- Kategori
- Gezi - Tatil
Akyaka-Muğla
AKYAKA/ULA/MUĞLA
İnternetteki bloglarda Akyakayla ilgili çok yazı var ama son 3 senedir bir Akyaka aşığı olarak bu yazıları oldukça yüzeysel bulduğumu söylemeliyim.
Bu yüzden ben de eksik kalmayayım dedim ve neden Akyaka’yı sevdiğimi yazarken aslında detayları da paylaşmak istedim.
Muğla’yı geçip Sakar Geçidi’ ni inerken muhteşem manzarasıyla karşılıyor sizi Gökova. Dünyanın, ülkemizin en güzel koylarına giriş kapısı belki de. Sakar’dan inerken sağdan Gökova yol ayrımıyla giriyorsunuz Akyaka’ya çam ağaçları içinden. Yazın çok kalabalık olduğunu söylememe gerek yok sanırım.
AZMAK
Akyaka’ da Allah’ın buraya özellikle bahşettiği görülmezse olmaz Azmak, bütün görkemi ve olanca soğukluğuyla Sakar’dan gelip Ege Denizi’yle buluşuyor. Azmak kenarında dizilmiş restaurantlarda zengin sabah kahvaltısıyla güne güzel başlayabilirsiniz. Serpme kahvaltıda yok yok ve genel olarak bütün restaurantlarda içerik aynı, fiyatlarda 2012 itibariyle kişi başı 12 TL civarında. Sabah kahvaltısı için yer bulmanız sorun olmaz ama akşam yemeğiniz için kesinlikle sabahtan yada bir gün önceden yer ayırmanızda fayda var. Akşamları Azmağın serinliği, ördekleri, domuzları eşliğinde güzel bir yemek yiyebilirsiniz. Her türlü deniz ürünü bulmak mümkün. Balıklar için girişte fiyat sormanızda yarar var. Bunun haricinde mezelerin de porsiyonu bol. Ben akşam için hep Cennet Restaurant’ ı tercih ettim, hiç de pişman olmadım. Kalamarı, karidesi, mezeleri, balığı ve rakısıyla kişi başı 65-70 TL civarında hesap ödersiniz.
Günün her saati yapabileceğiniz ama bana kalırsa akşam denizden dönerken saat 17:00 civarı katılmanız gereken Azmak Turu yapmadan dönmemeniz gereken aktivitelerden. Kişi başı 5 TL den yaklaşık 15 kişilik teknelerle 30-35 dakikalık bir gezintiye çıkıyorsunuz hatta bu soğuk suda yüzme molası bile veriliyor.
KONAKLAMA
Akyaka’ da birkaç tane lüks denilebilecek otel var. Ottoman,Merve Han, Yücelen Otel gibi bunların geceliği kişi başı yaklaşık 270 TL civarında.(Oda+Kahvaltı)
Bunların dışında çoğunluğu apart olmak üzere apart ve pansiyon var. Gecelik oda fiyatları 100 ile 200 tl arasında değişiyor. Apartlar genellikle aile işletmesi, temiz, klimalı,televizyonlu, her türlü mutfak araç gereci var. Çok yoğun sezonda bile yer bulabilirsiniz ama yine araştırıp rezervasyon yaptırmanız da fayda var. İnternetten bakarsanız eğer apartlar hem odalar hem temizlik hem huzur açısından neredeyse aynı. Apartlarda genel olarak kredi kartı geçmiyor.
YEME-İÇME
Yukarıda saydığım Azmak kenarındaki restaurantlardan başka merkezde de oldukça güzel yemekler yiyebilirsiniz. Ev yemeklerinden diğer alternatiflere kadar birçok seçenek mevcut. Özellikle merkeze yakın kısımda Azmak teknelerinin kalktığı yerde teknelerde balık ekmek keyfi de yapabilirsiniz. Genellikle sardalya oluyor ve yarım ekmek 5 TL.
