Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Şubat '13

 
Kategori
Kent Yaşamı
 

Ankara’nın bitmez tükenmez fuarları...

Ankara’nın bitmez tükenmez fuarları...
 

Samanpazarı'nda bir hafta sonu görüntüsü...


Başkentimiz Ankara beş milyona ulaşan nüfusu ile ülkemizin 2. büyük şehridir.

Şehir büyüktür ve nüfus artmaktadır ama yine de öğrenci ve memur kenti kimliğinden bir türlü sıyrılamaz.

Beş milyon nüfusun çalışan kesimi elbette tamamen memur değil. İşçiler de var ama sanayi üretimi son yıllarda giderek artmasına karşın, yine de bir endüstri şehri oluşturulamadı.

Ankara için “turizm” çalışmaları yapılıyor ama halen canlı bir turizminin olduğunu da söyleyemeyiz.

Son yıllarda düzenlenen Hamamönü, Hacı Bayram, Ankara Kalesi gibi tarihi dokular, bırakın dışarıdan turist çekmeyi, Ankara’ da yaşayanların bile çok fazla ilgisini çekmediğini gözlemliyoruz.

Bu bölgelere “merak nedeniyle giden sayısında” bir artış var elbette ama amaç gidenlerin devamlılığıdır. Yani yapılan düzenlemeler, bir kez gidip göreni defalarca kendisine çekmeyi başaramadı.

Bunun pek çok nedeni var. Bu konu, umuyoruz ki, yetkili ve etkili kurumların ilgisini çeksin ve çözümler üretilsin.

Biz, şimdilik, sadece iki nedenin üzerinde duralım:

Nedenlerden bir tanesi Ankara’ daki AVM bolluğudur. Ankaralı bu mekânları, nedense, çok sevdi…Ailesini, çocuklarını gezdirmek isteyenler, kış gününde üşümeyelim, yaz gününde terlemeyelim diye bu mekânlara hücum ediyorlar.

Bu mekânlarda hafta sonunda araç park yeri bile bulunamazken gidenlerin hepsinden aynı şikâyet var: AVM beni boğuyor…

Boğuluyor ama bir sonraki hafta sonu gezisini bu kez başka bir AVM’ de yapıyor. Sorarsanız “güvenli” diyor. Sanki Ankara’nın açık alanlarında haraç çeteleri varmış gibi…

Ankaralı AVM’ den sıkılınca, Ankara esnafına büyük darbeler vuran başka bir alana doğru akmaya başlıyor.

Evet, Ankara’nın bitmez tükenmez fuar takviminden ve tanıtım günlerinden söz ediyorum…

Tam Ankara halkının istediği gibi; üstü kapalı, üşümüyor, terlemiyor ve o hengâmenin içinde eğlendiğini sanıyor.

Ankara’da özellikle hediyelik eşya konusunda büyük bir ticaret hacmi yoktur. Sadece belli bir kesim AVM’ lerde bulunan hediyelik eşya ya da aksesuar mağazalarından “iyi” alışverişler yapar. Geri kalanı küçük hediyelik eşyalar ve aksesuarları “esnaf” dükkânlarından alır.

Alır diyoruz ama işin gerçeği, artık almıyor.

Alacaklarsa eğer; bayram, yılbaşı ve diğer tüm özel günlerde kurulan ve günlerce süren, içinde vergi memurlarının, zabıtanın olmadığı, kayıt dışı ticaretin en rahat ve meşru olarak yapıldığı AKM’ de kurulan panayır bozması fuarlara akın ediyorlar.

Bu mekânlara para vererek ve kapıda kuyruklar oluşturarak girenler önce hijyenin olmadığı ve havalandırmanın açık kapılardan ibaret olduğu, yiyecek çadırlarından geçmek zorunda kalıyorlar.

(O sırada şehrin başka bir yerinde, bir köfteci dükkânı ekiplerce denetleniyor ve havalandırması yeterli olmadığı için, haklı olarak, ceza kesiliyor.)

İçeride genellikle ithal ve kalitesiz mallarının bulunduğu tezgâhlardan sözümona ucuz mallar alıyorlar. Al gülüm, ver gülüm şeklinde peşin parayla yapılan bu değişimden devletin haberi olmuyor.

(O sırada şehrin başka bir yerinde, bir dükkân ekiplerce denetleniyor ve üç liraya fiş kesmediği için, haklı olarak, ceza kesiliyor.)

Adına fuar denilen arabesk panayırın içinde itiş, kakış, bağırış ve gürültüler alabildiğince sürerken gezenler bu durumdan şikâyetçiler güya… Kendilerini dışarı dar atıyorlar.

