Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Ekim '15

 
Kategori
İnançlar
 

Allah’tan korkmak mı? O da ne?

Allah’tan korkmak mı? O da ne?
 

Küçüklüğümüzden beri bize öğretilen ve bizim de çocuklarımıza maalesef öğrettiğimiz bir duygu var. Duygu öğretilir mi? demeyin. Söylenen sözler karşımızdakinde bir duyguyu oluşturuyorsa, demek ki duygular da öğretilebiliyor.

-Sen Allah’tan korkmuyor musun?

-Allah başına taş atar. Allah seni çarpar.  Vs.

Bu cümleler, yaptığımız (Küçücük de olsa) bir yanlışımızda duyduğumuz ya da söylediğimiz ilk cümlelerden biridir değil mi?

Peki siz hiç, Allah tarafından çarpılan ya da Yüce Allah’ın başına taş attığı bir kul gördünüz mü?

Öyleyse şöyle sorayım;

Şefkat denince aklımıza kim gelir? ”Dünyadaki en şefkatli varlık kimdir?” diye sorsalar, kimin adını veririz? Hiç düşünmeden, annemizin değil mi? Çünkü bir yerde, diğer parçamızdır annemiz. Vücudumuzun diğer yarısı. Tek vücutken, ikiye bölünmüşüzdür.

Pekiyi doğduğumuzdan beri, en çok kimi üzmüşüzdür? En çok kime, karşı gelmişizdir? Tabi ki annemize.

Güzel olan herşeyden, güzel olan şeyler ortaya çıkar. Düşünceler güzelse fikirler de güzel olur. Kelimeler güzelse, cümleler de güzel kurulur, anlamlı olur.

Öyleyse, bunca güzelliği, sevgiyi, şefkati yaratan bir varlık nasıl kötü olabilir? Herşeyi bir kenara bırakalım. Anneyi yaratan, nasıl sevgisiz-şefkatsiz olabilir?

Yüce Allah bu kadar şefkatli olduğundan belki de, her başımıza gelen kötü olayda ona isyan edip, suçluyoruz. ”Nasıl olsa affeder” gözüyle bakıyoruz. Tıpkı çocukluğumuzdan bu yana, bütün küsmelerimizin annemize olduğu gibi. Kimde bir şefkat ya da sevgi emaresi görsek, ona nazımızı çektirmeye çalışıyoruz.

Artık büyüdük. Annelerimizi üzmemek için, davranışlarımıza-sözlerimize dahi dikkat ediyoruz. Peki, Allah c.c.’ü üzmemek için neler yapıyoruz?

İbadet, namaz, oruç, kurban, hac hepsini bir kenara koyalım.

Sizce biz, Yüce Allah’ı seviyor muyuz?

Sadece sevgiden bahsediyorum yaa. Hiçbir emek sarfedilmeden yapılan bir şey bu.

Ben cevabını vereyim.

Sevmiyoruz. Maalesef sevmiyoruz.

E sevmediğimiz bir varlığa, ibadet etmenin ne anlamı var? Kim sevmediği biri için, birşeyler yapar? Ya da ne kadar mantıklıdır?

Hiç kimsenin sevgisi bana bir şey kazandırmaz. Sevgisizliği de, benden bir şey almaz. Ama ister kabul edelim, ister etmeyelim;

Ne bizi ALLAH c.c kadar seven ne de ALLAH c.c kadar sevebileceğimiz bir varlık var.

Kalbimizi çarptıran, damarlarımızdaki kanı dolaştıran o değil mi? Bize şah damarımızdan daha yakın olan.

Bu kadar yakınımızda olan yüce bir varlığı, nasıl oluyor da bu kadar uzağımıza atabiliyoruz?

Bir çiçeği görsek, aklımıza o çiçeği ekeni, sulayanı, geçmişteki bir anısı, hediye ettiğimiz eski bir sevgili dahi geliyor da, eski-den beri, bizi yoktan var eden neden gelmiyor? Asıl ve ilk ve tek aklımıza gelmesi gereken, neden gelmiyor.

Gelmiyor işte, bir tek o gelmiyor.

Ama o çiçek birgün solacak, çöp olacak. Kurumuş bir çiçeğin yeri, bir kitap arası olabilir. Ama (Haşa) Yüce Rabb’in yeri, bir kitap arası (Kur’an-ı Kerim) değil. Evimizin bir köşesine Kur’an-ı Kerim’i astık diye, bütün görevimizi yapmış olmuyoruz. Kendimizi kandırmayalım. Madem kendimizi bile kandıramıyoruz, bizi yaratanı hiç kandırmaya çalışmayalım.

En sevdiğimiz kişiler ölüp gidecek, toz-toprak olacak. Herkes bizi, birgün terkedecek. Yalnızca, o Yüce Allah bizi terketmeyecek.

O; günahlarımızı dahi meleklerine yazdıran.

O;sevmeyi-sevilmeyi yaratan,

"Ben sevmeyi sevdiğim için, kullarımı yarattım" buyuran.

O;sevgimizi çok gördüğümüz, üzdüğümüz, vefalıların en vefalısı, bizi terketmeyecek.

Ve birgün biz de öleceğiz.

İşin garip tarafı, bizi bu kadar seven, günde beş defa ısrarla çağırtan, ama hep kulak tıkayıp, sırtımızı döndüğümüz, o yüce hakimin mahkemesine çıkacağız.

Fakat heyhat ki;

Hakime yabancıyız, mahkemeye yabancı. Görülecek dava kendi davamız ama kendimize dahi yabancı.

En sevdiğiniz dostunuzu düşünün. İki yıl arayıp-sormasanız, iki yıldan sonra aradığınızda, aynı sevgi dolu sesle cevap verir mi size?

Peki ya, bir ömür boyu arayıp-sormadığımız, gerçek sevgiliye ne diyeceğiz? Huzura, ne yüzle gideceğiz?

Oysa koca bir ömrün, her anında sabırla bekledi bizi.

Hadi!

Çok geç olmadan.

Daha fazla batmadan.

Üzülmeler yerini, kırgınlıklara bırakmadan.

Henüz vakit varken.

Nefes alırken.

Hadi!

Anladınız siz beni... 

 
Toplam blog
: 4
: 639
Kayıt tarihi
: 02.10.15
 
 

Mesleğimin, aldığım eğitimin, ilgi duyduğum alanın,kim olduğumun ne önemi var? İnsanım herşeyden ..