- Kategori
- Güncel
Ankara:"Sen Benim Kim Olduğumu Biliyor Musun" Şehrine mi Dönüştü?
Sokaklar kan gölü, insanlar sabah uyanır uyanmaz Cuma, Pazartesi fark etmeksizin trafiğe çıkıyor; herkes gergin ve herkes birbirine küfür kıyamet. Topluma ne oldu; toplum istisnasız kin ve nefret toplumu oldu. Özellikle büyükşehirlerden başlamak üzere belki başta Ankara diğer şehirlerde insanlar arasında gerginlik seviyesi yükseldikçe yükseliyor ve işinde gücünde sıradan insan dahi bir dakika sonra kendini bir kavganın içinde bulabilir hele de trafikte araba kullanıyorsanız ve "sen benim kim olduğumu biliyor musun şehrinde" ikamet ediyorsanız. Bu şehir; elbette seksen bir ilden temsilcileri ağırlayan Ankara. Nam-ı diğer; "Sen benim kim olduğumu biliyor musun şehri"
Bir Japon “Türkleri anlamak imkânsız diyor; Evlerine gidiyorsunuz, ikramda, karşılamada üzerinize titriyorlar dışarı çıkıyorsunuz, koro halinde üzerinize araba sürüyor ve ağız dolusu küfürler ediyorlar” Türkiye’de özellikle bazı şehirlerde trafik dünya listelerinde. Listeye giren şehirler İstanbul, Ankara, Çorum, Sinop olarak sıralanıyormuş!
Trafik yoğunluğunda, en kalabalık, en sıkışık şehir olmasa da “kural tanımazlık” açısından en şehir Ankara’ymış. Ankara’da kural tanımazlığa neden olan şeyler ise; milletvekilleri ve onlardan mütevellit bakanlar, genel müdürler, yargıdan tutun tüm üst düzey kurumların Ankara’da olmasından dolayı üst düzeylerden yetkili veya yetkisiz güç alan kalabalıkların halkı canından bezdirmesiymiş. Şiddet sarmalında etkilenen her birey tepkiyi bir alta yansıtıyor ve en beyefendi, en işinde gücünde insanlar için Ankara her geçen gün daha da yaşanmaz hale geliyor. Ankara yıllar önce Hacı Bayram-ı Veli şehriyken, zamanla “ sen benim kim olduğumu biliyor musun?” şehrine dönüştü.
İyi tohumla ürün elde etmek bir çiftçi için bile zordur. Hâlbuki istenmeyen ot, ham meyveyi bahçeye ekmeden de kendisi kendisini çoğaltabilir. İyilerin, iyi davranışların tamamının güzel bir şekilde çalışmaya, itinalı düzenlemelere, yeteri kadar sabra ihtiyacı varken kötü, istenmeyen her şeyin artış hızı toplumda da, tarlada da aynı şekilde çok hızlıdır. Bu tıpkı bir virüs gibi; vücuda girer, vücüdu kısa sürede sarar ve dev gibi insanları bir bakmışsınız mikro seviyede bir virüs yere serer. Toplumlar da böyle olmalı
Korkarım ki, sözle değil, davranışlarla eğitimin, örnek almanın toplumda önemi asla anlaşılamadı. Bir öğretmenin veya imamın sözlerinden çok yaptıklarını taklit eden toplum, diğer örnek gösterilenlerin de bir şekilde hareketlerini örnek almış olmalı ki, toplum şu anda ağır hastalık halinde. Buna ben de dâhilim, itiraf ediyorum. Bazen ben dahi kendimi kontrol etmekte zorlanıyorum. Bugün mesleğiniz ne olursa olsun, çok kısa zaman içerisinde kendinizi bir olayın, kavganın içerisinde bulabilir, hapse dahi girerseniz şanslısınız, ucunda ölüm de var. O zaman da eviniz arabanız, zenginliğinizin olmasının hiçbir önemi yok.
Şurası kesin; bu halk birbirinden nefret ediyor. Bunu anlamak için dahi olmaya gerek yok. Ekilen tohumun cinsi her neyse toplumda inanılmaz bir nefret kasıgası oluşturmuş. İsterseniz bir süreliğine, kısa bir süreliğine bir kavşakta durun ve insanların birbirine nasıl ağıza alınmaz şekillerde hakaret ettiklerine tanık olun. Birbirine hakaret etmek için hiçbir fırsatı kaçırmayan, herkesin kardeşiyle dahi kavgalı ve küs olduğu Türkiye bitti mi?