(O sırada şehrin bir pazarına,  bağırarak satış yaptığı için pazarcıya, haklı olarak, ceza kesiliyor.)

Ziyaretçiler dışarı çıktıklarında “hep aynı şeyler bir daha gelmem” diyorlar ama bir sonraki “il tanıtım günlerine” koşa koşa gidiyorlar.

Yani Ankara’ da ticaret fuarla başlıyor, tanıtım günleriyle devam ediyor. Boş haftamız yok…Demek ki ticaret yoğun ama Ankara esnafının bu yoğunluktan haberi yok!

Esnaf kirasıyla, vergileriyle, eleman ücretleriyle, sosyal güvenlik primleriyle boğuşurken, panayır bozması fuarlarda bu sorunların hiç birisi olmuyor…

Fiş yok, fatura yok, hijyen yok, tabela vergisi vs yok… Ama müşteri çok!

Ankara’ da ticari yoğunluk bu panayır benzeri fuarlarda ve il tanıtım günlerinde yoğunlaşıyor. Esnaf müşterinin olmayışından dert yanıyor ama bu duruma da seyirci kalıyor.

Oysaki esnafın başvuracağı, tepki göstereceği güçlü bir örgütü var: Ankara Ticaret Odası.

ATO’ nun bu durma bir çeki düzen verme girişimi olacağını ümit ederken sevgililer gününde bir de ne görelim: ATO kendi salonunda “fuar” yapıyor… Bu durumda pes demekten başka bir şey kalmıyor esnafa…

İhtisas fuarlarına kimsenin diyeceği bir şey olmaz. İşte gerçek fuar budur ve gereklidir!

Dünyanın dört bir yanından toparlanmış ucuz ve kalitesiz ürünlerin satıldığı, panayırdan ya da, başka bir dert olan, sosyete pazarından farkı olmayan bu organizasyonlar bir şehrin ticari hayatına darbe vuruyor, bu duruma da ne esnaf ne de esnaf örgütleri ses çıkartmıyor.

Esnaf ise bu duruma sadece kendi aralarındaki sohbetlerle tepki veriyor.

Fuar ve il tanıtım günlerinin farklı amaçları olduğunu düşünebiliriz. Evet, gerçekten de öyledir. Bir ilin sosyal ve kültürel etkinlikleri tanıtılıyordur ve “hemşeriler” bir araya gelip özlem gideriyorlardır…Bu güzel bir organizasyon…

Peki bu organizasyonlarda “ticaret“ bu kadar ön planda olabilir mi?

Örneğin filanca şehrin, filanca ilçesinde kaymakamlığın (yani devletin) desteğiyle bir şeyler üretenler ürettiklerini getirip tanıtım olsun diye “maliyetine” veriyorlarsa Ankara’ nın yerleşik esnafı “kazıkçı” durumuna düşmez mi?

Ürettiğiyle ya da ticaretiyle sosyal güvenlik primini ödeyen, vergi veren, ailesini geçindiren, kısacası katma değer üreten yerleşik küçük esnaf ya da zanaatkârlar ne durum düşüyorlar, bunu düşünen var mı?

Şimdi sorular soralım:

·         Kısaca anlattığımız bu sorunlar için esnaf odaları ne düşünüyor?

·         Esnaf, şikâyetçi olmasına rağmen, neden bir girişimde bulunmuyor?

Bu sorunları dile getirişimin nedeni esnaf oluşum değildir. Ben esnaf değilim. Bir Ankara sevdalısı olarak, esnaf dostlarımın serzenişlerini dile getirmeye çalıştım.

Ben biliyorum ki şehirler sadece parklarıyla, bahçeleriyle, AVM’ leriyle değil, dükkânlarıyla da güzelleşirler…

Bu durumda esnaflar oturup bir düşünmeliler:

Biz bu duruma neden ses çıkartmıyoruz? Kendi aramızda konuşmak yerine neden odalarımıza gidip durumu anlatmıyoruz? Her gün bir arkadaşımızın batması demek, sıranın bana da geleceğini göstermez mi?

Ankara Ticaret Odası Başkanı Sn. Salih Bezci’ nin fuar ve tanıtım günlerine bir de bu gözle bakmasını ve bir çözüm bulmasını temenni ediyorum…

 Ankara’ da fuarcılar kazanıyor, esnaf bak (t) ıyor. Haberiniz olsun…

 
Toplam blog
: 90
: 2099
Kayıt tarihi
: 27.05.07
 
 

Yaşayacağım yıllar yaşadıklarımdan daha az... Öyleyse "adam gibi yaşamalı" diye düşünüyorum. Kola..