- Kategori
- Eğitim
Algılanan Sosyal Destek ve Sürekli Umut
Sosyal ilişkiler insan yaşamının temelini oluşturmaktadır. Bütün insanlar yaşam içerisinde çevrelerinde bulunan insanlarla ilişki kurarak yaşarlar. İnsanların diğer insanlarla birlikte olma ve onlarla ilişki kurma ihtiyacı doğumları ile başlayıp yaşamları boyunca devam etmektedir (Cüceloğlu, 2016). Günümüzde endüstrileşme ve kentleşme olgusuyla birlikte insan ilişkilerinde değişme yaşanmaktadır. Bireylerin sosyal destek kaynaklarını aileleri, arkadaşları, komşuları, öğretmenleri ve çevrelerinde yer alan ideolojik, dinsel veya etnik gruplar ile içinde yaşadıkları toplum oluşturmaktadır (Yıldırım, 1997). Sosyal destek, Johnson ve Saranson’ a göre kişinin güvenebileceği ilişkiler yoluyla, sosyal kaynaklardan yararlanabilme derecesidir (Johnson, Saranson, 1979 Akt., Banaz, 1992).
Her birey farklıdır ve her bireyin birbirinden farklı özellikleri bulunmaktadır. Ancak insan sosyal bir varlıktır ve sosyal desteğe ihtiyacı vardır. Bireylerin sosyal desteği nasıl algıladıkları da son derece önemli bir konudur. Birçok kişi bir problemle karşılaştığında destek için arkadaşlarına, ailesine, yakın çevresine başvurur (Taysi, 2000). Birçok sosyal destek kaynağı (aile, komşu, arkadaş vb.) bulunmaktadır. Sosyal desteğin türü ne olursa olsun bireyler üzerinde olumlu etkileri olduğu ve bireyin ruh sağlığı ile yakından ilişkili olduğu görülmektedir (Başer, 2006).
Yaşamın çeşitli alanlarında sevilen, aranan, değer verilen ve gerektiğinde ihtiyacı olan yardımı bulan bireyin, yakın insan ilişkilerinden daha fazla doyum aldığı ve başkalarınca desteklendiği duygusunu taşıdığı ileri sürülmüştür (Elmacı, 2006 Akt., Baltacı, İşleyen, Özdemir, 2012). Bireyler tüm yaşam dönemlerinde sosyal desteğe ihtiyaç duyabilir. Ancak fiziksel, bilişsel ve duygusal açıdan oldukça hızlı ve yoğun değişimlerin yaşandığı gençlik döneminde sosyal desteğin önemi artmaktadır. Çünkü bu dönem aynı zamanda yetişkin rolünü ve sorumluluklarını yüklenme dönemidir (Okanlı, 1999 Akt., Dikmen, Yılmaz, Usta, 2017).
Sosyal destek, bireyin çevresinden gördüğü dürüst ve empatik tepki, ilgi, sevgi, güven, saygı, takdir edilme, bilgi edinme ve maddi yardım gibi kişisel, sosyal, psikolojik ve ekonomik nitelikli her türlü yardım olarak tanımlanmaktadır (Yıldırım, 2006). Sosyal destek kavramına ilişkin tampon modeline göre, sosyal desteğin, bireyi olumsuz şartlar karşısında bir tampon gibi koruma etkisi olduğu bilinmektedir (Lin, Thompson ve Kaslow, 2009 Akt., Avcı, Yıldırım, 2014). Çevresinden yeterince sosyal destek algılayan biri; sorununu çözmesine yardım edecek, olaylara farklı bir gözle bakmasını sağlayacak ya da onu sorununun çok büyük olmadığı konusunda rahatlatacak birinden destek göreceğinden emin olabilir. Algıladığı sosyal desteği düşük olan kişi ise bu avantajlardan yararlanamayabilir ve stresin olumsuz etkilerinden daha fazla etkilenebilir (Eylen, 2001).
