Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Mart '10

 
Kategori
Güncel
 

Arılar yok olurken, dünyada...

Arılar yok olurken, dünyada...
 

Arı; görünmeyen yüzüyle, bir insan dostu...


Bu gün Milliyet'in, en alt sütünda da olsa, baş sayfasını süsleyen bal renkli zeminde atılan başlık şöyle diyordu: ''Ne oldu bu arılara?...''

Evet, son yıllarda gezegendeki arı popülasyonunda şaşırtıcı bir azalma vardı!... Ve ilginçtir, bu azalmaya inat da, gezegendeki ''cep telefonlu insan popülasyonu'' nda da, müthiş bir artış söz konusuydu!...

Evet özellikle Kuzey Amerika'da çok dikkat çeken arıların kovanları dışında hemen hemen koloniler halinde yokoluşuna ve bu yok oluşun Avrupa ve dünyanın diğer ülkelerinde de sıklaşmaya başlamasına bu kez dikkat çekiliyor ve bu durum ''koloni çöküş bozukluğu'' diye tanımlanıyordu!...

Bilim insanlarının, çeşitli virüsler, parazitler, arıların kötü beslenmesi, çevresel faktörler ve tarım ilaçlarının etkilerinin bu olumsuz sürecin gelişim nedenlerinde en önemli faktörler olarak değerlendirildiği belirtiliyor, ancak arı popülasyonundaki azalmaya net bir yanıt, maalesef verilemiyordu!...

ABD Ziraat Bakanlığı'na bağlı, Maryland Beltsville'deki Arı Araştırma Laboratuarı yetkilisi de, ağır kış koşullarının da durumun ciddiyetini arttırdığını, kışın olası %10 oranındaki doğal arı kayıplarının, bu kez %50'leri (!) bulduğunu söylemekle yetiniyordu!...

Arıların yok olması, onların tarımsal bitki döllenmesindeki katkılarının azalması gibi çok doğal ve de insanlığın yaşamı için çok elzem tarımsal bir işin yavaşlayıp yok olması anlamını da beraberinde taşıyordu!... Ve durum insanlığın geleceği açısından yaşamsal bir önem taşıyordu!...

Ve bazı bilim insanları, insana verdiği yaşamsal zararın, malum ticari kaygılarla üzeri örtülüp geçiştirildiği dönemlerde, ki, ''adam gibi adam'' tanımına yakın bulabileceğimiz yaşını başını almış adamların bile, düşünmeden çarkın dişlisine düşüp, telekominikasyon sistemlerinin satışlarını arttırmak için, aşkla görev yaptıkları zamanlarda yaşıyorduk!...

İnsanlara verdikleri büyük ölümcül zararlar bir yana, dağda, taşta, kentte, köyde bol mevcutlu baz istasyonlarından ve de cep telefonlarından yayılan radyasyonun, arıların yön tayininde hata yapmalarına neden olup, bu yüzden kovanlarını bulamayıp, bu kollektif yaşamaya programlanmış hayvancıkların, tek tek telef oldukları konusunda, kabul edilebilir, ilginç düşünceler ortaya sürüyorlardı!...

Arı kolonilerinde de fiziksel ve kimyasal hatalardan kaynaklanan istisnalar dışında, toplu ölümlere rastlanmaması da, bu olasılığın ciddiyetini arttırıyordu!...

Doğadaki tohumların GDO'suyla bu denli oynanması, bu gün ''Yeşil Devrim'' diye tanımlanan, yeniden üreyemeyen ve bu yüzden, çiftçilerin her yıl tekrar satın almak zorunda kalacağı, yeni hibrid tohumların dünya tarım pazarlarında çoğalmasının da, arıların yaşamıyla doğrudan bir bağlantısı saptanmış mıydı?... Çünkü bu tohumlar ve muhtelif polenler çevredeki doğal tarım ürünlerini de kendilerine ''biat'' ettiriyorlardı!... Bu da arıların görevlerini yapamamalarına ve yanısıra koruyucu kimyasalların da etkisi altına girmelerine bir neden oluşturuyordu!...

