Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Ocak '17

 
Kategori
Öykü
 

Anasız, babasız yaşıyorum...Vatansız yaşayamam!(Terörle mücadele öyküsü)

Anasız, babasız yaşıyorum...Vatansız yaşayamam!(Terörle mücadele öyküsü)
 

Görsel internetten alınmıştır.


Kendime gelip gözlerimi açtığımda, ilk annemi gördüm karşımda. Önce evde olduğumuzu, salondaki kanepenin üzerinde uyuyup kaldığımı düşündüm. Başım çok ağrıyordu. Kalkmak için yattığım yerden doğrulmaya çalıştım fakat nafile, vücuduma hükmedemiyordum. Annemi, yatağımın hemen başında koltukta otururken görüyor, bir türlü seslenemiyordum.

Kısa bir süre sonra annemin başı bana doğru döndü ve yüksek sesle çığlık atarak odadan koşarcasına çıktı. Hiç bir anlam veremiyordum yaşanılanlara... Bir kaç dakika sonra, yarısı beyaz önlüklü kalabalık bir grup içeri girdi. Gözlerimi bu kalabalığa dikmiş anlamsızca onları izliyordum. Görüyordum fakat ne olduğunu anlayamıyordum.

Babam, annem, kız kardeşim, anneannem, üniformalı ve beyaz önlüklü insanlar... hepsi gözleri yaşlı bana bakıyorlardı. Neredeydim? Neden buradaydım? Neden kalkamıyordum?

Günler günleri kovaladı... Yaşadıklarım hafızamda canlanmaya başladı. Yaşadıklarım hafızamda tekrarlanmaya başladı. Ve ben neden Ankara Gülhane Askeri Tıp Akademisi Hastanesi'nde İki aydır yattığımı artık biliyordum.

*******************************************************************************************

Ben Hasan DUACILI... Jandarma Onbaşı DUACILI/Denizli...1978/1 tertip...

Bu satırları yazarken acaba kaçıncı kere yaşadıklarımı tekrarlayacak, acaba kaçıncı kez gözlerimde yaş kalmayıncaya kadar ağlayacaktım bilmiyorum...

Operasyon görevinin sabahında, yine her sabahki gibi birbirimizle şakalaşarak sırt çantalarımızı hazırlıyor, mühimmat ve silah bakımlarımızı yapıyorduk. 1998 yılı terör olaylarının sıkça yaşandığı dönemlerden biriydi, sıkça arama/tarama faaliyetlerine çıkıyor, kısa ya da uzun operasyonlara katılıyorduk. Ama neden bilmiyorum timimizdeki, bölüğümüzdeki, taburumuzdaki her bir askerde inadına bir moral, inadına bir şevk vardı. Onca zorlu görevlere düğün havasıyla hazırlanıyor, onca zorlu görevlere güle eğlene gidiyorduk.

Üç gün sürecek bir operasyon için ilk adımlarımızı attığımızda saat 18:30'du. Hava kararmış, ay belli belirsiz bulutların arasından bizi izliyordu. Büyük bir sessizlik içinde yaklaşık 10 timden oluşan bir ekip gecenin sessizliğinde ilerliyorduk. Havanın ağarmasına, güneşin ayı kovalayarak sahneye çıkmasına bir saat kalana kadar yürüdük. Omzuma astığım Bixi makineli tüfek ağırlaştıkça ağırlaşmış, omzumda bir tüfek değil bir tank taşıyordum sanki... Ama bize ne gam...Vatanımıza göz dikmiş, bölmeye çalışanlarla mücadelede bize ne gam...Değil tank, sırtıma dünyaları koysalar, yine de son nefesime kadar taşırdım vatan uğruna...

Yürüyüşü tamamlamış, kendi sorumluluk sahamızda tertiplenmeye başlamıştık. Öğleye kadar dinlendikten sonra, daha önce belirlenmiş olan bir kaç mağarayı kontrol edecektik. Tim komutanımız Sefer Astsubay hazırladığı nöbet listesini bize verdikten sonra, nöbeti olmayan arkadaşların dinlenmesini söyledi. Gecenin yorgunluğunu atmak, biraz olsun dinlenmek için uyku tulumuma girip uyumaya çalıştım.