KOYLAR
Aslında bu yazıyı yama sebeplerimden birisi de koylar hakkında internette doyurucu bir bilgiye ulaşamamış olmamdı. Yakından başlayarak önce Çınar koyundan bahsetmek istiyorum. Çınar koyu yanında dağdan gelen soğuk su kaynağı olan güzel bir koy. İçinde bir işletme var, her türlü ihtiyacınızı karşılayabiliyorsunuz. Koyun hemen arkasında ki yokuşlara da masalar konmuş burada mangal keyfi de yapabilirsiniz. Piknik alanında masa fiyatı 10 TL. Çınar Koyu güzel bir koy olmasına ama küçük bir koy olduğu için şezlonglar iç içe ve çok kalabalık.(Bu kalabalığın fotoğrafını çekmediğim için kendime kızdım sonradan). Sakinlik istiyorsanız buraya girmeyin bence. Yine de yol üstünde durup bir bakın derim. Kısacası Çınar Koyu abartıldığı kadar görülmezse olmaz bir yer değil.
Çınar Koyundan sonra yol üstünde durup inip denize girebileceğiniz bir çok yer var. Tesis,tuvalet yada şezlong sizin için çok önemli değilse buralarda hem sakin hem tertemiz denize girebilirsiniz. Ayrıca yanınızda deniz ayakkabısı bulundurmanız da iyi olur çünkü genelde taşlık ve kayalık koylar.(Bence temizlik ve güzelliğini de buna borçlu).
Çınar koyunu geçtikten yaklaşık 2-3 km sonra sol tarafınızdan deniz kenarına doğru keskin bir toprak yol ayırımı var ki çok dikkatli değilseniz bu ayırımı ancak geçtikten sonra fark edebiliyorsunuz. Benim çok sevdiğim koylardan birisi burası ağaçların altında doğal gölgelik ve tertemiz deniz.
Böyle irili ufaklı birçok koydan geçiyorsunuz ve Akyaka’dan çıktıktan yaklaşık 26 km sonra, bu zahmetli yolculuğa değecek bir güzellikle Akbük karşılıyor sizi. Akbük inanılmaz temiz ve güzel bir sahile sahip. Giriş kişi başı 2,5 TL, sahilde şezlong veya şemsiye de alabilirsiniz. Parça başı 5 TL.
Bu cennet ülkemizin bütün doğal güzelliklerine davrandığımız gibi bu güzelim koyların da çok hafif tabir ile içine sıçmışız. Burada tatil yapanların çoğu buranın yerlisi, hem çevre köylerden hem de Muğla’dan çok gelen var. Hal böyle iken insan daha çok dikkat bekliyor buraya gelip bu nimetlerden yararlananlardan. Tesisi olmayan bütün koyların durumu gerçekten içler acısı, yedikleri soğanları, karpuzları, bilumum yiyecek maddelerini sağa sola atanlar mı dersiniz. Pet şişelerini, gazeteleri, sigara izmaritlerini atanlar mı dersiniz. Yolda giderken arabasında kavunu zıkkımlanıp kabuğunu yola atan mı dersiniz. Akbük başta olmak üzere diğer koylara gelen vatandaşlarımız Allah ne verdiyse mangallar,tüpler kamp kuruyorlar. Öğlen saatlerinden akşam saatlerine kadar yasak olmasına rağmen mangallar yakılıyor bütün sahiller duman içinde.
O kadar çok öfke duyuyor ki insan, cennetin orta yerine resmen pisliğimizi bırakıyoruz. Bütün bunları gördükten sonra şunu düşünmekten kendini alamıyor insan; Bütün bu koylar Milli Parklara bağlansın ve gerekirse 5 yıl içeriye kimse alınmasın çünkü bu güzellikleri hak etmiyor buradaki insanlar. Temiz tutan çevreyi önemseyen elbette bir sürü insan var ama yetmiyor işte bu yüzden gerekirse Akyaka’nın koylara girişi belli süre yasaklansın ve sonrasında Kuşadası Dilek Yarımadası Milli Parkı girişi gibi koyların tamamına girişten para alınsın. Gerçi Kuşadası’ ndaki Milli Parkın temizliği de tartışılır.
Şimdi denilebilir ki her konuda zaten yozlaşmış bir kafa yapısına sahip milletimiz var yasaklamayla çözülmez. Çözülmez ama ben başka bir çare düşünemiyorum, çünkü insanların bilinçlenmesi sabahtan akşama olacak şey değil. Belli bir birikim, okuldan başlayarak aileleri de içne kapsayan bir süreç gerekiyor. Bu sadece çevre temizliği içinde değil tabii ki toplumun her alanında yozlaşmayı görüyoruz; düğünleri geçtim, bayramlarda adet diye havaya ateş açmak, hala ve ısrarla hergün devam eden kadına şiddet ve cinayet haberleri.
Çok yol almamız lazım bizim çok…