Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Kasım '10

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Anadolu Üniversitesi Öğrencisi Adem Köse ile röportaj

Üniversite öğrencileri ile kendilerini yazılı ve sözlü ifade etmelerine yardımcı olmak için yapmakta olduğumuz röportajlara devam etmekteyiz. Zaman zaman bu röportajlar yeterince anlaşılamasa da anlayanlara faydalı olmakta.

SORU- Selamlar Adem bey, bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız hangi okulları okudunuz bugüne kadar ? Nerelerde çalıştınız ?

ADEM KÖSE- Öyle başkaları gibi ilgi çekilen ve olağanüstü vasıfları olan entelektüel bir vizyonum yok. Onun için benim sergüzeşt-i hayatım sizlerin nazar-ı dikkatlerinizi cezb etmeyebilir. Ancak inancım var ki insanlık alemi adına “Her insan alemin küçük bir fihristidir. Kısaca özgeçmişimi söylemek istihza edersem Ordu Korgan ilçesi Yenipazar köyünde dünyaya gözlerimi açtım. Doğduğum yerlerin dağlar ve ormanlarla kaplı olması yeryüzü şekillerinin engebeli olması bizim karakterimize “inatçılık” vasfının bir hayali terakkisi olarak yansımasına sebep olmuştur.Annem bu yüzden bebekken çok az ağladığımı söylüyor. İlkokul 5. sınıfa kadar kendi köyümde, ayrıca birleştirilmiş sınıflarda ikame ettim. Başarılı, girişken ve çalımla tempom bir hayli fazlaydı. Liseyi Fatsa Anadolu İmam Hatip Lisesinde tamamladım. Üniversiteyi ise Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Tokat Meslek Yüksek Okulu Turizm ve Otelcilik bölümünde tamamladım.Şu an Anadolu Üniversitesi İşletme Bölümü 4. sınıfta okumaktayım.

SORU- Neden bu bölümü yazdınız ? Bu okulu seçmeden önce ve mezun olduktan sonra duygularınız değişti mi nasıl ?

ADEM KÖSE- Bu bölümü seçmekteki amacımız esasında Mütercim olmaktı. Yani yabancı eserleri tercüme ederek farklı kültürleri tanımak ve bilmek arzusundan kaynaklanmaktaydı. Lakin bu aradığımı da burada bulamadım. Okulu teorik manada sonlandırdım. Sizin anlayacağınız kağıt üzerinde bir diplomaya sahip olduk. Şu anda dil alanında farklı tasavvur ve tahayyüllerim var dil alanında dimağımda.Şimdi daha çok ana dilimiz Türkçeyi liyakatli bir şekilde istimal edilmesinden yakınmaktayım. İnsanlarının kelime dağarcıklarının azlığı, duygu ve düşünce dünyalarının dar ve sığ olmalarına sebebiyet veriyor. Bu ara bunlar üzerine tefekkür ediyorum.

SORU- Adem bey, bize ailenizden bahseder misiniz ? Anne ve babanız ne iş yapar? Kardeşleriniz nerede okur ve onların sizin çabalarınıza bakış açısı nedir ?

ADEM KÖSE- Uzun zamandan bu yana yaklaşık olarak 10 seneden beri ailemden uzakta yaşıyorum. Sebebi de eğitim ve işlerimle alakalı. Annem okur yazar değil , babam ise ilkokul mezunu. Fakat çok acayip ve ilginç olarak onlar benim eğitimimi tamamlamam konusunda bana destek vermekteler. Anadolu insanı cahildir ama cehaleti sevmez işte. Yalnız bir ağabeyim var yani iki kardeşiz ve onlar da bana her daim destek oluyorlar. Bende onlara layık olmaya çalışmakta ve her gün daha ileri gitmeye gayret etmekteyim.

SORU- Okumak .. sizin için ne ifade eder ? çok okur musunuz ? Okuyan ne kazanır? Okumayan ne kaybeder?

