Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Nisan '11

 
Kategori
İş Yaşamı - Kariyer
 

Arkaplan diyalogları

Arkaplan diyalogları
 

Hepimiz iş dünyasında zaman zaman ilişki içerisinde bulunduğumuz insanlarla ilgili olarak, üçüncü şahıslarla olumlu/olumsuz olarak görüşlerimizi paylaşmaktayız. Ve şunun bilincindeyiz ki, diğer insanlar da bizim şahsımız, niteliklerimiz, yaptığımız iş, başarılarımız ya da başarısızlıklarımız üzerine diğer insanlarla bizim hakkımızda görüş bildirmekte, konuşmakta ya da basit tabirle dedikodu yapmaktalar. 

Peki, oluşan bu ortam, yani insanların görüşlerini ilgili şahısla doğrudan değil de, dolaylı olarak ya da yalnızca başkalarıyla paylaşması acaba içinde bulunduğumuz çalışma ortamını nasıl bir hale getiriyor? Bu konuşmalar -ki bunlara arkaplan diyalogları diyelim- aslında ilgili şahsa doğrudan ulaşsa daha verimli, rahat bir çalışma ortamı elde edebilir miyiz? 

Bu sorunun cevabına ilk bakışta "evet" cevabı vermek kolay gibi görünür. Halbuki, insanlar kendileri hakkında olumlu görüşleri duymak konusunda ne kadar rahat olsalar da, olumsuz görüşleri duymaya pek alışık olmadıkları gibi, hazır da değiller. Genellikle size yöneltilen olumsuz bir görüşe karşın ilk tepkiniz "hayır, bu doğru değil" şeklindedir. Kolay kolay kimse "bu projede ciddi anlamda başarısız oldunuz" yorumu karşısında "evet haklısınız" diyemez, daha ziyade tepkiler "yeterli insan kaynağımız yoktu", "tam bayram tatili dönemine denk geldi", "ben üzerime düşeni yaptım ancak ekipteki herkes için aynısını söyleyemeyeceğim" tarzında, sorunun kaynağının "ben" değil "onlar, o nedenler" diye başka kaynaklar olduğu şeklindedir. 

İnsanların savunma mekanizması ya da bilinçaltı evrim süreciyle günümüzdeki karmaşık şeklini almış olsa da her zaman aynı içgüdü ile hareket eder; "korku". Beş bin yıl önce vahşi hayvandan kaçan insanla, bugün sosyal anlamda gelen bir saldırıdan kaçan insanın verdiği tepki arasında bir fark yoktur. Yukarıda bahsettiğim "ben değil, onlar" tepkisi de aslında beynimizin olası olumsuz sonuçlardan bizi korumak için verdiği bir tepkidir. Zira biliriz ki, eğer sorumlu biz isek, bunun sonucuna (kovulmak, azarlanmak, aşağılanmak vs.) da katlanmamız gerekir. 

Hepimiz onlarca toplantıya katılıyoruz. Bu toplantıların bir çoğu da herhangi bir sonuca varmadan, tam bir zaman kaybıyla sonuçlanıyor. Birçok kez, toplantıda alınacak kararlardan doğrudan etkilenecek olan insanların bile, herhangi bir şekilde toplantıda görüş belirtmediğini, ama toplantıdan sonra kendine yakın bulduğu insanlara "bu müdür kafayı mı yemiş, istedikleri çok saçma" ya da "bu proje hayatta 20 günde bitmez çünkü tedarik süreci bile daha uzun sürer" yorumlar yaptığını görürüz. Kabul edin, bunları her zaman duyarız, ki muhtemelen siz de bunu yapıyorsunuz :) 

Bunlar tam anlamıyla, arkaplan diyalogları diyebileceğimiz, aslında toplantıda dile getirilmiş olsalar belki projenin ya da kararın gidiş yönünü değiştirebilecek, daha doğru karar alınmasına katkıda bulunabilecek görüşlerdir. Ama maalesef, yine "korku" içgüdüsü baskın gelmiş, "aman, ne diye ben söyleyip kötü adam olayım ki", "ya görüşüm saçma bulunur patron azarlarsa" gibi iç sesler sizi istediklerinizi söylemekten alıkoymuştur. Sonuç; hiçbir şekilde katkıda bulunmadığınız için, tam anlamıyla sahiplenmediğiniz, ve muhtemelen sonunda başarısız olunacak ve sorumluluk kabul etmeyeceğiniz bir proje planı, ve patronun aslında sahip olmadığı bazı bilgileri sizden duyma ve daha iyi bir karar verme şansından mahrum olduğu için, çalışanlarından da destek almamış -ama unutmayın toplantı sırasında kimse aksini söylemedi- başarısız olmaya mahkum bir proje. Neyse ki, görüşlerinizi toplantıda söylemeyerek sorumluluk almadınız, azar yemediniz, ya da işinizi kaybetmeyeceksiniz.... şimdilik ... 

Halbuki, arkaplan diyalogları önplana taşınabilse, yani karar toplantısında herkesin allanıp pullanan değil gerçek görüşleri öğrenilebilse, başarıya ulaşmak kaçınılmaz. 

Tabii ki, arkaplan diyaloglarını önplana taşıyabilmek için, öncelikle bir güven ortamının tesis edilmiş olması gerekir. Güven ortamının oluşturulması bir yöneticinin ön ayak olması, çalışanlarına birtakım sözler vermesi, sunulan fikirlerin herhangi bir şekilde çalışan aleyhine kullanılmayacağının çalışanlarca bilinmesi gerekir. Ancak güven ortamı oluştuktan sonra, gerçek anlamda insanların fikirlerinin ortaya çıkması, gerçek verilerle, gerçek koşullarla, ürünü ortaya çıkaracak ya da sonucu gerçekleştirecek insanların katılımı, onayı ve akabinde sorumluluğu ile doğru kararlar almak mümkün olacaktır. İşte o zamandır ki, sonuç ne olursa olsun, mutlaka onun sorumluluğunu üstlenen, bir dahaki sefere nasıl düzeltilebileceğine kafa yoran ve sizinle birlikte çalışan birileri olacaktır. 

 
Toplam blog
: 11
: 19866
Kayıt tarihi
: 09.04.11
 
 

Mesleğim: Bilgisayar Yüksek Mühendisi (İTÜ) Yaşadığım Yer: İngiltere/Londra İşim: Uluslararası bir t..