- Kategori
- Şiir
Artık "İyi Şair" Neden Yok?
Türk halkıyız ya; aydınımız da pek farklı değil, ille ABARTIRIZ bir şeyi... Yoksa olmaz...!
İÇERKEN ..... Rakıyı
AŞIKKEN...... Aşkı
DOSTKEN.... Dostluğu...
Daha geçen gün, MB' de bir bayan "AŞK TUTKUDUR" yazısı yazıyordu... Aşk zaten bir hastalıktı... Gelip geçici bir hastalık... TUTKU, resmen kalıcı bir hastalıktı da sözde MB bayan yazıcının iki terimdenden haberi yoktu... İş ABARTMAKTI ya abartıyordu işte...
ŞİİR' de de bu tavır değişmiyordu... Abarttıkça abartıyorduk... Sonunda ancak sözlüklerle okunan "bilmece şiirlere" geldik, günümüzde... (MB de "bilmece şiir" yazanların kulakları çınlasın)
1940'lı yıllarda ORHAN VELİ ve arkadaşları sayesinde ŞİİRİ ABARTMIŞTIK... "ŞİİRDE İMAJ OLMAZ" diyordu Orhan. Divan şiiirini ve halk şiirini reddediyor, Türk şiirinin kendisiyle başladığını söylüyordu... 1940'lı yılların CHP sanat danışmanı NURULLAH ATAÇ, Orhan Veli'yi destekliyordu... ATAÇ, sanat alanında öyle güce sahipti ki, kimi desteklerse göklere çıkıyor; kimi eleştirirse yerin dibine batıyordu...
1938 yılından beri zaten NAZIM hapiste, toplumcu şiirinin filizlenen damarı kesilmiş durumda.... Nazım dahil "GIK" ı çıkan her toplumcu sanatçı içeride... Meydan GARİPÇİLERE kalmış... Nurullah Ataç da destekliyor bunları... Garibim, ORHAN' da kendisini TÜRK ŞİİRİNİN KURUCUSU sayıyor... Koca DİVAN ve HALK şiirini yok sayıyor... ŞİİR BENLE BAŞLAR diye yazıyor....
İtiraz, gene dönemin genç şairlerinden ATTİLA İLHAN'dan geliyor... Sivri dili, başa çıkılmaz 'diyalektik akıl yürütmeleri' ile GARİP şiirini adeta tek başına mahkûm ediyor... Şiirden "İMAJI KOVMANIN" kolay şiir, ayaküstü şiir ve bir bilmece şiir olduğunu MAVİ dergisinde öyle bir anlatıyor ki Nazım'dan örnekler verip GARİP şiiri ile karşılaştırarak; Orhan Veli bile bir "Nazım abi, hapiste çürüyor" dizesi yazmak zorunda kalıyor...
Nazım'ın Orhan ve takımına yanıtı kesin ve net oluyor : "YATAR AMA, ZİNCİRİNİ KIRMIŞ YATAR"...
GARİP şiiri 1940- 1950 arası hüküm sürüyor... (CHP İnönü diktası ile çakışıyor bu dönem, hayret...!) Etkisi büyük oluyor. Dönemin aklı başında sayılan şairleri bile (Örn: Cahit Sıtkı...) GARİP şiiri kuyruğuna takılmayı "marifet" sanıyor; GARİP tarzı şiirler yazıyorlar...
Attila ilhan'ın ille "İMAJ" diyen naraları, sonradan kendisinin de çok eleştireceği bir başka şiir akımının doğmasına yol açıyordu : "İKİNCİ YENİ"...
1950 -1960 Dönemi (aaa bu da DP Menderes diktası dönemi) etkin olacak bu şiir, GARİP şiiri tersine şiirde "İMAJ" a öyle bir sarılıyordu ki, yazdıkları sayfalar dolusu uzun şiirlerden ancak İMAJLAR akılda kalıyordu... Yok, yok İMAJLAR ilginç ve değişikti... Şiirler uzun olduğundan ezberlenemiyordu da, şiiir içinde geçen bazı imajlar akılda kalacak şekilde çarpıcı oluyordu... Üstelik "erotik" çağrışımları da vardı...
O güne dek şiirde "AKIL İÇİ" imajlara alışmış okuyucu, (elma yanak, kiraz dudak vs..) İKİNCİ YENİ' nin "AKIL DIŞI" imajları karşısında bocalıyordu... Hele "erotik imajlar" karşısında...
"Telgraf tellerinden gemi leşleri"
"Seni bir kere öpsem desem / ikinin hatırı kalır / iki kere öpeyim desem/ üçün boynu bükük"
"Ben gidersem / ardımda hüzünler bırakırım"
"Kemanlar uzundur / kadınlar iyi keman çalar / benimki de uzun"
"Ah o üçgenler / ah o üçgenler / sahi kimin üçgeniydi bu / Eskişehirdeki"
"Ben sizi görüyorum / dikkat / trenlere çikolata yidiriyorum"
"Benim en akıllı tarafım / balıkla deniz tutmak" vb....
GARİP şiiri SÜRREALİZM ve FREUD'dan etkilenmişti de henüz okur kitlesi bu iki düşünceyi de bilmiyordu. Ama İKİNCİ YENİ şiiri bu iki düşünceyi de bilen okuyucu kitlesine seslendi...
Okuyucu; toplumsallığından önce BİREYSELLİĞİNİ bu şiirlerle fark etti... Bir zamanlar düşündüğü ve kendisini SAPKIN saydığı şeylerin bu USTA ŞAİRLERCE şiirlerde anlatılması, okuyucunun SAPKINLIĞININ meşrulaştırılmasına yol açtı.
