- Kategori
- Hayvanlar Alemi
Annelerin en güzelliydi "Gri"...
Annelik ne yüce bir duygudur, anne olanlar bilir bu tarifsiz duyguyu derler, doğrudur da… Bence en basit ve kısa anlatımı şöyle, can ne kadar tatlıdır değil mi, canımızı korumak ve yaşamak için nasıl da özen gösteririz, nasıl da mücadele ederiz canımıza zarar gelmesin diye… Ama evladı konu olduğunda “hangi anne canını vermez”? Küçük istisnalar dışında “her anne evladı için canını verir.” Bu sorunun cevabı budur. İşte böyle bir sevgi evlat sevgisi…
Ya hayvanlar, hani o konuşamayan, insana göre aklı olmayan hayvanlara ne demeli? Bir farkı var mı dersiniz insanlardan? Bence yok, hem de hiç yok, hatta bazı durumlarda sorumsuz anneler için söylenirken “Bir hayvan kadar olamadın, hayvanlar bile senden daha iyi annedir” ya da “köpekler bile ana olmasın” demez miyiz?... Tüm hayvanlarda akıl almaz boyutlarda, en vahşi timsahlarda, aslanlarda bile bizi şaşırtan annelik koruması mevcuttur… Yaratan bu konuda akılı fazlasıyla vermiş onlara içgüdü diye tanımladığımız....
Altı yıl kadar önce yaşadığım bir olayı paylaşmak istiyorum… Hayatımda iki hayvan vardı o yıllarda, evimde beslediğim Boncuk ve yanımızdaki boş evde beslediğim köpeğim (Sivas Kangal ve Sibirya kurdu kırması) Çılgın… Bunun yanı sıra elimden geldiğince yani her gün olmasa da sokaktaki kedileri de besliyorum çalıştığım için zorlansam da … Çünkü evin normal alışverişinin yanında onlar için de ciğer ya da tavuk kilolarca alıp pişiriyordum. (O yıldan sonra kuru mamaya dönerek biraz olsun rahatlamıştım) Sokağımızdaki kedilerden “Gri” adını verdiğim kedi çok doğurgandı, çok da vahşiydi, sürekli beslediğim için beni görünce ümitle yanıma koşar ama tam yanıma gelmez ileride durur tıslardı.
Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi hayvanlar da değişik karakterlerde yaratılmıştır, kimisi daha anaç olur, kimisi sevdirir kendini, kimisi sevdirmez, kimisi çok oyuncudur, kimisi durgun, gibi. Gri’ye büyük bir parça yemek verdiğimde, kapıp anında gözden kayboluyor, hemen akabinde tekrar geri dönüp gözümün içine bakıyoro, o kadar kısa sürede yiyip bitirip dönmesi mümkün değil. Bu olay birkaç kez tekrarlayınca, merak edip takip ettim. Yanımızda Çılgın’ın yaşadığı evin bodrumunda yaşayan yavrularına götürüp yemeği onlara bırakıp tekrar geri döndüğünü gördüm. O an büyük bir sevgiyle doldu yüreğim Gri’ye karşı, alıp kucağıma bağrıma basıp öpmek istedim ama yapamadım tabii ki. Anneliğe bakar mısınız, inanın kendi yemeden götürüyordu onlara, neden o kadar zayıf olduğunu da anlamış oldum böylelikle. Yavrularına taşımaktan kendi zayıf kalıyordu hep, gözlerim doldu, o günden sonra Gri’yi daha çok besler oldum, çünkü nice insandan daha fedakar bir anneydi o.
Çılgın boş evin ikinci katında yaşıyordu, içeriden çatı katına da çıkıldığından, iki katta koşturup duruyordu canım kızım. Bir hafta sonu gezdirmeye çıkarmak için zincirini de alıp çıktım merdivenlerden, Çılgın da tam adına yakışır bir çılgın, hele ki beni görünce deliler gibi koşturuyor oraya buraya sevincinden. Kapıyı açıp zorlukla giriyorum içeri, bir boşluk bulup da zinciri takmadan kaçmasın dışarı diye. Girer girmez kapıyı kapatıp sonra zinciri boynuna takıp birlikte çıkıyoruz dışarı. Fakat nasıl olduysa o gün kapıyı tam kapatamamışım, içeri girdim, boynuna zinciri takmak için uğraşırken Çılgın bir anda elimden kurtulup kaçtı kapadığımı zannettiğim kapıdan dışarı ve süratle merdivenlerden indi. Ben peşinde “Çılgın buraya gel” diye bağırıyorum, yakalamam çok zor çünkü…
O sırada Gri de yavrularıyla bahçede imiş, Çılgın onları görünce onlara yöneldi tabii ki ve günlerce ağladığım, kendimi suçladığım ve hiç affetmediğim olay gerçekleşti… Gri’nin bir yavrusunu boynundan yakalayıp, ağzıyla bir iki salladıktan sonra attı yere ve diğerinin peşine düşmeye bakarken Gri belirdi önünde. O kediyi görmenizi isterdim, bir anda Çılgın’ın üzerine bir metre kadar yükselerek, tırnaklarını çıkartarıp canhıraş bir miyavlamayla saldırması vardı ki gözlerime inanamadım, köpek görünce hemen kaçan o kedi o anda yavrusunu korumak için saldırıya geçmişti. Çılgın şaşırmış vaziyette Gri’yi bırakarak sağ olan diğer yavruya yöneldi, ben de bu arada yakalamaya çalışıyorum bir yandan ağlayıp bağırarak. Çılgın’ı yakaladım, gözyaşları içinde söylenerek zinciri taktım, çığlıklarıma oğlum yetişti, “nefret ediyorum ondan, gözüm görmesin, götür yerine koy” diye söylenerek verdim oğluma…
