- Kategori
- Güncel
Antisemitizm konusunda Ayşe Hür'ün yanlış tarih yorumu
"Hiç kimsenin bilmediği tarihçiliğin" yeni adı olan Ayşe Hür Hanım Taraf Gazetesi'ndeki haftasonu yazısını Türkiye'deki antisemitizme ayırmış.
"...‘Türkiye’de Yahudi düşmanlığı yoktur!’ diye böbürlenmek pek çoğumuz için kolay olmuştur. Üstelik bu görüş, uluslararası Yahudi kuruluşları tarafından da, Türkiyeli Yahudi kuruluşları ve kanaat önderleri tarafından da paylaşılır. Yahudiler bile ‘Türkiye’de antisemitizm yoktur’ derken, ‘hayır vardır!’ demek garip kaçabilir ama genel olarak Cumhuriyet tarihi, özel olarak da son yıllarda yaşanan irili ufaklı birçok şeyi bir araya getirdiğimizde ‘bizde antisemitizm yoktur’ önermesine maalesef katılamıyorum."
Çok iyi yapıyorsunuz Ayşe Hanım!
Türkiye'yi parçalarına ayırmayı aklına koymuş bir zihniyetin ürünüdür bu paragraf. Kuşkusuz "neresinden bakıyoruz" sorusu çok önemlidir.
Ben, Ayşe Hür Hanıma İstanbul'da bir Fenerbahçe - Galatasaray maçı oynandığı gün, hangisinin sahasında maç varsa, deplasman ekibinin formasını giyerek stadyumun etrafında dolaşmasını öneririm. Ayşe Hanım kuşkusuz bu türden lümpen hobilerle uğraşmayı sevmez ama bu onun için sosyolojik bir araştırma olsun. Bize ertesi haftasonu da gözlemlerini anlatsın.
Ayşe Hür yazısına tek bir kaynak almış; bu bile başlı başına kolaycılık.
"...Nedenlerimi anlayabilmeniz için, bu konudaki en yetkin araştırmacı olan Rıfat N. Bali’nin eserlerinden yararlanarak küçük bir kronoloji hazırladım." diyor.
Rifat Bali kuşkusuz bu eserini Türkiye'deki antisemitizm vakalarını ön plana çıkarmak için yazmamıştı. Ben Ayşe Hür'ün Rifat Bali'yi ya anlamadığını ya da anladıysa yanlış gösterdiğine de inanıyorum. Rifat Bali bu alıntılardan rahatsız bile olmuş olabilir.
Atalarımızın Yahudilerle ilişkisi her zaman ilgi çekici olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu'nun bütün azınlıkları gibi Yahudilerin de sarayda bir etkisi vardı. Aslında Osmanlı İmparatorluğu'nun bir saray tarihi yazılacaksa bunda Yahudi/Ermeni-Rum çekişmesinin çok ciddi yeri olacaktır.
Yeniçeri Ocağı'nın Kaldırılması
1826 tarihi Osmanlı İmparatorluğu'nda çok önemlidir; II. Mahmut Yeniçeri Ocağını kaldırmıştır. Bu tarihin içinde görünmeyen pek çok olay vardır. O tarihe kadar Osmanlı sarayında ve ordu (yeniçeri ocağı) içinde Yahudilerin büyük etkisi varken; Yeniçerilerin ortadan kaldırılması sırasında dönemin çok önemli Yahudi tüccarı-bankeri de öldürülmüştü. Bu tarihten II. Meşrutiyet'in ilanına kadar Osmanlı'ya egemen olanlar Rum-Ermenilerdi. II. Meşrutiyet kuşkusuz içinde Ermenileri ve Rumları da barındırıyordu ancak, bu etnik kimlikler kısa süre içinde bağımsızlık savaşına girişince Osmanlı'da Yahudiler'in etkisi biraz daha ön plana çıktı.
Ayşe Hür Hanım, Türkiye'de antisemitizmciliğe Yalçın Küçük'ün ve Soner Yalçın'ın "sabatayizm" çalışmalarını da ekliyor. Rifat Bali aynı fikirde değil, oraya geleceğiz. Türkiye'yi zerrelerine kadar etnik yapıya bölen zihniyetin Türkiye tarihinin çok karanlık bir sayfasını aralamış, üstelik o cemaatin içinden de destek almış Sabatayizm konusunu antisemitizm içine katmasını anlamak mümkün değildir.
Cumhuriyetin kuruluşunda ve sonrasında sabatayistlerin büyük katkısı vardır. Osmanlı döneminde çok açıkça konuşulabilen bu gerçekliğin konuşulabilir hale gelmesi Türkiye'nin bir demokrasi sorunudur aynı zamanda.
Türkiye'ye demokrasi geleceğini Ermeni Tehciri'ndeki Türkiye'nin uzlaşmaz tavrını değiştirmesine bağlayan zihniyetin bu konudaki tutumu çok ilginçtir.
Rifat Bali'nin Sabataytistler konusundaki düşüncelerini de ayrıca okuyalım.