Tim komutanımız Sefer Astsubay yıllarını terörle mücadeleye adamış, görev süresi dolduğu halde gönüllü olarak Hakkari'de görevine devam ediyordu. Türkiye aşığıydı. Hiç evlenmemişti. Hele bir vatan toprağı pislikten arındırılsın evlenmek kolay derdi. Timimizin ağabeyiydi. Babalarımızı sık sık arar, her birine ''baba'' diye hitap eder, kardeşlerim bana emanet derdi. Kendi annesi babası yoktu, hatta akrabaları bile yoktu. Çocuk esirgeme kurumunda büyümüş ve daha çocuk yaşlarda asker olmuştu. Çocuk esirgeme kurumunda verilen soyadını kabul etmeyip dava açmış, soyadını VATAN olarak değiştirmişti. Anasız, babasız yaşıyorum ama vatansız yaşayamam derdi. Korkmazdı, soğukkanlıydı, kendine olan özgüveni tüm time yansırdı. Taktik bilgisi muazzamdı. 

Yaklaştığımız mağaranın giriş kısmı zeminden yaklaşık iki metre yukarıda, yüksek kayalıkların arasında kolayca fark edilemeyecek bir konumdaydı. İçimde bir sıkıntı vardı. Birçok göreve katılmıştım ama böylesine huzursuz hissetmemiştim kendimi. Mağaranın girişine belli bir mesafede durduk. Sefer Astsubayın emriyle mağaranın içini roket ve bomba atarlarımızla dövdük. Bir tuzağa düşmemek için fazla yaklaşmıyor ve temkinli davranıyorduk. Emniyetli olduğuna kanaat getirdikten sonra mağaraya girdik. Boştu ve kullanılır durumda değildi. Fazla oyalanmadan bulunduğumuz yere yakın farklı bir mağara keşfi için yola çıktık.

Yaklaşık yarım saat sonra yeni hedefimize ulaştık. Bir kısmımız emniyet alırken, benimde içinde bulunduğum başka bir kısım mağaraya doğru yaklaşmaya başladık. İşte ne olduysa o anda oldu... Havayı yararak korkunç sesler çıkaran mermiler ön cephemizden üzerimize yağmaya başladı. İlk ateşte sol bacağımdan ve kasık bölgemden yaralanmıştım. Olduğum yere yığılıp kaldım hareket edemedim. Diğer arkadaşlarım mevzii almayı başarmış karşı ateşe başlamıştı. Karşı ateşle beraber teröristlerin ateşi biraz olsun yavaşladı. Bize göre daha hakim bir noktadaydılar. Hareket edemiyor, kendimi koruyacak bir alana gidemiyordum. Sefer Astsubayın bağırmalarını duyuyordum. Tarif ettiği bölgeyi ağır silahlarla baskı altına almıştık. Beni almaya gelemiyorlardı. Tek yapabildiğim Rabbime dua etmekti. Dakikalarca süren çatışmanın ardından uzaklardan bir ejderhanın kükreyişi misali taarruz helikopterlerimizin sesi duyuldu. Sefer Astsubayın verdiği koordinatlara adeta ölüm kusuyorlardı. Kan kaybediyordum... Dikkatimin ve şuurumun zayıfladığını hissediyordum. Uyumak istiyordum...

Teröristler ateş etmeyi bırakmışlardı. Arkadaşlarım yine de benim olduğum alana yaklaşamıyorlardı. Sefer Astsubayın bağırışlarını duyuyordum: ''dayan Hasanım!'' Şimdi gelecek helikopter, seni götürecek...  Fakat helikopterin beni götürebilmesi için önce beni güvenli bölgeye taşımak zorundalardı. Zaman daralıyordu... Helikopterin yola çıktığını biliyorduk. Sefer Astsubayın sıhhiyecimiz ile birlikte bana yaklaştığını gördüm. Teröristler ateş etmiyordu. Ya kaçmışlardı, ya da susmuşlardı.

