya çalışır. Ancak para kazanamaz... Bir televizyon dizisi için aktör arandığını duyar ve seçmelere katılır. Performansıyla dizinin yapımcılarını şaşırtır ve taze bir yüz arayan yapımcıları doğru insanın kendisi olduğuna dair ikna etmeyi başarır. Bu dizi tüm dünyada bir efsane haline gelecek olan "Mavi Ay"dır.

Dinamik, seyirciyi avucunun içine alan (dizide bol bol kameraya dönerek izleyiciyle konuşur), çocuksu, cesur ve çoğu zaman öngörüleri tutmayan dedektif rolüyle şöhreti yakalar ve dünyanın dört bir yanındaki televizyon izleyicilerinin sevgilisi olur.

Bol patlamalı, heyecan dolu, yakışıklı kahraman/güzel kadın/zeki terörist klişesinin üzerine giydirileceği bir aksiyon bombasıdır hazırlanan. Willis varsa ölmek zor! Böylece yeni bir kahraman doğar: John McClane. Yılbaşını ailesiyle birlikte geçirmek için Los Angeles'a giden New York'lu bir polistir McClane. Gece, karısının çalıştığı şirketin bulunduğu dev gökdelene gider ve tam karısıyla konuşacakken bina teröristler tarafından basılır. 600 milyon dolarlık dev bir hırsızlık planlayan teröristlerin karşısında, karısını ve kendi hayatını kurtarmaya çalışan McClane olacaktır. Willis filmde hiç de büyük bir kahraman değildir, bol bol yaralanır, bombalanır, seyirciyi sinir eder. Üzerinde atleti, binanın en üst katlarından birisinde saklanmaktadır. Herkesten uzakta ve çaresizdir. Ama hem komik hem neşelidir...

"Zor Ölüm"ün başarısının ardından sanatçı sesiyle hayranlarının karşısına çıkar. Willis'in sesi oldukça kendine özgü ve gerçek anlamda 'cool'dur ve "Bak Şu Konuşana" nın bebeği Mikey için biçilmiş kaftandır. Filmin ikinci bölümünde de maharetlerini sergileyen Willis 90'lı yıllara "Zor Ölüm 2" ile girer. Renny Harlin'in filmi <ı>"Daha da zor bir ölüm" sloganıyla gösterime girer ve ilk filmdeki gökdelen fonunu havaalanına taşır. İlkine oranla daha heyecanlı bir filmdir "Zor Ölüm 2". Özellikle Willis'in havaalanına girme girişiminde bulunduğu sahnelerde aksiyon sineması adına unutulmaz sahneler izler seyirci.
Serinin üçüncü bölümü 1995'de gelecek, yönetim yine John McTiernan'ın ellerinde olacaktır. Üçüncü bölüm çok daha özgür ve zekice kurulmuş bir yapımdır ve kuşkusuz serinin en iyi bölümüdür. Kendisine Simon diyen bir teröristin (Jeremy Irons) McClane ve zorunlu olarak tanıştığı zeki dostunu New York sokaklarında parmağının ucunda oynatmasının hikâyesidir bu. Willis oldukça şanssızdır, zencilerden dayak yer, tünellerde suyla boğuşur, karmaşık 'puzze'lar ile boğuşur. Ama sonunda zekice intikamını alır.

Willis bu kendine özgü karakteri dışında tipten tipe bürünür 90'lı yıllardaki filmlerinde. De Palma'nın "Şenlik Ateşi"nde bir gazeteci, "Hudson Hawk"ta soyguncu, "Ölüm Kadına Yakışır"da estetik uzmanı, "Vuruş Mesafesinde"nde ise sahil güvenlik görevlisi olur. Ancak bu filmler, Willis'in oyunculuk anlamında pek de kendini yenileyemediği yapımlar olarak kalır.

Bruce Willis'i bir anlamda yeniden keşfeden yönetmen, Quentin Tarantino'dur. "Ucuz Roman"ın en kritik rolünü Willis'in omuzlarına yükleyen Tarantino riskli bir oyun oynamıştır, ancak sonuç beklenenin çok ötesindedir. Boksör Butch rolünde, Maria de Medeiros'la inanılmaz bir ikili oluşturan Willis, karmaşık karakterini ustaca yorumlar. Terli, rahat uyamayan, tedirgin, onurlu olmayı seçmiş has bir <ı>'kaybeden'dir o. Ama sonunda kazanan yine o olur; sevgilisiyle chooper'ına atladığı gibi terk eder şehri... Medya Willis'in eski filmlerine yeniden rağbet eder.