"Yahudiler dönmeleri sevmez
Sabetayizmin Türkiye Yahudileri için anlamı nedir, ortak bir ideoloji olarak görülüyor mu?
Yahudilerin sabetayist ideolojiyi benimsemesi mümkün değil. Çünkü sabetayizm çift kimlikli bir mezhep. İhtida etmiş ve zahiren Müslüman görünen ama aslında Yahudi ve gizliden gizliye Yahudi ritüellerini devam ettiren insanlar için kullanılan bir şey. Popüler kültüre bakarsanız böyle bir büyük yapı var ve aralarında dayanışma söz konusu. Gerçek ise hiç böyle değil. Azınlıklar ve özellikle Yahudiler konusunda toplum zehirlenmiş durumda.
Sabetayistlerin etkisi var mı?
Sabetayistlerin bir kimlik problemi var. Ne olduklarını bilmiyorlar. Dinden uzaklaşmış bir kitle olarak görüyorum onları. Bugün hala çifte kimliğini sürdüren kişiler varsa da azınlıkta olduğuna inanıyorum." (*)
II. Beyazit'in 1492 tarihinde İspanya'dan kovulan Yahudileri Osmanlı topraklarına kabul etmesiyle başlayan ilişkiler giderek çok kuvvetli bir hal almıştır.
Osmanlı'nın Sabatay Sevi karşısındaki tutumu bile çok ciddi bir tarih dersidir.
Lozan'da azınlık statüsüne geçen Yahudi cemaatinin bir süre sonra Türkiye'den bu statüyü kullanmak istemediklerini Meclise yazılı olarak bildirmişlerdir.
Ancak bir başka gerçek de siyonizm; yani İsrail devletinin kurulma fikridir. İsrail, Osmanlı İmparatorluğu'nun sınırları içinde kurulmuştur; dönemin siyonist liderleri Abdülhamit'ten Filistin'i satmasını istemiş, dönemin hükümdarı bunu reddetmiştir. Abdülhamit'in ve Osmanlı İmparatorluğu'nun parçalanması konusunda siyonizmin ne kadar etkisi olduğunu bilmiyoruz. Bu sayfa da tarihin karanlık yüzüdür. Türkiye Cumhuriyeti Misak-ı Milli sınırları içinde kurulduktan sonra ise Türkiye-Yahudi ilişkileri Yahudilerin Türkiye'den toprak talebi olmadığından çok daha normalleşmiştir.
1948'de kurulan İsrail Devleti, Türkiye tarafından Müslüman dünyasına rağmen "hemen" tanınmıştır.
Elbette tarih sürekli güzelliklerle yazılmıyor. Ayşe Hür Hanımın cımbızla çekip çıkardığı ve "münferit" olarak göremediği olaylar yaşanmıştır.
Tarihimizde Varlık Vergisi denilen şey vardır.
Evet, 6-7 Eylül Olayları vardır. Ancak dünkü Hürriyet Gazetesi'nde bu çılgınlığın arkasında İngiltere'nin olup olmadığı sorusu sorulmuştur. Soner Yalçın diyor ki; o gün orada James Bond da var mıydı?
Tabii, bu kompo tarihçiliği, Ayşe Hanımınki nesnel tarihçilik oluyor.
Dünyanın her tarafında olduğu gibi Türkiye içinde de bir Yahudi karşıtlığı vardır. Bu zaman zaman, özellikle İsrail'in politikalarının keskinleştiği dönemlerde güçlenebilir de... Ancak bu antisemitizm midir? Bir tarihçinin ya da tarih okuyucusu ve yorumcusunun tarihi bu şekilde ele alması sorumsuzluk değil midir?
Aynı konu Ermeni Sorunu'nda da yapılıyor. Geçtiğimiz günlerde tartıştık.
Türkiye çelişkileri çok güçlü, tarihsel etnik mirası zengin bir ülkedir. Ancak bu zengin yapı aynı zamanda Türkiye'dir.
Türkiye'de ne Ayşe Hür'ün ve Taraf Gazetesi'ndeki arkadaşlarının ısrarla göstermeye çalıştığı şekilde bir milliyetçilik vardır, ne de kafatasçılık.
Davos'ta Erdoğan'ın, Peres'e gösterdiği tepki kuşkusuz bir çeşit yanlış eylemlere de dönüşebilir. Ama bu tarihin içinde var. Amerikalılar, Kurtlar Vadisi - Irak filminin gösterildiği sinemaların etrafında dolaşmayın diye vatandaşlarına uyarda bulunmuşlardı. Zaman zaman insanlar provakasyona gelebilir. Bu türden eylemleri engellemenin yolu Ayşe Hür'ün yaptığı değildir.
Ha, bütün bunların antisemitizm olarak gösterilmesinin arkasında başka hesaplar, politikalar var mıdır? Bakın orasını bilmem.
İşte neresinden bakmalı sorusu var ya; buradan bakmalı diyorum.
Uzay Gökerman
(*) http://yenisafak.com.tr/roportaj/?t=07.02.2009&i=150738