Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ekim '06

 
Kategori
Mizah
 

Aldatmanın sanal yollarından korunmanın kadınsı stratejileri

Aldatmanın sanal yollarından korunmanın kadınsı stratejileri
 

Her kadının aldatma ile ilgili bir savunma stratejisi vardır. Çocukluğundan beri çevresinden duyduğu, tanık olduğu ve acısını bir şekilde dolaylı yada derinden hissettiği için midir bilimez, bir gün başına gelmesini muhtemel gördüğü ve bu nefretle ve nefretin körüklediği dişilik içgüdüsüyle aldatmaya karşı bir tür cephane niyetiyle savunma mekanizması geliştirir. Genelde bu geliştirilen üstün formüllü taktiklerin hepsi aynı noktadan hareket eder: Amiyane tabiriyle, erkeğin gözünü korkutmak. Yani önce aklını alacaksın, sonra canını türünde bir yaklaşımla bütün kadınlar ilginçtir ki, birbirinden habersiz, ama göçmen kuş kafileleri gibi toplu halde, tamamen insiyaki hareket ederler. Şimdi bunlardan en tanıdık üç tanesine bir göz atalım:

"Beni aldatırsan, ben de seni aldatırım" şart kipine sahip olan sayısız cümlenin en meşhur olanıdır. Aslında kadın bunu son derece kendinden emin bir ifadeyle söylese de ve bu cümleyi kurarken kaşının kalkması, göz yuvalarının büyümesi gibi mimiksel taktiklerden güç alsa da, çoğunlukla böyle birşey yapabileceğinden çok da emin değildir. Maksat, birlikte olduğu adamın erkeklik egosunun en mühim atar damarı sayılan sahiplenme güdüsünü gıdıklamaktır. Zira bilir ki, adamın içi bir hoş olur, müshil olmuşcasına midesi burulur, kan beynine fizik kurallarına aykırı bir hızla sıçrar. Buna kısaca adamın gıcık kapması da diyebiliriz. Kadın, erkeğinin onu namusu olarak gördüğünü bilir ve gizliden gizliye bir ön anlaşama sunar aslında: ‘Sen beni aldatırsan, ben de seni boynuzlarım!’ şeklinde kıssasa kıssas bir durum sözkonusudur. Erkek namusuna leke sürülmesini göze almaktansa, uçkuruna sahip çıkacaktır felsefesinin kuramlarındandır bu. Yani adamın ultra hassas noktasına parmak basarak, kendi üslubunca uyarır kadın. Fakat, bu birinci taktik maço erkeklerde ters tepebilir ve bu cümle kadının, ki Allah korusun, ard arda sıraladığı en son düzgün cümlesi olarak bir dönüm noktası olabilir hayatında.

"Beni aldatırsan, hiç gözünün yaşına bakmadan ayrılırım" cümlesi de oldukça tanınmış ve çok uygulanan bir taktiktir. Bunu söyleyen kadınlar, genelde saçlarını havalı bir şekilde geri savurarak ‘sana ben bağımlı değilim, ola ki bana uymazsan, her an gidebilirim!’ uyarısında bulunurlar. Bu cümlenin altında da epey derin anlamlar yatar: Ağlarsın, zırlarsın,çok acılar çekersin, hatta kendini tüm medya karşısında boğaz köprüsünden bile atabilirsin, ama beni görmene bir daha asla ve kati surette izin vermem, yani seni kendimden sonsuz dek (ki oldukça uzun bir süredir bu) mahrum bırakırım demek ister. Burada bir hodri meydan mevzu bahistir. Erkeğin gözü yiyorsa, yapsın bakalım. ‘Süründürür evelallah!’ diyeceğim ama, süründürür mü? Belki?! Bu tamamen kadının tiyatral gücüne, istikrarına ve erkeğin ikna kabiliyetine, arada dönen farklı unsurlara bağlı değişken bir durumdur. Kadın da bunu bilir zaten. Bu ikinci taktik ise etrafında kadınların cirit attığı, karizması Himalaya yüksekliğindeki erkeklere pek sökmez. Malum, belli bir periyottan sonra belki de bu erkeğin işine bile gelir; kimbilir?

"Aldatmaya karşıyım. Böyle birşey olacağına, var olan ilişkini bitir ve öyle yap ne yapacaksan. İnan bana dürüstlüğün için teşekkür bile ederim" tümcesinde tehdit yok, yorum vardır. Tavsiye niteliği taşır. İşin iç yüzündeyse iki faklı anlam taşır. Birincisi, ‘Aldatmak mı, önce ben bileyim ve seni çarmıha gereyim’ manasındadır. İkinci anlamı ise ‘Sen yoluna, ben yoluma’dır. Genelde bu ifade daha çok ağırlık kazanır ve içinde sanki mantıklı bir öneri saklıymış izlenimi mevcuttur. Oysa ‘Elimi sallasam ellisi, sen zor bulursun benim gibisini’ düşüncesi baskındır. Fakat, bu stratejiyi aklı kıt erkeklere uygulamak doğru değildir. Kelimelerin ardındaki derin manaları fark edemeyip, meydanı boş bulabilirler ne olsa.