Yerdeki yavruyu annenin tıslamalarına saldırmasına rağmen aldım elime, sıcaktı henüz ama boynu kırıldığı için anında ölmüştü. Hıçkırıklara boğularak, konuştum onunla, sevdim okşadım acaba canlı mı diye inceledim ama nafile, ölmüştü boynu kırılarak... Annenin gözünün önünden uzak bir yere götürürken Gri bir an miyavlayarak peşimden gelir gibi oldu, sonra diğer yavrusunun yanına gitti. Ben de ölen yavruyu yüksek bir duvarın üstüne bırakıp diğer yavruya yöneldim, çünkü o da kaçayım derken merdiven altındaki tahtaların arasına sıkışmıştı, Gri de yanı başındaydı. Onu oradan çıkarmam lazımdı, vahşi olduğu için bir zarar vereceğimi sanıp tırmaladığından ellerim kan revan içinde kalmasına aldırmadan çıkardım sıkıştığı yerden Gri’nin de saldırmasına rağmen… Yavrusu gözünün önünde ölmüştü benim yüzümden, sanki bana yavrumu sen öldürdün der gibi nefretle bakıyor gibi geldi bana, o anki moral bozukluğumdu belki de böyle hissetmeme sebep…
Günlerce Gri’ye büyük bir suçlulukla ağlayarak verdim yemeğini, konuşarak teselli etmeye çalıştım belki yavrusunun eksikliğini duyuyordur beni anlar da yatışır ümidiyle, kendi kendime lanetler yağdırdım nasıl dikkat etmezsin diye…Uykularım kaçtı gecelerce, hep o yavru geldi gözümün önüne, kucağımdaki boynu kırık hali ve Gri’nin saldırması Çılgın’a, hem de nasıl bir saldırma annelik içgüdüsüyle…
Akşamları ben işten dönerken Çılgın mutlaka beni camda beklerdi, kulakları dikilmiş, iki eli camın pervazında, beni görünce sevinç çığlıkları atardı. O kötü olayın yaşandığı kara günün ertesinde yine işten dönüyorum, Çılgın camda bekliyor, ama ben kızgınım ya yüzüne bir kez bakıp “benim kızım değilsin artık” diye söylenerek geçtim. Ertesi günü yine öyle o sevinçten viyaklıyor bense suratına bakmıyorum… (Bu arada Çılgın’ın inanılmaz güzel ve anlamlı bakışları vardı, o bakışları içimi eritirdi her zaman, işim olsa dahi bakışlarına dayanamaz gezdirmeye çıkartırdım hep) Daha sonraki gün bir anda ben ne yapıyorum diye düşündüm eve yaklaşırken, kendine gel dedim içimden…
Köpekler doğaları gereği kedilere karşı düşmanlık beslerler, halk arasında da geçinemeyen kişiler için “kedi köpek gibi” tabiri kullanılmaz mı? Köpek kediyi görünce saldırmak için kovalar, kedi de kaçar. Kaçamadığı zamanlarda da asla arkasını dönmez köpeğe, tırnaklarıyla ve tıslamayla dişlerini göstererek önünde müdafaaya geçer, yani yakın mesafede arkasını dönmez, bilir çünkü köpeğin boynundan yakalayıp bir iki sallamada boynunu kıracağını. Allah böyle yaratmış, içgüdüsel bir davranıştı Çılgın’ın da yaptığı, o kızgınlıkla ve üzüntüyle bunlar silinip gitmişti beynimden, üçüncü gün gittim Çılgın’ın yanına, çıkartıp gezdirdim sahilde, barıştım kızımla… Daha sonraki yıllarda Çılgın da anne oldu, onlara nasıl sevgiyle bakarak, koruduğunu gözlemledim. Yalnızca ben ve oğlum alabiliyorduk yavrularını kucağımıza, başkaları yaklaşmaya görsün hırlayıp, havlayarak dişlerini gösteriyordu…
Uzun seneler Gri’yi her gördüğümde hüzünle doldu yüreğim, sanki yavrusunun ölümüne benim sebep olduğum anlamı yüklüydü bakışlarında… Başkaları tarafından çirkin bir kedi olarak görülüyordu. Gri renkli, tüysüz, zayıf bir kediydi, bana hiçbir hayvan çirkin gelmez nedense, en pisi, çirkini dahi benim gözümde güzeldir, Ah hele onun o güzel anne yüreği yok mu en büyük güzelliği oradaydı, yavrularının üzerine titreyen, fedakar bir anneydi o. Sanırım bir yerlerde öldü iki yıl kadar önce, çünkü göremez olmuştum yıllardır aynı yerde yaşayan Gri’yi. Kaç kez doğurdu, kaç yavru büyüttü sayısını hatırlamıyorum ama hatırladığım bir şey var, Gri annelerin en güzeliydi, en fedakarıydı…(Yine hüzünlendirdin, yine ağlattın beni Gri…)