Öyle ya, diye düşündü okuyucu; benim düşündüğümü Cemal Süreya da düşünmüşse ben SAPKIN değilim... Bunu Cemal Süreya'nın şiirinden öğreniyordu... Ve kendi düşsel sapkınlıklarını İKİNCİ YENİ şiirinde ONAYLANMIŞ buluyordu... ,
Bu anlamda İKİNCİ YENİ şiirinin Türk şiirinde ve okuyucusunda büyük etkisi oldu...
"CİNSELLİK" ve "CİNSEL AÇMAZLAR" bu İKİNCİ YENİ şiiriyle MEŞRULAŞMIŞ oluyordu... Öyle ya, EDİP CANSEVER bile düşünmüşse benim düşünmem doğal anlamında...
Bu durum, bir başka açıdan ilginçti...
Bir ülkede "sanatın insanları yönlendireceği" düşüncesini ancak 1945 sonrası kavrayan EMPERYALİZM; İkinci Savaş sonrası, egemenliği altında tuttuğu ülkelerde "TOPLUMCU SANATÇILARI" hapse attırırken, "BİREYSEL" konularda yazan sanatçıları da "yerlere göklere sığdıramıyordu"...
Bu sanatçıların kitapları hemen basılıyor, emperyalist ülke güdümündeki sanat çevresi hemen bu kitapları okuyuculara öneriyor, okuyucular da bu kitapları alıp okuyorlardı... Emperyalizm, çeşitli adlarla düzenlediği "ödül törenlerinde" bu kitaplara ödüller veriyor, kitap yazarı artık milyon dolarlık paralar kazanıyordu.... (Orhan Pamuk, Türkçe yazmayı bilmeyen yazarımız; NOBEL ödülü ve ardından milyon dolarlık paraları nasıl aldı sanırsınız...)
Böylesi bir sanat ortamı, yeni yetişen nesil sanatçıları da etkiliyor; NAZIM ve benzerleri gibi ömrümün yarısını hapiste geçireceğime "Orhan Pamuk" tarzı yazar olurum da para kazanırım "sanısına" kaptırıyordu onları...
Emperyalizm, "sanatta" da gereğini yapmıştı...
Artık şiirler, "bireysel bunalım", romanlar da "ALDATMA" üzerine yazılıyor ve BOLCA okunuyordu... Yaşı başını almış Türk kadınları, "ALDATMA" yazarını "kadından en iyi anlayan erkek" seçiyor, o "erkek" de son bir yıldır emperyalizmin ona verdiği görev gereği ORDUYU aldatıyordu...
Yılların NOBEL ALAMAMIŞ NOBEL ADAYI YAŞAR KEMAL, NOBEL almış çocuğu yaşındaki ORHAN PAMUK'un peşine takılıp artık "KÜRT SORUNUNDAN" söz etmeye başlıyordu...
"İNCE MEHMET" de bize ve bizim toplumumuza bir EŞKİYAYI, "solcu" diye yutturmuştu da BATI yememişti... MAZLUM NOBEL ADAYI YAŞAR KEMAL, çocuğu belki de torunu yaşındaki (Yaşar Kemal 1915 / Orhan Pamuk 1952 doğumludur) kişiye NOBEL'i kaptırmıştır... Emperyalizm, YAŞAR KEMAL'i sevmemiştir... O, şimdi bu ahir yaşında SEVSİN BENİ EMPERYALİZM ayaklarındadır.... Ona hayırlı olsun diyorum...
Şiire dönersem....
1940-1950 CHP İnönü diktası GARİP ŞİİRİ; 1950-1960 Menderes diktası DP İKİNCİ YENİ ŞİİRİ, emperyalizmin kendilerine biçtiği görevi -TÜRK SOL ŞİİR ve SANATINI YOK ETME- başarıyla yerine getirmişlerdir..
ŞİİR, artık ancak AŞK ŞİİRİ olur algılanmıştır onlardan sonra...
Az buçuk başkaldıranlar çıksa da 70 ve 80 darbelerinde ezilmiş, kitapları basılmaz olmuştur.. Hastalıkları dolayısıyla yurt dışına çıkmalarına bile izin verilmemiştir... (Örn: HASAN HÜSEYİN)
Elbet bunca susturulmuş, sesi soluğu kesilmiş TÜRK SOL ŞİİRİ karşısında, hemen her açıdan desteklenen bir GARİP ve İKİNCİ YENİ şiiri gelip oturmuştur TÜRK ŞİİRİNİN BAŞINA...
Şimdi MB de yaşı başı geçmiş emeklilerin, kendilerine "ŞAİR" diyerek ORHAN VELİ şiirleri yazmasını; daha gençlerin de "İKİNCİ YENİ" şiirleri imajlarıyla resmen ezberlenmeyen ve anlaşılmaz "ŞİİRLER" yazmasını buna bağlıyorum ben....
Emperyalizm ve onun yardakçıları görevini yapmış...
GERÇEK TÜRK ŞİİRİ Mİ?
Gerçek elleri sayesinde o ilmik ilmik kendisini dokuyor...
Bir gün, bu GARİP özentisi EMEKLİLERE ve İKİNCİ YENİ ÖZENTİSİ yaşları genç ruhları yaşlı gençlere TOKAT indireceği günleri bekliyor...
İYİ ŞAİR NEDEN Mİ YOK ?
Bir de bu açıdan düşün ey okur !
18 Nisan 2010
UFUK KESİCİ