Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Hüseyin Hakkı Kahveci / GM

http://blog.milliyet.com.tr/hhakkikahvecigm

10 Ekim '08

 
Kategori
Turizm
 

Antalya turizmin başkenti mi?

Antalya turizmin başkenti mi?
 

Antalya Parlayan bir yıldızdı.Ama artık veriler rakamlar batan bir yıldız olduğunu söylüyor.


SÖZÜN BİTTİĞİ YER SEZONUN BİTTİĞİ YER

Aslında artık Antalya bir low cost destinasyon; Nedeni çok basit.. Bu kadar yatak arzına karşılık yolcu talebinin olmadığı kesin. Dolayısı ile son 7 yıllık turizm yolcu artış trendlerine ve kişi başı gelir ortalamalarına bakıldığında; açık ve net olarak % bazında yolcu ve yatak artışını karşılamayan düşük kalan bir gelir tablosu karşımıza çıkıyor.

Sonuç olarak 2000'li yıllarda otel konaklama fiyatlarında göz ardı edilmeyen 0-6 yaş çocuk ücretsiz, üstü ücretli bir fiyatlandırma her şey dahil sistemi ile maalesef ama maalesef geçirmiş olduğumuz süreç içerisinde 0-14 yaş ücretsiz çocuk olarak fiyatlandırma tablolarında yer almıştır. Bu gidişat zaten low cost yani düşük maliyet ve düşük kar marjının artık sistemsel olarak oturmuş olduğunun en bariz göstergelerinden birisidir.

Aslında bu örnekleri farklı şekillerde çoğaltmamız mümkündür.İnşaatı yeni bitmiş bir otelin amortismanını yani geriye dönüşünü ele alırsak turizmin gelişme tirendi takip ettiği dönemlerde 5 ila 8 sene arasında amortismanı söz konusu iken (Tabi bu amortisman hesabı teşvik ve turizm tahsisli olan işletmeler için) şu anda 15 sene gibi bir dönemde bir tesisin amortisman süresi yani maliyetini çıkartması söz konusu olmaktadır. Dolayısı ile bir çok otelin şehir merkezleri odaklı otelciliğe yönelmesi veya yıllarca sektöre öncülük etmiş iş adamlarının artık otellerini satarak veya kiraya vererek sektör değiştirmeye başlamış olmaları, artık Türkiye de Turizmin low cost olduğunun en açık göstergesidir.

Konuya farklı bir yaklaşım ile ele alırsak Tur Operatörü veya incoming acentelerin artık incoming yapan acentelerin yanına VIP turizmi diye dillendirilen daha pahalı otel konaklamaları ve hizmet standartlarına uygun 1. sınıf müşteriye hizmet veren seyahat acenteleri ve incoming firmaları kurmaları veya VIP servise adı altında hizmet veren özel araçlar ile ulaşım olanakları sağlar hale gelmesi 2000 li yıllardan itibaren artış trendinde olan sektörün daha kaliteli müşterilere yönelik olarak yapmış oldukları çalışmalar neticesinde çok az pax sağlasa bile yolcular ve tur paketleri için sınıflandırmaya gitmiş olmalarına sebebiyet vermiştir. Bu da kaliteli hizmet vererek kaliteli yolcu arayışının tur operatörü acenteler tarafından farklı bir turizm modeli gibi görüntüler verse de sonuç olarak low cost yani düşük maliyet üzerine gelişme seyreden sektördeki çıkmaz sokağı maalesef çıkar hale getirememiştir.Bunun haricinde daha kaliteli hizmet vererek sektöre hizmet etmeğe çalışan ve fiyat politikalarından taviz vermeden satışa devam eden iyi fiyatla satış yapan oteller elbette yok değil; tabi ki var fakat bunların odaklandığı bölge bu konsept içerisinde sadece kundu ve belek bölgelerinde olmakla beraber Antalyaya ait diğer destinasyonlarda bir elin beş parmağını geçmeyecek sayıda otel işletmesi bu konuda hizmet kalitesini değiştirmeden ve personel politikasından sapmadan yollarına devam etmektedirler.

