Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Nisan '18

 
Kategori
Sosyoloji
 

Analitik Düşünce

Sayın okurlar gerek ülkemizde ve gerekse dünyada yazılabilecek sayısız konu varken aşağıdaki yazı kaleme alınır mı demeyin. Benim bakış açımdan alınır. Zaten bu bakış açısı ile hayata pek bakılmadığı için okuyanda yok beni. O yüzden de yazmıyorum zaten. Ama sonra dayanamıyorum.

Siyasi görüşünüz, dini inancınız, genel hayata bakışınız, her ne olursa olsun, kabul etsenizde etmeseniz de  olaylardan bağımsız olarak her konuya analitik ve neden sonuç ilişkileri içerisinde bakmazsanız eğer, kesinlikle her konuda yanılırsınız. Konunun ne olduğunun, ne kadar önemli olduğunun hiç bir değeri  yoktur. Önemli olan sistematik düşünce tarzınızdır. Sahip olduğunuz sistematikler her konudaki kararlarınızı belirler.

Şimdi geleyim sadede ki bu konuyu daha öncede yazmıştım ama bir kez daha yazayım. Siz de okumayın.

Televizyonlarda zaman zaman bir bilgilendirici yayın izliyorum trafikte yapılan hatalar konusunda. Bir tanesi beni çıldırttı. Bu arada gösterilen her şey matematik olarak doğru. Ama nedensellik ilkesinden yoksun anlatıldığı için bana göre yanıltıcı. Anlatı şu; iki araç aynı noktadan hareket ediyorlar. Biri 50 km, biri 60 km hızla gidiyor. Sonra aniden fren yapıyorlar. 50 Km ile giden mankene (doğal olarak gerçek hayatta yayaya ve/veya başka bir canlı/cansız nesneye) çok hafif temas ediyor, diğeri mankeni yıkıyor. Tekrar ediyorum bu sonuç matematik olarak inkar edilemez şekilde doğrudur. Ancak sorun olan bu sonuç değildir. Temel soru ve sorun, neden bir sürücü aniden fren yapma gereksinimi hisseder kavramıdır. Cevap olağanüstü açık. Önüne çıkacak canlı / cansız nesneyi görmediği için. Yani çözmemiz gereken neden, sürücülerin görme eylemi ve bu eylem sonunda alacakları kararların icra tarzıdır. Görmüyorsanız çarparsınız. Ben nasıl olsa görmem bari yavaş gideyim mantığı olamaz. Ya da ben görürüm ama aniden önüme bir şey çıkar diyemezsiniz. HAYIR. Hiç bir sürücünün önüne, yanına, arkasına aniden bir şey çıkmaz. Bu da yukardaki matematik kuralını ne kadar kabul ediyorsanız o kadar kabul etmeniz gereken bir kuraldır ve hayata nerden yaklaştığınızdan bağımsızdır. Hiç bir şey yoktan var olamaz, vardan yok olamaz. Bu nedenle aracınızın önüne aaaaa insan çıktı, kedi fırladı denemez. Yolun kenarında caddeye doğru hareketlenen, sağına soluna bakmayan bir insan vardır, siz onun bu hatalı hareketlerini görmemişsinizdir, ta ki neredeyse tamponunuza gelene kadar. O anda da artık yapacağınız tek şey ve o da yapabilirseniz frenlere sonuna kadar basmaktır ki bu da başka hangi sonuçlara yol açar onu bu yazıda geçelim. İyi sürücü, sürüş yaptığı an ve yerdeki yasal limitleri, çevre ve araç koşulları ile birleştirerek sonuna kadar kullanan kişidir. İyi sürücü aracını yavaş kullanan değildir. Tersine bu sınırlar içerisinde maksimum hızda kullanandır. İyi sürücü aracını sürdüğü her birim metrede, 360 derece etrafını görebileceği en uzak mesafeye kadar kontrol eder ve kararlarını önceden alır. Bu yüzden her hareketi yumuşaktır. Her icra ettiği hareket anlık değil tersine önceden düşünerek aldığı kararların sonucudur. Bu nedenle 120 km ile gitse dahi (aman yanlış anlamayın yukarda yazdım yasal limitler içerisinde kalarak hızdan bahsediyorum)  frenlere asılmaz. Çünkü a noktasında sorun olabileceğini önceden görür ve yavaşlar. Kör noktalı yolda zaten bu dezavantajı kapatacak hızda gittiğinden yine frenlere asılmaz. Yumuşak kullanır aracını. Anlatabildim mi sayın okurlar derdimi. Bu yüzden sürücülere yavaş git demek yerine, neden nerede, nasıl araç kullanılır, yola nasıl bakılır, hareket analizi nedir, o anlatılmalı. Ne nedendir, ne sonuçtur, ne sorundur anlatılmalı.

Düşünün lütfen, biz kararlarımızı anlık, tepkisel mi veriyoruz her alanda, yoksa önceden düşünüp, analiz edip neden sonuç ilişkileri içerisinde mi davranıyoruz. Eğer tek bir konuda -yineliyorum konunun ne olduğunun, bireysel hayata bakış ve inanışlarınızın hiç bir önemi yok hepsine saygı duymak zorundayız- neden sonuç ilişkileri içerisinde davranabilseydik hayatımız böyle mi olurdu. Eğitim sorunu çözülmeden onun sonucu olan servis sorunu çözülür mü ? Nüfus nicelik, nitelik yapımız değişmeden kentleşme mantığımız değişir mi? Kentleşme mantığımız değişmeden örneğin İstanbul' un trafik sorunu (aslında sonuç olmasın) çözülür mü? Geleceğimizi öngörmeden hangi enerji yatırımı (% 100 doğal enerji yatırımları dahil) enerji sorunumuzu çözebilir.

Hayatımızda bir defa herhangi bir konuda ne nedendir, ne sonuçtur bir analiz etsek ve sonuçların değil, nedenlerin sorun olabileceği kavramını içselleştirsek inanın bana o gün hayatımız değişmeye başlar.

Ama biz bunu yapabilirmiyiz?

 

 

 
Toplam blog
: 226
: 558
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

15 Nisan 1959 İstanbul doğumluyum. Marmara üniversitesi siyasal bilimler fakültesi mezunuyum. Ancak ..