ADEM KÖSE- Okumak ve okutmak hakkında gönlüm isterdi ki , bu konuda ehil insanlar bu konuda açıklama yapsalardı. Okumak öyle muazzam ve güzel haslettir ki, bunun hakkını vermekten ben acizim. Ama kainatı acizanemce, bu mesele bizim toplumumuzun kanayan ve kapanmayan yarasıdır. Topyekün bir toplum olarak sanki mazimizden kültürümüzden , inanç ve itikadlarımızdan , Soğutulmuş ya da sistemli olarak gizli eller tarafından uzaklaştırılmış , mazisinde varlığı hallaç edip insanlığın hizmetine sayısız ürünler sunan bu necip millet çok uzun zamandır bu dünya siyasetine yön vermişlerdir. Her halde bu gibi şeyler oturarak olmamıştır. Mütemadiyen okumuş olduklarından pratikte istimal etmişlerdir. Okumak varlığın zerresinden ta Kehkeşanlara varıncaya kadar okumak Kainattaki en muhteşem varlık olan insanları okumak, baktığın her yaprakta, her ağaçta, her maddede onların hususi vaziyetleriyle alakalı misyonlarını okuma... Eline alıp bir kitap parçasına göz gezdirmekle olmaz öyle okumak. Okumak ama bütün her şeyi okumak lazım... Doğadaki nesneler her insan için farklı okunacaktır haliyle... Bir ağaç bir biyoloji mütehassısı idrak edecek. Bir Ali Paşa Camiine herkes bakıyor ve enfes diyor. Lakin bir mimar nazar ettiği zaman o da başka şeyler söyleyecektir haliyle. Son olarak okumak, kainatı okumak kainatın fihristinden olan insanı okumak... Okumakla ilgili çok daha şeyler söylenebilir. Lakin bu meseleyi mezunun mütehassıslarına tevdi etmek en doğrusu olacağı kanaatindeyim.

SORU- Arkadaş ne demektir? Arkadaş seçiminde neye dikkat edersiniz ve * Arkadaş insana neler kazandırır veya kaybettirir ?

ADEM KÖSE- Kısacası iyi arkadaş, kütüphaneden özenle ve itina ile intihab edilmiş olgun kitap gibidir. Hem doğruyu söyler , hep cihete iletir..

SORU-ALES VE KPSS sınavına gireceksiniz ? Bu konuda neler söyleyeceksiniz ve alternatif önerileriniz var mı ?

ADEM KÖSE- Aslında bu konuda benim bir şeyler söylemem haddimi aşmışlık olur. Ama acizane söylemek gerekirse, keşke sınavlar insanların istidat ve melekelerini idrak etmede bir ölçü olabilseydi, bu sınavlar sadece dünü ve bugünü kurtarma çabası olarak işlerliğini sürdürürdü. Ancak küreselden dünyaya artık bunun böyle olmaması gerektiği artık gün gibi aşikardır. Çözüm ise büyüklerimizin her kesimde devlet ricali olabilir. Müteaddit bilim dallarındaki konunun mütehassısıyla bir araya meşvereti heyet oluşturup bu mevzuya çözüm üretilebilir.

SORU- Genelde Türk Gençlerinin sorunları nedir ve bunların çözüm yolları nelerdir?

ADEM KÖSE- Umumi olarak haleti ruhiyemizin portresini resmeden bir kıta yazayım

İradelerde çatırtı, ruhlarda müthiş şok,

Tarihi yağmalandı bir düzine talihsiz

Değerler alt üst oldu, mukaddesat sahipsiz,

İradelerde çatırtı, ruhlarda müthiş şok.

İçtimai hayatımız topyekün bir çöküntü halindeyiz. Şimdi bana sakin yeis batağına saplanan insanlar nazarıyla bakmayın. Ümidimiz vardır ve mutlaka olacaktır... Aydınlık geleceğe itimadımız tamdır. Bizim dünyamızda bir zamanlar sulh vardı uhuvvet vardı. Her yer cennet asa bir bahardı. Şimdi kış geliyor ve coğrafyaya hakim oldu. Ama ilmin, irfanın ve teknolojinin takipçisi olursak ufuklarımızda bahar yakındır. Hele bir azmedelim…

SORU- Gaziosmanpaşa Üniversitesinin gelişimi için neler önereceksiniz?

ADEM KÖSE- İçimi çekerek “ keşke” diyorum. Lisede iken şikayetçi olduğumuz ezbercilik ve taklitçilik kavramını geride bıraksaydık ama olmadı. Bu basit ve sığ kavramları biz Üniversite sıralarında da şikayet konusu ettik. Bir de Üniversite ilim irfan ve terakki dışında hiçbir şeyin hakim olması mesela öğretim üyelerinin dekanların, rektörlerin siyasi ve ekonomik meseleleri kampüsun haricinde tutmaları çok yararlı olur kanısındayım. Ayrıca devletin savunmaya ayırdığı paranın bilmem kaçta birini üniversitelerimizdeki laboratuar çalışmalarına sarf etse ülke çapında bilim ve teknolojide mesul olacak bakanlık keşke kurulabilse . Zannediyorum ki bazı ülkelerde bu sitem mevcut ve gayet de başarılı. Bilim araştırmalarına gereken önem ve harcırah verilse Üniversitede bir hocaları vazifelerini makamı mansıp sevdası için ifa etmeseler . Bunlar bendenizin acizane fikirleridir. Sürç-ü lisan ettikse affola.

