- Kategori
- Blog yazarları tartışıyor!
Anayasa değişikliği, yargı bağımsızlığı masalı...

Karikatür: Latif Demirci/Hürriyet
Anayasa değişikliği gerçekleşirse HSYK 22 asil, 12 yedek üyeden oluşacak. 22 asil üyenin sadece 5’i yüksek Yargıç, üçü Yargıtay, ikisi Danıştay’dan olacak. Bu beş üyeye karşılık dört tane Cumhurbaşkanı’na doğrudan atama yetkisi veriliyor. İki üye Adalet Akademisi’nden gelecek. Geriye kalanlar birinci sınıf yargıç ve savcılardan oluşacak.
Olması gereken birinci sınıf yargıçların sayısının yüksek yargıçların sayısını geçmemesidir. Hatta birinci sınıf yargıçların sayısının yüksek yargıçlardan az olması gerekir. Bunun gerekçesi ise birinci sınıf yargıçların kariyerlerinde son noktaya gelmemiş olmalarıdır. Birinci sınıf yargıçların kendilerine yönelik beklentileri olabileceği için iktidara taviz verme olasılıkları yargı bağımsızlığını gölgeler. Anayasanın dokunulmayan 14O. Maddesine göre bütün yargıç ve savcılar idari yönden Adalet Bakanı’na bağlılar. Bu nedenle bağımsız davranış beklemek olası değildir. Değişiklikle iktidarın yargı bağımsızlığını getirmekten çok kendine bağımlı bir yargı oluşturmayı amaç edindiği ortada. Bu bağlamda HSYK’da yüksek yargıç sayısının birinci sınıf yargıçtan sayıca fazla olduğu bir değişiklik gündemde olsaydı iktidarın meydanlarda dillendirdiği gibi propagandalarına tepede bakan olmasına rağmen inanabilirdik.
HSYK bugün bütün hakim ve savcıların görev yerlerini belirliyor. Daha da önemlisi Danıştay ve Yargıtay üyelerini seçiyor. Değişiklik kabul edilince insiyatif yürütmede yani hükümette olacak. HSYK hükümet açısından sorun olmaktan çıkacak, sadece özel yetkili mahkemeler değil tüm mahkemelere yapılan atamalar iktidarın istediği yargıçlardan oluşacak. Hanefi Avcı’nın gündeme bomba gibi düşen kitabında söz ettiği üzere yargı iktidarın ve cemaatin kontrolüne geçecek. Her yer Silivri olacak…*
Değişiklik geçtiği takdirde iktidar Anayasa Mahkemesi’nde de tam bir hakimiyet kuracak. TBMM’nin üç kontenjanından ikisini Sayıştay Genel Kurulu, birini TBMM serbest avukatlar arasından seçecek. Onları da baro başkanları belirleyecek. (Tabi burada otuz üyesi olan yandaş baro ile otuz bin üyesi olan muhalif baro üyelerinden iktidar baro başkanlarının seçtiği kişiyi demokratik olarak tercih edip(!) seçimini yapacak.) TBMM’nin seçimi konusunda Avrupa organları “ Parlemento yüksek yargıyı seçmemeli ama, seçerse mutlaka uzlaşmayla ve üçte iki çoğunlukla seçilmeli.”der. Bizde ise bırakın üçte ikiyi, kademeli seçim sistemi var. Üçüncü aşamada iktidar çoğunluğu seçimi sonlandırmaya yetkili. O üç kişiyi yasamadaki iktidar kendi oylarıyla seçecek. Geri kalan beş üye üçü Yargıtay ikisi Danıştay olmak üzere seçilecek. İki tanede askeri yüksek yargıdan gelen üye var. Öbür yedi kişinin üçü YÖK’ten, dördü ise Cumhurbaşkanı’nın doğrudan atadığı kişilerden oluşacak. Anayasa Mahkemesi’nde yedi yüksek yargıca karşılık on üye yasama ve yürütmenin egemenliğinde olacak. Evet çıktığı takdirde iktidar geçici madde ile bir ay içerisinde istediği yapıyı oluşturacak…**
İktidarın referanduma götürdüğü değişikliklerin özü, yargıda oluşturacağı yapı bundan ibarettir. Şimdi durup düşünelim,yakındığımız yargı sizce daha bağımsız mı oluyor yoksa iktidarın vesayetine mi giriyor…
*Hanefi Avcı Haliçte Yaşayan Simonlar.
**Eski Anayasa Mahkemesi Genel Sekreteri Bülent Serim’in Leyla Tavşanoğlu’na verdiği söyleşiden yararlanılmıştır.(Cumhuriyet 29 Ağustos 2010)