Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Şubat '16

 
Kategori
Öykü
 

Ana

Ana
 

Güneş doğrulmadan mersedese bindiler. Uzakları yakın duymaya başladı Hüseyin. açılan alnına, sarkık sarı bıyıklarına bakıp ensesinden omuzlarına düşen saçlarında ellerini gezdirdi anası. Bir süre sarılı durdu oğluna. Kırk günlük izinleri bitmişti. “ sayılı gün değil mi!“ diye söylendi. Sonra, kavuşup ayrılmak üzerine söylenen türkülere tutundu yüreğiyle. Hüseyin’i büyüttüğü yıllar güzelliğini, alımlılığını tüketen acılar bugün de usundaydı ananın. 
 
Fındık bahçelerinin yamacında eteğini çekiştiren, acıkınca oturup tepinen çocuk o günleri çok gerilerde bırakmıştı. Ulaşıp boynunu saramadığı bu adam güzellikleri, diriliği bedeninde taşıdığı yılları çağrıştırıyordu anaya. Türkülere tutunup anılara sığınması bu yüzdendi. 
 
Ana, uzaklara yol alacak sarı mersedeste gözlerini gezdirdi. Bozuk Türkçesiyle konuşan torunu uzak ve yabancı gibi. Ya ön koltukta oturan gelini! Tanıdık mıydı!? Gelinle kaynana arasında gizliden gizliye bir duvar örülüydü.
 
 
gülün en kırmızısı
parmaklarında
gözlerinde sürme
soluğunda türkülerim 
 
 
İki yıl önce birlikte türküler yaktığı gelinin yerini bir başkası almış , tanınmaz Olmuştu. Aralarındaki duvar durmadan yükseliyordu. Para çantasında taşıdığı döviz mi, yanaklarına sürdüğü allıklar mı ayrılığı çoğaltan? Gelinin, ikide bir, “ niks , kaput , ya “ diye çocuklarına Almanca seslenmesi neyin kanıtıydı? Sorular, sorular! Yanıtını bulamadığı sorular ananın yüreğinde, usunda geziniyordu.
 
Almanya’ya gitmediği yıllarda kaynanasıyla fındık dallarına birlikte uzanan gelinden başkası değildi. Kuşağını belinden büküp bağlayan, doyuncaya dek yemek yemeği ayıp sayan oydu. Konuştuğunda yüzü al al olurdu. Ya şimdi öyle mi ! Elinde tuttuğu sigarasını vişne koyusu dudaklarına götürdüğünde geçmişinden iz taşımıyordu.
 
Kaynana, ana olmadan damarlarında kanın bir hoş aktığı o güzelim yılları düşündü. Ne umutlarla bağlanmıştı Hüseyin’in babasına. 
 
Kocası konuştuğunda başı önde dinlemesi, uyması kadınlığın yasasıydı. 
 
Sonra, üstüne getirilen kumaya, yalnız yattığı erkeksiz yıllara katlanması gelinini haklı mı çıkarıyordu? Yaşadıklarını kendine sormadan edemedi : 
 
“ Belki de gelin iyisini yapıyor ! “ 
 
diye konuştu yüreğiyle.
 
Mersedesin camına eğilip gelinine, torunlarına tek tek baktı. 
 
Çocuklar cama dayalı ninelerini görünce bakıştılar. Aralarında duran uzaklık giderek kısalıyordu mu ne! 
 
Söze dökülmeyen bir şeyler gidip geldi torunlarıyla nineleri arasında. 
 
Ninenin göz pınarları tutamadı gözyaşlarını yine. 
 
Sonra yüreğiyle türkülere tutundu.
 
Toplam blog
: 1064
: 732
Kayıt tarihi
: 24.03.12
 
 

Türkay KORKMAZ, umuda yolculuğu ertelemez. Mermeri delenin damlanın sürekliliği olduğunu bilir. Y..