Sosyal desteğin kuramsal temeli Kurt Lewin’in “Alan Kuramı ve Davranış Tanımına” dayanmaktadır. Lewin’e göre davranış psikolojik çevrede olan değişmedir. Bireyin olumsuz davranışlarını ortadan kaldırmak ve yeni davranışlar kazanmasını sağlamak, bireyin psikolojik çevresinde değişiklik yapmasına yardımcı olmakla mümkün olabilir. Bireyin sosyal destek sistemi, onun psikolojik çevresinde yer almaktadır (Yıldırım, 1994). Bireyin yaşamında önemli bir yere sahip olan anne, baba, eş, sevgili, arkadaşlar, aile, öğretmenler, akrabalar, komşular, uzmanlar gibi kimseler ise o bireyin sosyal destek kaynaklarını oluşturmaktadır. Sosyal destek kaynaklarının bireylere farklı şekillerde yardımlar sağladığı, bunların arasında da üzerinde en fazla durulanların maddi, duygusal ve zihinsel destekler olduğu belirtilmiştir. Maddi destek, günlük sorumlulukların gerçekleştirilebilmesi için başkaları tarafından sağlanan eylem ya da araçlardır (başkasına para veya eşya ödünç verme, iş imkanı sağlama gibi). Duygusal destek, kişinin, sevgi, şefkat, saygı, empati ve bir gruba ait olma gibi temel sosyal gereksinimlerini karşılar. Zihinsel destek ise, bireye kişisel ve çevresel sorunlarla ilgili olarak bilgi, öğüt verme ve rehberlik etme gibi davranışları kapsar (Sorias, 1988 Akt., Terzi, 2008). Sosyal destek, yapısal ve işlevsel destek olarak iki kategoride düşünülmektedir. Yapısal destekte bireyin kimlerden destek aldığı, destek veren kişilerin sayısı ve bireye yakınlık derecesi önemlidir. İşlevsel destekte ise verilen yardımın birey için ne kadar önemli olduğu ve ne ifade ettiği, ayrıca bireyin ihtiyacı olan desteğin ne kadarının karşılanıp karşılanmadığı söz konusudur (Yıldırım, 2004).
Sosyal desteğin duygusal, değerlendirici, bilgisel ve araçsal olmak üzere dört farklı türü vardır. Duygusal sosyal destek; genelde aile ya da yakın arkadaşlar tarafından sağlanır ve sosyal destek denince akla gelen ilk türdür. Değerlendirici sosyal destek ise herhangi bir değerlendirme bilgisinin tasdik, geri dönüt ya da karşılaştırma olarak verildiği bir türdür ve aile, arkadaşlar, meslektaşlar tarafından verilir. Bilgisel sosyal destekte ise nasihat, öneri ya da emir şeklinde olup kişilerin karşılaştığı kişisel ya da durumsal taleplere yardımcı olarak verilmektedir. Araçsal sosyal destek ise sosyal destek türleri içinde en somut olanıdır. Bu destek türü para ve zaman gibi destek türlerini kapsamaktadır. (House, 1981 Akt., Cırık, Oktay, Fer, 2014)
Umut, bireyleri olumsuz yaşam olaylarının etkilerine karşı koruyan anahtar bir psikolojik güçtür. Bireylerin amaçlar belirleyerek, parlak bir geleceğin onları beklediği inancıyla yaşamda kararlılıkla ilerlemelerini sağlamaktadır. Çaresizliği öğrenmiş bireylerin aksine, umutlu bireyler için zorluklar geçici ve aşılabilir niteliktedir, çaba ve başarı birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. Umudun eksikliği ise, riskli durumlarda bireyin incine bilirliğini arttırmaktadır (Benard, 1991 Akt., Aydın, 2010).
Umut, gelecek ile ilgili bir amacı gerçekleştirmedeki olumlu beklentilerdir. En önemli özelliği bir çıkış yolu olduğuna ve yardım ile bireyin varlığında değişiklikler oluşabileceğine olan inançtır. Umut sözcüğü günlük dilde daha çok herhangi bir alandaki olumlu beklentileri ifade etmek amacıyla kullanılır (Akalın, 2006). Umut, başarılı faaliyet ve çok yönlü düşüncenin karşılıklı etkileşimine temellenmiş olumlu bir motivasyonel durumdur. Umut, genellikle gelecekte olması arzulanan deneyimlere odaklanan duygusal bir süreç olarak algılanır (Esenay, 2007). Gelecek beklentisi konusundaki birçok araştırma, olumlu gelecek beklentisinin psikolojik durumu iyileştirdiğine ilişkin önemli ve inandırıcı kanıtlar sunmaktadır. Gelecek beklentisine yönelik araştırmalarda genellikle başarıya ve kişilerarası ilişkilere ait planlar öne çıkmaktadır. Ergenlerdeki gelecek beklentisi çoğunlukla okulu bitirmek, bir işte başarılı olmak, unvan sahibi olmak, sevgili bulmak, evlenmek ve çocuk sahibi olmak gibi planları içermektedir. (Şimşek, 2012)
Umudun motivasyonel bir parçası olan eyleyici düşünce, kişinin amacı elde etmek istemesi ve amacı elde edebilmek için kendisinde algıladığı kapasite olarak tanımlanmıştır. Alternatif yollar ise, arzulanan amaçlara ulaşabilmek için uygun yolları bulma konusunda kişide var olan güven duygusudur (Snyder, 1991 Akt., Tarhan, Bacanlı 2015). Umut, her bireyde var olmasına rağmen bireyden bireye değişkenlik gösterebilmektedir. Umut seviyesi bireyler arasında değişkenlik göstermesine rağmen, umudun kalıcı bir özellik olduğu düşünülmektedir (Landeen, Seeman, 2000 Akt., Sarı, Tunç, 2016). Bir başka deyişle umut, temel bir kişilik özelliği olarak görülmektedir. Yani her bireyin umut düzeyine göre amaçlarını kavramsallaştırma, amaçlarına ulaşmak için stratejiler geliştirme ve bu stratejileri kullanabilmek için motivasyonunu sürdürme konusundaki yeteneklerini algılaması farklılaşmaktadır (Resnick, 2005 Akt. Sarı, Tunç, 2016).
