- Kategori
- Anılar
Anılar

Emanetler kaplamış içimizi ve kayalaşmışlar... Derinlerine dalmıştı gözleri... Bir şeyler arıyordu… Emindi buralara bir yerlere koymuştu... Tek tek ne aradığını bir anda hatırlamadı... Ama epey şeyler vardı orada… Ne kadar kıymetlisi varsa, çeyiz sandığına koyar gibi, onları bir yerde toplamıştı... Onları bir gün, en sevdiği şeyleri süslemek için kullanacaktı sanki… En sevdiği şeyler, onlarla daha bir güzel olacaktı... Damatlık ve gelinlik düşüncelerdi onlar... Ama derinliklerinin mahzenlerinde bir türlü bulamıyordu onları... Her şey vardı orada... Ama aradıklarına bir türlü ulaşamıyordu... Binlerce emanet şey vardı orada... Derinlikleri emanetçi dükkanına dönmüştü... Derinleri adeta rehineci dükkanı gibiydi.. Temizlemeye çalıştı ortalığı... Nafile bir uğraş olduğunu o an anladı... Emanet denen şeyler öyle bir kayalaşmışlardı ki, dinamit bile vız gelirdi onları kendisinden ayırmaya...
Öyle çok dolu ki onlarla içimiz... Yüzlerce insanın anıları saklı etrafta ve taşlaşmışlar... O kadar taşlaşmış ki onlar artık ''ben'' olmuşlar... Onlar mı biz, yoksa biz mi onlarız belirsiz... Oysa onları toplarken, onları dinlerken, onlar bana aktarılırken başka alemlerin insanıydık galiba... Dedektiflik gibi bir şeydi… Bir insanı karşımızda çırılçıplak ve savunmasız görmeden rahat edemezdik... Onunda alt tarafı insan olduğunu bilmeyi kanıtlamaktı galiba bütün istediğimiz... Avının kokusunu almış, kurnaz bir avcıya dönerdik... Olgun bir meyve gibi döküleceğini bilirdik... Kendini aktarmaya hazır bir adamı gözlerinden, sesinin tınısından tanırdık... Deşerdik hafifçe, haz almaya o an başlardık işte... En dirençli olanlar bile bir şekilde çözülürdü... Direnenleri çözmenin kıvancı daha büyük olurdu... Sende çözülmüş görünürdün... Eşitlenmeden olmaz bu iş... Duymak istediklerinin, merak ettiklerinin, şöyle bir açılışını sen yaparsın, sanki yaşıyormuş gibi o an… Fazla büyütmeyin bu olayı, aslında mutlaka sizde yaşıyorsunuzdur, o an bir şeyler... Ve de asla kötü niyet yoktur... Bu günkü tabirle Damar arkadaşlık budur... Kimseyle paylaşamadıklarını, sırlarını, acılarını, kendinden bile sakladığın hezeyanlarını çekirdek leblebi gibi ortaya döker karşınızdaki kişi... Ortaya dökenleri seversin... Ambarlarınız dolmaya başlar o emanetlerle... Asla ortaya dökemezsiniz onları artık... Sırdaşlık ve mertlik bunu gerektirir... O emanetler mezara sizinle gidecektir... Sizin olmuşlardır... Zamanla o acıları, özlemleri sizi esir alırlar...
Ambarların dolmaya başlayınca, ne menem bir lanetle karşı karşıya kaldığınızı anlarsınız… Ancak iş işten geçmiştir artık... Onları taşımak bile olağanüstü güç ister... Her şeyi onlarla yaşamaya başlarsınız... Her söze ''bir arkadaşım vardı, onunda başına da benzeri gelmişti'' ile söze başlamak kadar iğrenç bir duygu olamaz... Seni onlar yaşamaya başlamıştır artık...
Kimsenin özelini bilmek istememeyi öğrenmek bile, bir yaşama mal olabilir... O yük taşınası bir yük değildir... Hayaletlerle yaşamak budur işte... Kurtulamayacağın hayaletlerle... İsimleri vardır ama... İsimli hayaletlerdir onlar.. Onlar siz olmuştur artık…