Low cost döngüsünün kırılabilmesi için tek bir yol olabilir.Her ne kadar çok aykırı bir düşünce gibi olsada artık ege ve akdenizde bulunan otel işletme zincirlerinin içerisinde uluslar arası otel zincirlerinin olması bir zorunluluk olup olmazsa olmaz bir noktaya gelen eğitimsiz personel, sosyal güvenliksiz personel ve ucuz işgücü tanımlaması ile 3.sınıf olarak hijyenden uzak kullanılan yiyecek , içecek vesayire gibi noktaları aşmamız gerekmektedir. Başka bir döngü ise çok açık ve net olarak ifade edilmesi gereken konu Kültür ve Turizm Bakanlığının acil olarak Otel yıldızlama standartlarının yeniden düzenlenmesi belgeli belgesiz tüm tesislerin kontrol edilerek açık ve net olarak uygunluğu sağlayamayan veya işletme açısından uygun olmayan tüm konaklama tesislerinin bu sektörle bağını kesmesi gerekliliği açık ve nettir. Aksi durumunda low cost döngüsün kırılması gittikçe zorlaşmakta rakiplerimiz Yünanistan ve İspanyanın Avrupa Birliği üyesi olmalarının sağladığı avantajlar ve sektörel avantajlarına karşı rekabet edilebilirlik olarak sadece düşük fiyat politikasından hareket eden sektör maalesef 15 Haziran 15 Eylül arasına sıkışmış bir sezon varlığı ile maalesef artık kur politikalarından dolayı ciddi olarak low cost olmaktan çıkamaz hale gelmiştir.

Ayrıca yine tarafımıza yıllarca yutturulan kış operasyonu, 3. yaş turizmi veya alış veriş ağarlıklı kış operasyonları artık sektörün maddi olarak taşıyabilecek olduğu boyutun dışına çıkmıştır. Geçmiş yıllarda yaşanmış olan büyük tur operatörü faciaları ve yine low cost turizme örnek olarak iç pazarda yapılan kış operasyonları açık ve net olarak infilak etmeye hazır bir saatli bombanın hızla zaman döngüsü içerisinde eğer bir şeyler yapamazsak artık Dünyada Low Cost destinasyon olarak anılmaya başlanmış olmak yerine low cost tatil ülkesi Türkiye diye anılmaya başlanmak korkusunu beraberinde getirmektedir. Maalesef turizme yönelik olarak çalışan destinasyonlarımız artık low cost tur. Eğitimsiz ve kalifiye olmayan sezonluk personel yapılanması ile kaliteli hizmet veremediğiniz zaman terimler acı olan bir gerçeği sizlere aktarır.

Bu arada kırılamayan düşük fiyat döngüsü tabi olarak beraberinde kriz dalgasını getirecek olduğu açık ve nettir. Kriz dalgasının ayak sesleri etrafımızda bulunan ülkelerin turizmde yapmaya başlamış olduğu yatırımlar ile beraber kendisini hissettirmektedir. Rusya'nın Yalta ve Soçi'de yapmaya başlamış oldukları mali boyutu yüksek turizm yatırımları, Hollanda senatosu tarafından çıkarılan ek havaalanı vergisi aynı şekilde Bulgaristan ve Romanya tarafından hızla yapılan turizm yatırımları, ayrıca Akdeniz çanağında Ürdün, Mısır, Fas, Libya ve Tunus tarafından bir devlet politikası haline gelmiş olan turizm sektörü ülkemizdeki turizm pastasını düşük fiyat endeksi ile çok kişinin gelip tatil yapması üzerine kurmuş olan değerli turizm sektör temsilcilerinin maalesef yapmış oldukları yanlış planlamalar turizmin bu halde olmasının en büyük sebebidir. Ayrıca dünyada oluşan ekonomik durgunluk artık tatilin olmazsa olmaz bir şey olmadığını buna en yakın örneğin ise Almanya tarafından son 3 yıldır dillendirilen kendi ülkenizde tatil yapın reklamları ölçüsünde insanların artık yurtdışı yerine üye oldukları topluluk içerisinde hareket eden insanlar topluluğu oluşturma çalışmaları, Pazar olarak baktığımız ülkelerde ki ekonomik durgunluk buna bir örnek teşkil etmektedir. Yine 2007 yılında Dünya genelinde paket turlarda oluşan daralma ve azalma ekonomik kriz ile beraber büyük bir sektörel krizin ayak seslerini getirmektedir.