Umut sayesinde bireyler başarılı bir gelecek elde edebilmek için gerekli kapasiteye sahip olduklarına inanabilmektedir (Alarcon, Bowling, Khazon, 2013 Akt., Bitmiş, 2014). Umudun, her alanda olduğu gibi insanın iş yaşantısı üzerinde de etkisinin olduğu görülmektedir. Umut seviyesi yüksek olan çalışanların iş yaşantıları daha doyum verici olmaktadır, çünkü umut sayesinde bireyler, iş hayatında başarılı olmak için hem gerekli olan motivasyonu sergileyebilmekte hem de etkili stratejiler kullanabilmektedir (Youssef, Luthans, 2007 Akt., Sarı, Tunç, 2016).
Umut bireyin amaçlarını, “harekete geçme güdüsü (agency)” ve o “amaçlara ulaşma yolları (pathways)” ile birlikte düşünme süreci olarak tanımlanmıştır. Snyder’ in çok boyutlu umut kuramında üç bilişsel boyuttan bahsedilmektedir. Bu boyutlardan birisi, bireyin amaca yönelik olmasıdır. Buna göre, insan davranışları amaca yöneliktir ve bu amaçlar zihinsel faaliyetlerin yönelimini belirler. Bu amaçların olası değişikliklere açık olması ve aynı zamanda ulaşılabilir olması. Amaçların yanı sıra, umudun birbiriyle ilişkili diğer iki bileşeni “amaca güdülenme” ve “amaca ulaşma yolları” dır (Snyder, Harris, Anderson, Holleran, Irving, Sigmon, 1991 Akt., Atik, Kemer, 2009).
Amaca güdülenme, kişinin amaçlarına ulaşmakta o yolları kullanabilme potansiyeline yönelik algısı olarak tanımlanırken; amaca ulaşma yolları, kişinin hedeflenen amaçlara ulaşmak için işlevsel yollar üretebileceğine dair algısı olarak tanımlanmaktadır. Tüm bu boyutlar ele alındığında, umut başarılı bir amaca güdülenme ve amaca ulaşma yolları ilişkisi üzerine kurulmuş pozitif bir motive edici durumdur. Bu nedenle, amaca güdülenme ve amaca ulaşma yolları, aynı amaca hizmet eden ve birbirini besleyen bileşenler olmalarına rağmen, tek başlarına umudu açıklamakta yeterli değillerdir (Snyder, Harris, Anderson ve ark, 1991 Akt., Dağcı, 2014). Umut, sadece amaca yönelik bir düşünce süreci olmakla kalmayıp aynı zamanda kişinin bu bilişsel sürece başarıyla bağlanabilme yeteneği hakkındaki inançlarından oluşan hiyerarşik bir sistemdir. Bu nedenle; umut, birbiriyle iş birliği halinde ve karşılıklı belirleyici olmanın yanı sıra kendine özgü üç seviyede ele alınmıştır: sürekli (global or trait), belirli bir alana özgülük (domain-specific) ve amaca-yönelik (goal-specific). Sürekli umut, bireyin amaçlarına ulaşmada yeterli yollar belirleyebilmesine ve bu amaçları gerçekleştirmek için gerekli harekete geçirici düşünceleri oluşturabilmesine ilişkin genel değerlendirmesini ifade etmektedir. Burada daha çok, kişinin amaçlarını gerçekleştirebilme yeteneğine ilişkin genel bir değerlendirmesi söz konusudur. Umut ölçeğinin yetişkin ve çocuk formları, bireylerin sürekli umut düzeylerini ölçmek için geliştirilmiştir (Snyder, Hoza, Pelham, Rapoff, Ware, Danovsky ve ark., 1997; Snyder ve ark., 1991 Akt., Uysal, Batan, Baş, Zafer, 2014).