Sefer Astsubay yanıma ulaşıp yüzümü gözümü öptü. Korkma Hasan'ım gidiyoruz... Sakın uyuma diye kulağıma fısıldıyor, bir taraftan da kanamamı durdurmak için müdahale ediyordu. Tam bu sırada helikopterin sesi uzaktan duyuldu. Tam bu sırada büyük bir patlamayla irkildik. Yakınımıza roket isabet etmişti. Teröristler yeniden ateş etmeye başladı. Sefer Astsubay üzerime yattı... Tüm arkadaşlarım ağır bir şekilde karşılık veriyordu. Daha fazla dayanamadım ve kan kaybının etkisiyle uyumuşum.

****************************************************************************************

O kara günün üzerinden tam 18 yıl geçti.

6 ay GATA'da tedavi gördüm. Sol bacağım kurtarılamayarak kesildi. Olsun... Vatan sağ olsun. Gazi Hasan olmuştum artık. Geçen bunca yıl içimdeki koru söndüremedi. Hiç bir zaman unutmadım. Alıştım evet, ama unutmadım. Evlendim. İki oğlum oldu. İkisi de vatanımıza feda olsun. İkisinin de ismi aynı. Eğer Allah nasip eder başka oğullarımda olursa, onlarında adı aynı olacak... SEFER.

Sefer Astsubay mı? Anlatayım...

Komutanım, ağabeyim, yiğidim, anam, babam, öksüzüm, yetimim... Şehit Jandarma Kıdemli Üstçavuş Sefer VATAN.

Açılan ikinci ateşte benim üzerime yattıktan sonra, vücuduna birçok mermi isabet etmiş. Ağır yaralanmış. Çelik yeleği sayesinde beni koruyabilmiş. Çatışmanın ardından ikimizde önce Van'a ardından GATA'ya götürülmüşüz. Ameliyatın ardından aynı yoğun bakım odasına alınmışız. Fazla dayanamayıp iki gün sonra şehit olmuş. Şehadetinin ardından babamın başvurusuyla cenazesi Denizli’ye bizim köye defnedilmiş.

Babam, bir oğlumu aldın, diğerini bana bağışla diye Allah'a çok dua etmiş. GATA'da tedavim boyunca başucumdan hiç ayrılmamış. Ben iyileşip eve döndükten kısa süre sonra, Sefer Astsubayın nüfusunu üzerine aldırmak için mahkemeye başvurdu. Mahkemenin onayıyla Sefer Astsubay bizim kütüğümüze dahil oldu. Babam hayatının sonuna kadar soran herkese iki oğlum var dedi. Biri Gazi Hasan, biri Şehit Sefer.

Her hafta ağabeyimin mezarını en az iki kere ziyaret ediyorum. Önceleri koltuk değnekleriyle zorlanıyordum fakat şimdi tekerlekli sandalyeyle gidip gelebiliyorum. Kesilen bacağımı da Sefer Abime emanet ettim, onun mezarının yanına gömüldü.

Cennet vatanımızın hangi topraklarında, hangi ananın babanın oğlu olarak doğdu bilmiyorum ama benim topraklarımda benim ağabeyim olarak yatıyor.

Mezar taşında ise şöyle yazıyor;

Şehit Jandarma Astsubay Kıdemli Üstçavuş Sefer VATAN

Anasız yaşadı,

Babasız yaşadı,

Vatansız yaşamamak uğruna burada yatıyor.

Ruhuna El Fatiha...

Saygı ve sevgi ile...10 Ocak 2017-Denizli / Özkan SARI

 
Toplam blog
: 102
: 4394
Kayıt tarihi
: 05.09.15
 
 

Kalın Sağlıcakla... ..