Türkiye de bu konuda şu sıralarda turizmde aldığı payı artıran , fiyat döngüsü ve konsepti ile sektörün sağlam olarak ayakta durduğu istisna şehirler İstanbul, Ankara, İzmir gibi; İstanbul Finans, Avrupa ve Asya ya köprü, sanayi ve tarih gibi faktörleri birazda son 20 yılda çıkartmış olduğu parti genel başkanları ve başbakanlar sayesinde 1980 den sonra adım adım Türkiye'nin siyasi olmasa bile tüm dallarda açık ara başkenti olmuştur. Son olarak T.B.B.M de kabul edilen yasa tasarısı ile Avrupa Kültür Başkenti İstanbul yasası neticesinde Türkiye nin Turizm başkenti olduğunu verilen siyasi ve politik destek ile kanunlaştırmış bir şehir olmuştur. Önümüzde ki günlerde büyük bir olasılık ile Merkez Bankası başkanlığı kanunlaşacak ve artık kanun ile ülkemizin para başkenti de İstanbul olacaktır. Bu yüz yıldır hayali kurulan bir senaryonun ürünüdür. Ve yavaş yavaş olmaya başlamaktadır.

Örnek olarak TÜRSAB (Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği) merkezi Ankara iken maalesef yeni çıkarılan Türsab yasası ile o da İstanbul'a kanunla taşınmıştır. Son günlerde siyasiler tarafından verilen beyanlar ile "İstanbul da yaşamanın bir faturası olduğu, bunun için vize uygulamasının uygun olacağı" gibi beyanlar açık ve net olarak dillendirilmektedir. Maalesef ama sonuç acı da olsa bu böyledir. Burada kuşkusuz en büyük yanlış siyasi yönetimlerin tüm yatırımların o bölgeye yapılmasına müsaade edilmesidir. Unutulmasın ki aynı hata Osmanlı yönetimi tarafından yapılmıştı. Gariban Anadolu insanı sadece savaşta asker olarak akıllarına gelirdi. Sonuçları çok ağır olan 160 senelik bir dönemde artık İstanbul'u koruyacak kimsenin kalmadığı Anadoludan asker dahi alamaz hale gelen bir İstanbul Çanakkale geçilemediği halde İşgale uğramıştı. Fakat bizler bu sonuçları seçimlerde bile aklımıza getirmeyen bir millet olduğumuz için sonuçta hüsran olsa da şakşakçılık yapmaya devam etmekteyiz. Birileri de sonucu bilgisayar programları ile belli olan sonuçları halen başarı gibi ne yaptığını bilmeyen insanların acaba hangi projelere oyları ile destek verdiklerini bilmemektedirler. Önümüzde ki yıllarda Devlet erkanı için hazırlanmakta olan köşk ve çalışma ofisleri İstanbul da bir bir revizyona sokulmaktadır. Yani artık uluslar arası ilişkiler ve bakanlık çalışma ofisleri İstanbul da bir bir hazırlanmaktadır. Evet Anadolu'nun zenginliği ile beslenen sermaye kontları ve meclise girene kadar halkın meclise girdikten sonra sermayeye hizmet eden Osmanlı mebusları gibi acaba o günlerden bu günlere neler değişti de Çok partili hayat bize fazla geldi.İşte bunun getiri ve götürülerini önümüzde ki günlerde hep beraber seyredip göreceğiz.

Kalın sağlıcakla,

Hüseyin Hakkı Kahveci

h.kahveci@yahoo.com

 
Toplam blog
: 11
: 1087
Kayıt tarihi
: 06.09.08
 
 

Profesyonel Yönetici, TV programı yorumcusu , Anayurt Gazetesi politika, Günboyu gazetesi ekonomi..