- Kategori
- Deneme
Allah’a küstüm mü?

Dinden uzaklaşma sebebim çevremdeki çoğu insanca ‘Allah’a bir isyan, Allah’a küsmek’ olarak yorumlarlar. Aslında bu konuya ‘Önce dini yaşayıp sonra dinden uzaklaşan birinin dine tekrar dönmesi ihtimal dahilinde mi?’ başlıklı yazımda değinecektim, ama unutmuşum. Değerli bir hanımefendinin yazıma yaptığı yorumla aklıma geldi. Bu konu üzerine yazı yazmalıyım dedim.
*
Allah’a neden küsmüş olabileceğimi soracaksınız belki. Ben bir engelliyim. Yürüyemiyorum. Henüz bir çaresi olmayan rahatsızlığın esiriyim. Çevreme göre benim dinden uzaklaşma sebebim bu. Devasız bir derdin esiri olmam. Pek çok şeyden mahrum olmam. Diğerleri gibi olmamam. Bunun için Allah’a isyan ediyorum, başkaldırıyorum, küsüyorum sanıyorlar. Ve bunun içinde dinle arama mesafe koyduğumu düşünüyorlar.
Alakası yok, yani ben bunun için dinden uzaklaşmadım. Ama insanlarımız herkesi kendi gibi sanıyor. Kendinin inancı bile menfaati çerçevesinde. Gerçi insanların öte dünya algısı da öyle değil midir? Cennet gibi bir ödüle konmak için veya Cehennem gibi müthiş cezalandırma yerine konmamak için iyi olurlar, düzgün insan olurlar, Allah’a inanırlar, Allah’a ibadet ederler. Hani, Mehmet Akif Ersoy diyor ya: ‘Vaad etmeseydi Allah cenneti; O’na bile etmezlerdi secde.’
Ee doğal olarak dinle arasına mesafe koyan insanların mutlaka gocunduğu bir şey olacaktır çıkarımını yaparlar. Benim dinlerden uzaklaşmam, asla ve asla bu nedenlerden ötürü değildir. Benim dinden uzaklaşmam; sorgulayarak, öğrenerek, aklımı kullanarak gerçekleşti.
*
11-19 yaş arası yürüme kabiliyetimi yavaş yavaş kaybetmeye başladım. Yürürken dengesizce, yalpalayarak, sarhoş gibi yürüyordum. Bu halime bakarak kuzenlerim bana gülerek ‘İçkici’ derlerdi. Taktıkları lakap incitici de olsa aldırmaz, onlarla beraber gülerdim. İçkici lakabım olmuştu, ama içkinin damlasını ağzıma sürmemiştim. Bu halimle cemaatle namaz kılmak için camiye koşardım. Bir keresinde caminin bahçesinde oturan rahmetli dedem, camiye gelen beni görünce yanındakilere dönüp, ‘Oğlan kötelenerek camiye geliyor, babası beynamaz geziyor’ demişti. Kimisi benim dine önem vermemi sağlık durumumdan ötürü sanıyor, kimisi de yaşıtlarımın bana imrenmesini söylüyordu.
Ettiğim dualarda elbette sağlığıma kavuşmayı dile getirirdim, ama dindarlığım asla sağlık durumumdan ötürü olmadı. Eğer bundan olsaydı, birinde olmasa bile birinde mutlaka kopardı, Allah’la irtibat. Uzun ömürlü bir dindarlık olmazdı. Bu yüzden olsa, ‘Allah’a küsmek’ bir gün gerçekleşirdi.
Sağlık durumumdan ötürü en zor yaşlarımı 19-22 yaş arasında yaşadım; isyanı gerektirecek zor dönemlerim oldu. Sessiz sessiz sürekli ‘Allah n’eylerse güzel eyler’ dedim. İsyan etmedim, çünkü bunun sakıncalı bir şey olduğunu biliyordum.
*
25 yaşından sonra dinden uzaklaşmamı Allah’a isyan etmek-küsmek olarak yorumladı çoğu tanıdığım. Böyle yorumlayanlardan samimi olduklarıma şöyle derdim: ‘Böyle düşünüyorsun ama engelli insanlar, dine en çok ihtiyaç duyan insanlardır; din engelliler için bir umuttur, umudu olmayan insan yaşayamaz, engelli de kendisine umut veren şeyi bırakmaz’ diye.
Bilgi, aydınlanma ve sorgulama dinin gerçek yüzünü gösteriyor, o olmasa da yaşanabileceğini öğretiyor insana, o olmasa da umudun elde edebileceğini gösteriyor engelliye…
-Mustafa Yıldırım – 04.10.2015