Bu hibrid to­hum patentleri de, DuPont / Pioneer Hi-Bred ve Monsanto’nun başını çektiği birkaç dev tohum şirketinin elinde bulunmaktaydı!... Bu çok uluslu şirketler, yararcı açıdan kendi çıkarları için, gezegende GDO’lu tohum darbesinin yolunu açtılar!... Ve demokratik dünyada hiçbir yasal güç ve yasa istisnalar dışında, onlara dur demedi ve doğal olarak da demeyecek!...

Zaten, bu hibrid to­humlar ve bu tohumların beslenip bir de korunması için gerekli olan kimyasal gübreler ve ilaçlar, toprağa bağlı tüm girişimcileri tarım ve petro-kimya şirketlerine bağımlı hale getiriyordu!.... Ve bu gübreler Rockefeller kontrolündeki büyük petrol şir­ketlerinin ürünüydü. Ve de yabani ot ve böcek ilaçlan da petrol ve kimya devleri için ek pazarlar oluşturuyordu!... Dünyanın tarım çarkı, gün geçtikçe demokratikleştirilmeye çalışılan bu dünya da böyle dönüyordu; ama nereye kadar?...

Günümüzde, Gates ve Rockefeller gibi özel, seçilmiş kişiler, Afrika’da, gene ''Yeşil Devrim'' adıyla yeni bir projeye daha milyonlarca dolar yatırım yapıyorlar!... Sonra Mezopotamya ve zaten girilmeye başlanmış Anadolu toprakları ve Banat ovaları da sırada!.... Amaç yine GDO tohumların ve kimyasalların yaygınlaştırılması. Bunun için, kulisler yapılıyor, yerli ortakların sırtları tatlı karlar için, bürokrasi kademelerinde terlemeye başlıyor... Ve gene bu süreçleri hızlandırmak için de, birçok özendirme ve kampanyalara başvuruyorlar...

Eğirdir'den zaten vazgeçtik ama, Amerika'da XIX.Yüzyılın başlarında, o vahşi kapitalizm çok fazla yaygınlaşmadan, kıtanın doğal ortamında, tam 7100 çeşit elma ağacı varmış... Bu gün ise 300 çeşide düşmüş!... Sanırım Gates, Rockefeller ve şürekaları pek elma yemeyi sevmiyorlar!...

Bir de II. Büyük savaş sonrası sessizce Amerika'ya transfer olan, Hitlerin ''Ojenikçi Bilim insanları'' ve onların yetiştirdiği yeni kuşaklar da, nihai amacını bilebilemediğimiz(!), muhtelif yaşamsal formların genetik olarak değiştirilmesi ya da yeniden tasarlanması için, kendi bilimsellik ve ahlaklarında, bir süreci sürdürüyorlar!... Örneğin, ayıklanmış, tek tip ileri tohum, hayvan ya da insan için!...

Ha, bu arada, adamların hakkını da yememek lazım; malum olasılık hesapları diye birşey var ki, bu sistemde, çok mu çok kullanılan!... Ve belki de bu yüzden, 2008 yılı martında etkin olmaya başlayan, Norveç’in kuzeyindeki Spitsbergen adasında “Svalbard Küresel Tohum Deposu” adı verilen bir'' büyük ambar'' kurmuşlar!... Donmuş bir dağın 130 metre altında yapılandırılmış bu devasa Nuh ambarında, dünyanın dört bir yanından getirilmiş 3 milyona yakın muhtelif tohum çeşitleri, özel ambalajlarda korunuyormuş!... Ve galiba, en kötü olasılıkla, başka bir gezegende kullanılmak için!..

Ve buzdağı ambarı, çevresel sorunların desteğiyle oluşan küresel ısınmayla, buzların erime hızı artıp da , bir kazaya uğramazsa eğer, bazı dayanıklı tohumlar 1000 yıl kadar bozulmadan saklanabilecekmiş!...

Ha, arılar mı ne oldu?... Şansları varsa, onlar da, biz insan kızı ve insan oğluyla birlikte, yollarını aramaya devam edecekler!...

Bulacaklar mı dersiniz?...

30.mart.2010 / Tarabya,

 
Toplam blog
: 392
: 4592
Kayıt tarihi
: 12.03.07
 
 

İstanbul doğumluyum. Sağlıklı beslenme, yüzme, doğada yürüyüş ve çevre özel ilgi alanlarım. Şiiri ve..