Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Ocak '07

 
Kategori
Haber
 

Allah Belanı Versin

Allah Belanı Versin
 

<ı>

Hayır hayır, bu söylenen kötü söz benim yaptığım bir beddua değil. Çok ünlü bir kolejin tuvaletinde çocukların esrar kullanırken kendilerinden geçip, gülerek bayılırken, birbirlerine söyledikleri içler acısı bir cümle...

Saddam’ ın infazı kadar etkileyici bir görüntü. Esrar partisinde içlerinden bir tanesi olayı görüntülemiş. Görüntülerken amaç neydi oda tam belli değil. Bu görüntüler basının eline nasıl geçti o da ayrı bir olay. Bu konunun, olayın boyutuna anlayabilmek adına titizlikle araştırılması gerektiğine inanıyorum...

Bu kadar rahat yapılan bir parti ve bir özel kolej. Parti sonrasında yaşananlar da malum. Akla, ' yetkililer nerede, uyuyorlar mı ' sorusunu getiriyor. Çocukların esrar partilerinden sonraki anormal halleri hiç mi bir Allah kulu yetkilinin dikkatini çekmiyor. Bu özel kolejler parayı alıp gözlerini mi yumuyor da, bu çocuklar süt içer gibi rahatça esrar kullanabiliyorlar...

O lanet olası zehirler okulların içine kadar nasıl giriyor, bu kadar mı denetimsizlik olur, basına yansıyan bu vahim olay gibi basına yansımayan kaç olay var acaba okullarımızda?

Ülkeyi yönetenler (son onbeş yılın gözlemidir) her aklına geldikçe Milli Eğitim Bakanı' nı değiştiriyorsa, her gelen de sistemi ters yüz ediyorsa şekilde görüldüğü gibi hiçbir şey rayına oturmaz...

Denetim anlayışımız da evlere şenliktir bizim. Denetlenecek kurumlara öncesinden bilgilendirilir. Son bir gün içinde kurumda çalışanlar, hayatları boyunca olmadığı kadar disiplinli olmaya mecbur edilir. Bir günlüğüne herşey çiçek gibi olur. Ertesi gün aynı tas, aynı hamam...

Yaşadığımız olumsuzlukların çok büyük çoğunluğu, ' medeni ' olmaktan kaynaklanıyor...

Nedir medeni olmak?

Sözlük anlamı, uygar, yaşama seviyesi yüksek '...

Bu durumda biz medeni değiliz. Tam tersi medeniyet düşmanıyız. Uygar olmayı, hesapsızca, sınırsızca yaşamak olarak algılıyoruz...

Elin Avrupalısı elli sene öncesinde gençler üzerinde büyük çaplı bir araştırma yapmış. Gençlere, ' ailelerinizi nasıl görmek istiyorsunuz ' diye sorulmuş, ' arkadaşımız olarak ' cevabı çıkmış araştırmalardan.

Avrupalı, elli sene boyunca anketten çıkan bu sonuca göre yetiştirmiş çocuklarını. Sonuçtan memnun kalmamış olacaklar ki elli sene sonra aynı konuyla ilgili başka bir araştırma daha yapmışlar. Yeni neslin çok farklı beklentiler içinde olduğu sonucu çıkmış ortaya. Gençler, ' ailelerimizin arkadaşımız olmasını istemiyoruz, onların bize sahip çıkmalarını istiyoruz, güven içinde olmak istiyoruz ' demişler...

Biz ne yapıyoruz?

Avrupa’yı en az elli sene geriden taklit ediyoruz...

Medeni olduk ya, çocuklarımızla sözüm ona arkadaş oluyoruz. Onlar hakkında hiç birşey bilmiyoruz. Okula devam ediyor mu, arkadaşları kimdir, mutlu mudur, bir sorunu var mıdır, ne yer, ne içer, eve gelmediğinde (çocuk eve niye gelmez oda ayrı bir konu) nerede sabahlar, beklentileri nelerdir, ilgi alanları nedir, üzüntüleri, sevinçleri, korkuları nelerdir vs. vs...

Bunlardan toplum olarak bihaberiz...

Hatta bazı ailelerimiz gururla, ' ben çocuğumla arkadaş gibiyim, her şeyi konuşabiliyorum ' diyerek övünüyor. Bilmezler ki konuşmakla sorunlar giderilse, kahvehanelerde değil ülkenin, dünyanın bütün sorunları çözülürdü...

Konuşmak elbette çok gerekli ama gerektiği zaman çocuğu korumak, sahip çıkmak, onun güvende olduğunu hissettirmek, ona göre davranmak lazım...

Yoksa konuş konuş, nereye kadar?

Çocuğuma güveniyorum diye hiçbir saat sınırlaması olmadan gençler sokaklara salınıyor. Sanki sokaklarda yaşanan kötülüklerden habersizler gibi. Sanki başka gezegenden dünyamıza inmişler gibi...

Niye, millet olarak yaptığımız hiçbir işin dozunu ayarlayamıyoruz?

Niye geleceğimizi emanet edeceğimiz çocuklarımıza güzel bir hayat sunamıyoruz?

Niye onları koruyamıyoruz?

Niye!

 
Toplam blog
: 1929
: 661
Kayıt tarihi
: 11.11.06
 
 

  Hayatı ciddiye almam, emeği çok ciddiye alırım. Dünyanın en vazgeçilmez üçlüsü; çocuklar, çiçek..