Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Aralık '12

 
Kategori
Alışveriş - Moda
 

Alışveriş de sanallaştı ya ne diyeyim artık

Günümüz ortamına ayak uydurmak adına ve tabiki yaşadığım ülkede yaygın olmasından ötürü alışverişi genelde sanal yapmak durumundayım. Yanlış anlamayın öyle 2-3 çocuklu bir de üstüne kariyer yapmış meşgul bir iş kadını falan da değilim. Evden çalışan, mod değiştirmiş bir kadınım artık ben. Aaaah ah yaram deşildi şimdi, öyle eskisi gibi sabahın köründe bakımlı bakımlı evinden çıkan, yanına kahvesini alıp açık ses müzikle şarkı söyleye söyleye işine giden, gün boyu aktifliğinden ödün vermeyen, iş çıkışı harekete doymayıp yine kankileriyle buluşup oraya buraya giden, 1 kahve içmek için bile sevdiği manzaraya yönelmekten üşenmeyen, geç vakit eve döndüğünde duşunu alıp kitabıyla başbaşa yorgunluk atan, yoğun iş temposuna rağmen haftasonu Zeyno'sunun kafilesine takılıp haldır haldır dalışa gidip, pazartesi sabaha karşı gelip duşunu alıp işine giden benden eser yok artık  :(

Yani anlayacağınız ben şu yukarda bahsettiğim tempodayken bile ki buna yurtdışı iş seyahatleride dahildir, kendime alışveriş yapma vaktide yaratırdım. Hatta annemle çıkar, dolaşır, nevaleyi aldıktan sonrada bir de ana-kız keyif kahvesi içecek muhabbet edecek vakit bile yaratırdık. Yahu günler mi uzundu o zaman ne anlamıyorum. Şimdilerde zaman çabuk geçiyor ve yapmak istediğim hiçbirşey yapılmamış oluyor ne üzücü, zamanı kullanamaz hale gelmişim miskin görünüşten. Eeeeeee kimseyi eleştirmiyeceksin, susacak oturacaksın birgün kendi başına gelebiliyor işte böyle!  Hayatta öğrendiğim en önemli derslerden biri de budur zaten, büyük konuşmayacaksın hiçbirşey için....

Eskiden alışverişler keyifliydi. Tezgahtarlar hanımefendi, beyefendi diye hitab eder "siz" li konuşurlardı, heee ama bu meyanda bir samimiyette vardı konuşmalarında, o içtenliği hissederdiniz, gerçekten size yakışanı önerir işini iyi yapardı eskiler.... Şimdikilerin hepsi sizin kankanız, birde satıp prim alıcak diye ne varsa koyuyor önünüze, laubali ve seviyesiz bir tarz bir de üstüne asık suratla. Kapıya gelen büyük çantalı nevresim satıcılarından tutun da kapıdan geçen arabalı zerzavatçılara kadar hepsi efendi insanlardı. Anneme çilek verirken banada ordan koparır muz tutuştururlardı elime hatırlarım, hepsi nur yüzlü, kibar ve samimi insanlardı. Her birinin isimleri bilinir, kapına gelenlere ikram bile yapılırdı birşey alsanda almasanda....

Ben Etiler'de doğdum büyüdüm, bütün mekanım Etiler, Ortaköy, Ulus, Bebek ve Levent taraflarından ibaretti. Yiyicek alışverişimiz Levent çarşıdan yapılırdı.  Çok severdim sebzecileri, meyvecileri. Hepsi malın iyisini seçer, bırakın kazıklamak ne kelime fazla fazla koyarlardı poşetlere. En çok da herbirinin gülen yüzünü severdim. Şimdi gir ünlü markaların web sitelerine, seç mamullerini, doldur sanal sepetine gelsin kapına. Yahu kim nerden bilir benim domatesi nasıl sevdiğimi de benim yerime karar verip alır koyar sepetime, sinir oluyorum.  Neyseki market alışverişini hiç sanal yapmadım. Hem tadı olur mu yahu Mehmet abiden alınan, muhabbetli çilek gibi...

Gelelim giyim alışverişine, bende her kadın gibi deneyerek, kumaşa dokunarak, üzerimde duruşuna bakarak almayı sevenlerdenim. Hem ya defosu varsa, ya kumaşı dandikse nolucak, ya içine girmezsem kalıbı küçükse o markanın nolucak?  Hele ayakkabı, yahu ayakkabıyı  giyeceksin, aynada bakacaksın, satıcının fikrini soracaksınn 2 laf edecksinen, 1-2 tur atıp rahat mısın karar vereceksinn değil mi ama....

Ben genelde bildik markaların, bildik kalıpların alımlarını internetten yapmayı tercih edenlerdenim....  Fakat yeni nesil dokunmaktan, hissetmekten yoksun yetişiyor. Benim bildiğim, ayakkabı deneyerek, elbise dokunarak, yiyecek görerek alınır, rengini kokusunu internetten alamazsın kardeşim. Yine çok mu geleneksel ve klasik oldum ne :)

 
Toplam blog
: 10
: 297
Kayıt tarihi
: 14.11.12
 
 

1978 istanbul doğumluyum. Saint-Benoit Fransız Lisesi mezunu... İKÜ'lü bir Bilgisayar Mühendisiyi..