Yukarıda değindiğim üç taktiksel cümle, kadınların uzun uğraşlar sonu ve nesillerce genetik bir tür kodlama ile birbirlerine aktardıkları ortak hafızalarının eseri sayabileceğimiz savunma mekanizmalarının bir parçası olarak oluşmuştur. İstisnai olarak bu taktiklere ihtiyaç duymayan veya daha dolambaçsız yöntemleri seçen kadınlar vardır muhakkak.

Son yıllarda, kadınların tüm stratejilerini alt üst eden ve kadınları son derece hazırlıksız ve taktiksiz yakalayan yeni bir düşman çıktı piyasaya: Sanal Aldatma.

Söz konusu tür, bildik hiçbir aldatma tipine benzemediği için onca senedir verilen tüm mücadele de şimdilik rafa kalktı. Fiziksel aldatma, duygusal aldatma, aklen aldatma gibi çeşitlerle daha evvel çok karşılaşılmasına rağmen, bu sanal aldatma barındırdığı alt türevleri açısından çok çetrefilli bir durum olarak ortaya çıktı. Zira bu tipin, sanal flört, sanal seks, sanal görüntülü seks gibi altsınıfları bulunmaktadır. Bir yığın italik geyik kelimeden oluşan, manken gibiyimdir diye kendini klavyeden döküp, monitörde soyunan, teknolojik bacaklı, web-cam gözlü, yarı da kanlı canlı bir muhattabı vardır bu tuhaf türün.

Her ne kadar sanal sekse ve türevlerine alâka bekar erkeklerden gelse de, evli barklı, yaşlı başlı erkeklerin de içini gıcıkladığı kesin. Erkekler bu sanal olayını, her yeni şeye karşı merak saldıkları gibi oldukça cezbedici buldular; ancak bir ihtimal telefon numarasını veren çıtır pilicin, büyük ihtimalle adem elmalı, tok sesli alo deyişi epeyce gülünç olduğu da yatsınamaz.

Kadınların kafası epey darmadağın bu konuda. Tüm içgüdülerini, kadınlara mahsus altıncı hislerini ve hatta genetik donelerini devreye soksalar da, allak bullak olmuş hin fikirli beyinlerinden, söz konusu vaziyetin hava şartları nedeniyle yeterli sinyal alamazlar. Seksin hayali, ne idüğü belirsiz bir şahsiyetle, dokunmadan ve aşksal bir duygu da beslemeden yapılması sonucu gusül abdesti alınması gerekip gerekmediği gibi, sevgililerini / kocalarını birer hain ilan edip etmeme konusunda da şüpheleri açığa çıkar. Görmeden, duymadan, özel bir duygu beslemeden, dokunmadan ve üstelik kim ve neyin nesi olduğu bilinmeyen bir hayaletle yapılan seks veya sekse dair o garip şey, aldatma kapsamına girer mi acaba? Eğer öyleyse, cezası ne olmalıdır?

Sadakatsizliğin her türevine karşı ihtiyatlı ve tetikte bekleyen kadının bu defa ne bir savunma ne de saldırı silahı vardır. Partnerini bilgisayarın başında, ağzından salyalar akar vaziyette yakalayan kadın, erkeğin "Bunda ne var ki?! Artık bilgisayar çağında yaşıyoruz..." diyen umursamaz tavrı karşısında büsbütün çileden çıkar ve duygu ile mantık arasında, içi kavrularak bocalar kalır. Bu yüzdendir ki, gazetelerin Güzin Abla köşelerinde bu mevzu sıkça yer bulur ve yeni menzilli taktikler umulur.

Oysa erkeğin mantık akışı çok daha basittir. Birine seni öldüreceğim demekle katil olunmadığı gibi, bir chat şahsına da seninle şöyle sevişiyorum vs. demekle de ihanet edilmez. Kadınlar bunun düşüncesine bile tahamül edemezler ve klavyenin üstünde sek sek oynarcasına cilveleşen parmakları çıtır çıtır kırmayı geçirirler içlerinden.

Erkekler, eskiden porno dergilerinde amade bulunan fantazileri okurken, şimdi sanal alem onları "Kendi fantezini, kendin yaz" sloganıyla kışkırtıyor. Bir nevi ‘kendin pişir, kendin ye’ furyası gibi birşeydir bu; tabi rumuzuna vurulduğun sanal karakterin de birazcık payı olduğu da es geçilemez. Tek risk muhabbetin gazına gelip, sanalı gerçek hayata geçirme teşebbüsünde yatıyor; ki bu durumda kadın ne yapması gerektiğini bildiği gibi, erkek de kadının tavrını pekala kestirebiliyor. Nitekim Rumuz Goncagül’ün de Türkan Şoray gibi okkalı bir hatun çıkma ihtimali takdir edersiniz ki, çok düşük.

Fazla değil, çok yakında kadınlar en güçlü silahlarını kuşanarak geleceklerdir ve avuçlarından kayıp giden iktidarı geri alacaklardır. Erkeklerin başı klavye üzerinde seken parmaklarından kalkacak ve tüm ihtişamıyla kendi küllerinden doğan gerçek kadını yeniden keşfedeceklerdir.

 
Toplam blog
: 20
: 25120
Kayıt tarihi
: 26.10.06
 
 

Yazmak, tarihin zayıf hafızasına karşı, bir tedbir olarak ortaya konulan isyanın sanatsal vesikasıd..