Yapılmış araştırmalara ve kuramsal çerçeveye dayanarak umut düzeyinin aileden algılanan sosyal destek düzeyi açısından farklılık göstermesi yönündeki beklenti yadsınamaz. Ancak gerek yurtdışında gerekse Türkiye’de bu yönde yeterli çalışmaya rastlanmamıştır. (Kemer, Atik, 2005)
Sosyal destekle ilgili araştırma konularından biri de kız ve erkeklere verilen sosyal desteğin türü ve algılama biçimleridir. Konuyla ilgili çalışmalarda, erkeklere daha çok duygusal destek verilme eğilimi olduğu (Schmidt ve ark. 2006 Akt., Kapıkıran, Kapıkıran, 2010), kızların ergenlik süresince daha çok sosyal destek algıladıkları (Lopez ve ark. 2002 Akt., Kapıkıran, Kapıkıran, 2010) ve sosyal desteğin olumlu etkilerinin kızlar için daha önemli olduğu kaydedilmiştir (Lopez ve ark. 2002, Malecki, Demaray, 2006 Akt., Kapıkıran, Kapıkıran, 2010). Diğer bir demografik değişken olan, öğrencinin geldiği sosyoekonomik durumla sosyal destek arasındaki ilişkiye ilişkin çalışmalarda, anne baba ve öğretmen desteğinin dezavantajlı öğrencilerin başarısına olumlu katkı sağladığı bulunmuştur (Malecki, Demaray 2006, Lopez ve ark. 2002, Croninger, Lee, 2001, DuBois ve ark. 1994 Akt., Kapıkıran, Kapıkıran, 2010). Düşük gelirli Meksika kökenli Amerikalı 10. sınıf öğrencilerinin öğretmen desteği ile notları arasında anlamlı ilişki bulmuşlardır. Daha da önemlisi, sosyal desteğin yüksek sosyoekonomik düzeydeki ergen öğrencilerin notlarına katkı sağlamazken, sosyal desteğin düşük sosyoekonomik düzeydeki ergen öğrencilerin notlarına katkı sağladığı kaydedilmiştir (Malecki, Demaray, 2006 Akt., Kapıkıran, Kapıkıran, 2010).
Araştırmalar sosyal desteğin fiziksel ve ruhsal sağlık üzerinde olumlu etkileri olduğunu göstermektedir. (Meehan, Durlak, Braynt, 1993 Akt., Doğan, 2008) Sosyal destek ile mutluluk, memnuniyet ve kendine güven arasında anlamlı bir ilişki olduğunu; (Jou, Fukada, 1995 Akt., Doğan, 2008) ihtiyaç duyulan destek ile uyum arasında güçlü bir ilişki olduğunu; (Lindgren ve Coursey 1995 Akt., Doğan, 2008) sosyal desteğin strese karşı tampon etkisi olduğunu belirtmişlerdir. (Rahl, 2003 Akt., Doğan, 2008) da sosyal desteğe sahip olanların daha sağlıklı olduklarını saptamıştır. Bu konudaki bir diğer araştırmada, bebekleri tıbbı olarak risk altında olan annelerden, yüksek sosyal desteğe sahip olanlarda psikolojik sıkıntı düzeyi daha düşük bulunmuştur (Eisengart, Singer, Fulton ve Baley, 2003 Akt., Doğan, 2008).
Yapılan bir çalışmada umutlu insanların, olumsuz durumlar karşısında daha dirençli oldukları görülmüştür (Peterson, Rush, Beerman, Park ve Seligman, 2007 Akt., Sarı, Tunç, 2016). Bunun yanında umut, iyileştirici bir güç olarak da tanımlanmaktadır (Holdcraft, Williamson, 1991 Akt., Sarı, Tunç, 2016). Özellikle umudun, uyum sağlayıcı baş etme metotlarının kullanımıyla ilişkili olduğu bulunmuştur (Irving, Snyder, Crowson, 1998 Akt., Sarı, Tunç, 2016). Yapılan bir çalışma umut ve intihar niyetinin negatif yönde ilişki olduğunu göstermektedir (Range, Penton, 1994 Akt., Sarı, Tunç, 2016).
Psikolojik Danışman Mustafa KILINÇ