Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Ekim '14

 
Kategori
Anılar
 

Algıda seçicilik, Jilette kesicilik.

Algıda seçicilik, Jilette kesicilik.
 

Nerede o eski traşlar...


Fotoğraf toplamaya, biriktirmeye ilk başladığım zamanlarda, eskiye dair ne varsa alıyordum.

Sonra müzayedeler ile tanıştım. Müzayedelerde de daha önceden bir kaç elden geçmiş ama yine de belli bir değeri olan fotoğraflar, tek tek ya da topluca açık arttırmaya çıkartılıyorlardı.

Tek çıkanlar genellikle yüksek fiyatlardan olduğundan ve buna karşılık topluca çıkanlar da sanki daha ucuzmuş gibi geldiğinden olsa gerek, bir süre de içlerindekini görmediğim fotoğrafları naylon poşetlerle alıp, ancak eve gelip de ortalığa saçtığım zamanlarda neye para verdiğimi anlayabildiğim günler yaşadım.

Sonunda o işin de, keçi boynuzu olduğunu anlamakta ise pek de gecikmedim.

Bir kaç iyi fotoğrafa sahip olabilmek için, sözde birim fiyatı çok düşük ama ileride hiçbir işe de yaramayacak onlarca, yüzlerce fotoğrafın boşu boşuna hamallığını yaptığımı farkedip, başka bir yöntem bulmanın peşine düştüm.

Bana 'öykü'sü olan fotoğraflar lazımdı. Altı dokuzluk fotoğraflardan, sekiz on satırlık yazılar yazmanın peşindeydim.

Doğrusu, özellikle de müzayedelerde fotoğraf alırken, insanın seçim yapabilmek için genellikle çok da uzun zamanı olmuyor. İşte bu sebeple, kısa sürede malın fiyatını da dikkate alarak, doğru kararlar vermek gerekiyor. Çünkü, giden fotoğrafın arkasından sonradan 'ah, of çekmek' ne yazık ki de hiçbir işe yaramıyor.

Yaşamınız boyunca neredeyse hemen hemen her konuda belirli bir tutum oluşturmalısınız ki, bu durum davranışlarınıza bir hız kazandırıp, size de doğru kararlarınızla  mutluluk getirebilsin.

Bu yüzden de; okumak, gezmek, görmek, hep tutumları daha sağlam temeller üzerine inşa etmek için gerekli beslenme yöntemleridir diyebiliriz.

Ne aradığınızı bildiğiniz ve seçici algılara sahip olduğunuz zaman, müzayedelere körleme katılıp şansını zorlayanlara göre her zaman daha 'iyi' mallar alma olanağına sahip olursunuz.

Yukarıda, muhtemelen evinin salonundaki masanın üzerine koyduğu ufak aynanın karşısında traş olan orta yaşlı adamın fotoğrafını ilk gördüğüm anda, aklıma dedem geliverdi.

Onlarca yıl önce emekli olmasına karşın, kendisini hiçbir zaman traşsız görmemişimdir. Hep sonlarına doğru yakaladığım traş ritüelini, aynen yukarıdaki fotoğraftaki 'amca' gibi, salondaki masanın üzerine koyduğu bir yüzü nesneleri olduğundan büyük gösteren yuvarlak metal çerçevesinde bir ayna, içinde her daim sıcak su bulunan ufak bakır bir tas, yedekleriyle beraber önce kağıt sonra da plastik ambalajının içindeki jiletler, Dikilitaş tadında, üstünden açılmış ve ilerleyen süreçte yırtıla yırtıla gittikçe ufalıp sonra da yok olacak, koyu kırmızı kağıt içindeki traş sabunu ve tabii ki de traş sonrası yüze sürülecek krem ile gerçekleştirirdi.

Fotoğraftaki amca sandalyeye pijamaları ile oturup traşına başlamış başlamasına da, dedem ise bırakın gömleği, hatta ceketle ve çoğu zaman da kravatını bile takmış olarak gerçekleştirirdi bu sabah ayinini.

Rus Çarı I. Petro'nun, ülkesini batılılaştırma çabalarının bir noktasında 1600'lü yılların sonlarında, köylüler ve din adamları dışında sakal bırakanlara vergi yükümlülüğü getirdiğini biliriz.

Modern uygulamaları yerinde görüp, ülkesi için yararlı olabilecek yanlarından yararlanmak isteyen I. Petro, Fransa'da ve Hollanda'da insanların her sabah işe gitmeden önce traş olduklarını görmüş ve bunun iş verimini arttırdığını da gözleyerek, kendi ülkesinde de erkeklere traş olma zorunluluğu getirmiştir.

Mutlaka ki, her sabah traş olmak başarının 'tek' koşulu değildir ancak, yine de insanın kendisine ve işine gösterdiği özenle de alakalı olduğunu yadsımak pek de kolay değildir.

Sözü döndürüp dolaştırıp, ''Ahhh ahhh neydi o eski günler, Beyoğlu'na kravatsız çıkılmazdı...''ya getirmeyeceğim ama, galiba kendimize gösterdiğimiz özenle başlıyor, birlikte yaşayacağımız huzurlu ve mutlu günler.

Yoksa kesmeyen, körelmiş traş bıçakları, alelacele gerçekleştirilmiş özensiz ve düzensiz traşlar, mutlak kaosun en önemli belirtileri galiba...

 
Toplam blog
: 344
: 1122
Kayıt tarihi
: 22.07.09
 
 

Okur yazarım. Okur yazarlıktan kastım, okuduklarımı yazmamdır ki, bu yazılarımı genellikle 'kitap..