SORU- 2 Yıllık bir Üniversite tamamlamak sizin için bir avantaj mı yoksa dezavantaj mı ?

ADEM KÖSE- Gelişmek ve ilerlemeden ne anladığımıza bağlı bu mesele. İnsanlar düşünce dünyalarında eğer gelişmek ve insanlara faydalı olmak arzu ediyorsa bu insana zaten onu alıp nurdan helozanlar gibi zirveye çıkaracaktır insanı. Dünyanın en yüksek tepelerine ve hatta Everest’e tırmanan dağcılar var. Bu insanlar kendi iç dünyalarında oraya çıkacaklarına inanmış olmasalardı bu iş olmazdı. Gelişmek için çevremizdeki iletişim argümanlarını rantabl bir şekilde değerlendirip özümsememiz lazım . Böylelikle terakki adına atacağımız adımlarımızı belirlemiş oluruz.

SORU- Kişisel gelişim aslında “beşikten mezara kadar ilim öğreniniz” düsturunu kapsayan bir sürecin adıdır. Gelişebilmek için insanın okuması yazması ve araştırması, varlık üzerine sistemli bir şekilde düşünmesine bağlıdır. Az okuyan bir toplumuz ve az okumamın neticesinde çok az düşünen bir millet haline gelmişiz. Bizler okuyanın ve devamlı masa başında araştırma yapan insanları yadırgarız “pasifsiniz” diyerek. Halbuki öyle değil işin aslı. Bu insanlar aktif sabır örneği göstererek kendi iç alemlerini sağlam temeller üzerine oturtmaktalar. Sonra okudukları mevzular onlarda inkişaf etmeye başlar. Ve aktif sabırlarımızın neticesini ve semeresini Gün gelir alırlar. Ekseriyetle bugün toplumumuza yön verenler medya organlarında çok okumuş kültürlü ve kendilerini gelişime terakkiye ve insanlığa adamış kamil ruhlu insanlardır. İki yıllık yahut 4 yıllık okuyanlar değildir.

SORU- Başka neler anlatacaksınız Adem bey ?

ADEM KÖSE- Bugün en çok ihtiyacımız olan unsurlar, birlik ve beraberliktir. Sulh, kardeşlik, fedakarlık vefa ve yaşama değil, yaşatma duygumuzun tekrar toplumumuza hakim olmasıdır. Şanlı mazimize tekrar hatırlatma ve kendimizi çağın gereklerine göre tekrar tekrar çeki düzen verme. Kaybettiğimiz mukaddesatımıza el birliği ile sahip çıkma şartıyla parolasıyla şimaliyle ve cumhuruyla topyekün kardeşlik ruhunu tekrar teşekkül ettirme..

Tokat benim için samimiyetin, fedakarlığın ve adanmışlığın yaşandığı şehir demek. Tokat bağrına basmanın sevginin bilhassa yaşandığı şehir demek. Bu sözlerimi mubalağa saymayın , Zira ben bizzat Tokatlıdan bunları aynen gördüm. Esnafından ve meslek sahiplerinden memurundan ve çiftçilerine kadar hemen hemen hepsi civanmert ve kadirşinas insanlardı. Çoklarının evlerine iftar vakitlerinde misafir olduk. Tokatlı hariçten gelenlere evini de yüreğini sevgi dolu ağuşunu da açmıştı. Gelenler onların örf ve adetlerine ve inançlarına saygı duysalardı inanın Tokatlıyı herkes sevecektir.

Acz ve zaaflarımla dolu bu kırık dökük röportajımda bir kusur varsa şimdiden af diliyorum ve bu röportajı yapan Turan Yalçın ağabeyimize de teşekkür etmekteyim.

TURAN YALÇIN-TOKAT

 
Toplam blog
: 1096
: 1558
Kayıt tarihi
: 28.12.07
 
 

1967 Tokat'ın  Pazar ilçesi doğumluyum. İşitme engelliyim. İstanbul Üniversitesi iktisat Fakültes..