Sonrasında Terry Gilliam'ın yönettiği "12 Maymun"da oynar. James Cole, son nefesini verirken üzerinde rengarenk bir gömlek, yüzünde komik bir bıyık vardır. Öldürüldüğü havaalanında cesedinin yanından geçer çocukluğu. Küçük bir Willis'dir bu, ölümüne tanıklık ettiği geleceğinden habersiz, ailesiyle birlikte güvenli arabasına binerken gözü gökyüzüne takılır...
Luc Besson, Fransız sinemasını Amerikanlaştırma projesinin en büyük adımı olan "Beşinci Güç"te ona başrol verir. Walter Hill ise, "Son Adam"da garip bir kasabaya düşen ve olayları kendi stiliyle yönlendiren silahşör rolünü Willis'e verir.

Tarantino bir bölümünü çektiği "Dört Oda/Four Rooms"da sürekli içen, yine serseri tolünü verir! Bu arada boş durmaz ve "Çakal", "Gecenin Rengi", "Armageddon", "Güneşin Gözyaşları", "Rehine" gibi filmlerde bazen iyi bazen kötü admal rollerin oynar.

2000'li yıllarda tekrar fenomen olmasına ise Hint asıllı yönetmen M.Night Shyamalan epey yardımcı olur. "Altıncı His"te ve sonrasında da ikinci filmi "Ölümsüz"de ("Unbreakable") Willis'i özlediğimiz bambaşka rollerde görürüz.

Roberto Rodriguez ise, ona yeni bir ro verdi: 2005'in teknik anlamde en ilginç filmi olan "Günah Şehri"nde ("Sin City") canlandırdığı John Hartigan adlı polis memuru, Willis'in kült karakter koleksiyonuna bir yenisini ekledi.

Yaşı ilerledikçe, Hollywood'un kurallarını iyi bildiğini gösterircesine, mütevazi filmlerde de rol almaya başlayan Willis, kariyerinin sonlarına gelmiş polis bir polis memurunu canlandırdığı "16 Blok" tan sonra, sürükleyici bir suç filmi olan "Şanslı Slevin"de ünlü kiralık katil "Goodkat" kimliğine büründü.

Benim performansını en parlak bulduğum filmleri ise, Hudsan Hawk, Zor Ölüm 3, Rehine, 6.His, Ölümsüz, Pulp Fiction ve Şanslı Slevin...

Öyle görünüyor ki, Cem Yılmaz'ın Gora "Kısa boylu, kel" diye tarif ettiği bu adamdan, daha uzun süre iyi filmler, değişik roller izleyeceğiz...

Meraklısına...:

- O bir solak.

- Okulda öğrenci birliği başkanıydı.

- İspanyol model "Maria Bravo Rosado" ile birlikte.

- Empire dergisinin "Tüm Zamanların En İyi 100 Film Yıldızı" listesinde 22. sırayı aldı (Ekim 97)

- Bir Cumhuriyetçi.

- Seagram'ın sözcülüğünü yaptığı sıralarda sarhoş olarak araç kullandığı için tutuklandı ve bu yüzden işinden atıldı.

- Demi Moore'un Striptease filminin reklamını yapmak için katıldığı David Letterman şovunda striptiz yaptı.

- Bir video oyununda ilk kez oyunculuk yapan aktör oldu. O zamana kadar hiç bir aktör, seslendirme dışında oyuna dijital olarak eklenen fiziksel hareketleri için kullanılmamıştı.

- Kısa süre önce, bundan sonra bir "şiddet" filmi ya da "dünyayı kurtarma" filmi yapmayacağını açıkladı.

- Sol omzundaki yara gibi görünen şey aslında bir yara değil. Lise zamanlarında ilgilendiği güreş sporu nedeniyle zorladığı omzu bu hale gelmiş. Kalın bir boyna sahip olmasını da güreşe borçlu.

- Saatini bileğinin iç tarafına gelecek şekilde takıyor. Bu bir çok filminde de görülüyor.

 
Toplam blog
: 353
: 3712
Kayıt tarihi
: 28.02.07
 
 

"29 Temmuz 1980’de İstanbul’da doğdu. Celal Bayar Üniversitesi, İşletme mezunu. Şiir, deneme, öykü, ..