Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Mayıs '12

 
Kategori
Ankara
 

An-Kara Sevdadır

“Ankara’ya gelmenin en güzel yanı, İstanbul’a dönmesidir” demeyi düstur edinmiştir İstanbullu… Senin şehrin, 81 vilayetin izlerini taşır; Ankara yalnızca kendine benzer, her Ankaralı da birbirine…

Yalnızlık bit gibi çoğalmaz bu şehirde… Hüznün gidebileceği hiçbir yer yoktur. O sevimsiz ve sıkıcı bulduğun gri binalara çarpan hayatımız, başka çehrelere yerleşir ; hiç tanımadığın yüzlerde kendine ait izler bulursun.

Burada mayalanan insan, hangi şehre giderse gitsin, alnında iri puntolarla “Ankara’dan Geliyorum”yazıyormuşçasına kendini belli eder; oturup-kalkmasıyla, konuşmalarıyla, ciddiyetiyle, temkinli halleriyle, güven telkin etmesiyle, protest tavrıyla en çok da muhalifliğiyle…

Şikayet mercilerinin göbeğinde yaşıyor olmasından mütevellit, dilekçesi elinde değilse bile, aklında gezer her daim…

Ankaralı hakkını yedirmez! Mesaiye yetişemediği için, geciken dolmuş şoförünün; güzergahı kendi belirlese bile, dolaştırıldığı şüphesiyle taksicinin; reyondan aldığı ürünün fiyatı kasada fazla çıkmışsa, kasiyerin; para isteyen dilencinin; ismi geçen şahısları tüketime zorladığı gerekçesiyle, “Ayşe, Fatma, Feride sen de kalma geride” nidalarıyla satış yapmaya çalışan seyyar satıcının, anasından emdiği sütü burnundan fitil fitil getirir.

Çalışan Ankaralının gerçek mesaisi iş çıkışı başlar… Metrelerce uzayan dolmuş kuyruklarında, sıra kendisine gelinceye kadar hesap yapar; dolmuşa binen sonuncu kişi olup da para taşımamak için icap ederse tekrar sıranın sonuna geçer. Aradan kaynamaya çalışan tipler seviyeli bir şekilde cezalandırılır. Ekseriyetle, açık oturum havasında geçen yolculuk sürecinde, konu başlıklarını, toplu taşıma aracının güzergahı belirler.

Bu şehir ana rahmi gibidir, çıktığın andan itibaren yeniden büyümek ve öğrenmek zorunda kalırsın. Ankaralı anılarına istese de istemese de bağlıdır. Alternatifsiz sokakları deja-vu etkisi yaratır. Yeniden büyümeyi göze alamayanların ödediği bedeldir bu; geçmişiyle yaşamaya mahkum olmak! O anılar ki, yazın ortasında, Tunus Caddesinde kestane kokusu aldırır adama, ya da Kızılay’dan geçerken, yıllar önce tuttuğun el, her seferinde avuçlarını terletir…

Ve her Ankaralının yüreği, “Ordular”, “İlk”, “Hedef”, “Akdeniz” sokaklarıyla çevrelenmiş kutsal emanetin görünmez neferidir- ki iki parça halinde çarpar o yürek biri Mustafa Kemal’in kabrinin başında, diğeri İsmet İnönü'nün…

Ve istisnalar sadece Ankara’da kaideyi bozmaz…

 
Toplam blog
: 3
: 197
Kayıt tarihi
: 10.05.12
 
 

Web İçerik Yazarı ..