Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Eylül '10

 
Kategori
Haber
 

Asıl savaş şimdi başlıyor.

Asıl savaş şimdi başlıyor.
 

Asıl savaş şimdi başlıyor.


Referandum sonuçları belli oldu. Biz 07.08.2010 tarihinde yayınlanan Referandum savaşları isimli yazımızda “Evet” çıkacağını söylemiştik. Yani sonuç benim için sürpriz olmadı. Peki sonuçları nasıl yorumlamalı?. Bundan sonra ülkenin geleceği nasıl olacak? Bu yazımızda önümüzdeki beş yılın kısa bir değerlendirmesini yapacağız.

1)CHP ve MHP açısından. Kişisel görüşüm CHP referandumu kaybetse de referandumdan kazançlı çıkmıştır. Hayır oylarının yaklaşık %30-32 kısmı CHP’ye ait oylardır. Yanı Kemal Kılıçdaroğlu operasyonu meyvesini vermiş ve sistemin gelecekte kullanmak üzere yedek sübabı olmayı başarmıştır. Artık CHP sistemin alternatifli iyi bir yedeğidir. MHP ise sistemin dışına itilmiş ve bu nedenle referandumdan en ağır darbeyi yemiştir. Ağırlıklı seçmen kitlesine sahip olduğu Çorum, Yozgat, Osmaniye gibi illerde bile kaybetmiştir. MHP kitlesi RTE’nin bol gözyaşlı ağlamalarına kanıp (Büyük oranda) “evet” oyu vermiştir. Bundan sonra MHP ya söylemlerini değiştirip sistemde kalmaya devam edecek ya da yok olup gidecektir. Irkçı söylemler artık egemenler tarafından pirim verilmiyor. Onlar BOP kapsamında sisteme hizmet verecek partileri tercih ediyorlar.

2)Yetmez ama evetçiler: Bence bu oylamanın kaybedenlerinden biri de Yetmez ama evetçilerdir. RTE sonuçlar belli olduktan sonra yaptığı açıklamada yeni bir anayasa değişikliğini şimdilik rafa kaldırmıştır. 2011de yapılacak seçimler ve 2012de yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimleri için bunu bir koz olarak kullanacaktır. Böylece Yetmez ama evetçilerin 13 eylül sabahı yeni bir anayasa özlemleri daha başlamadan bitmiştir. Bu arkadaşlara sormak gerekir. Kullanılmak nasıl bir duygu? Üstelik kendilerini sol diye nitelendiren bu arkadaşlar sol kitleden kendilerini soyutlamışlardır. En azından kişisel anlamda benim için bunlar solcu değil olsa olsa AKP’nin yan kuruluşu konumundadırlar. 12 eylülcülerin de yargılanacakları da yok. Önümüzdeki kısa bir sürede de bunun da geçersizliği ortaya çıkacaktır. Böylece bu arkadaşların referandum öncesi söylediklerinin tamamı geçersiz kalacaktır. Kendi kitlelerine bunun hesabını nasıl vereceklerini iyi düşünmeliler. Hoş tepedeki kişilerin de öyle bir dertleri olduğunu sanmıyorum. Özellikle DSİP bunun böyle olacağını iyi biliyordu ama bir takım çıkarlar uğruna ihaneti seçtiler.

3)Referandum savaşları isimli yazımda belirttiğim gibi bu referandum egemenlerin kendi aralarında yürüttükleri bir savaştır. Görünen o ki egemenlerin en gerici ve yobaz kesimi savaşı kazanmıştır. Bundan sonraki aşama 2011 seçimlerinden sonra anayasa değişikliği ile başkanlık (yarı başkanlık da olabilir Fransada olduğu gibi) sistemine dönüp egemenler için tam anlamı ile dikensiz bir gül bahçesi yaratmaktır. Yani yapılacak değişiklikler özgür ve demokratik bir ülke yaratmaktan ziyade egemenlerin gereksinimine göre belirlenip başkanlık sistemine geçilmesidir. Bu şekilde 2015 seçimlerine kadar giderek daha baskıcı, anti demokratik uygulamaların varlığını daha çok görecek ve hissedeceğiz. Özelleştirmeler tam gaz devam edecek olup elde avuçta kalan son değerler de yok pahasına satılacaktır.(referandumda kabul edilen değişiklikle artık özelleştirmelere itiraz etme şansı da tümüyle yok edilmiştir.) Yoksulluk daha da artacak, varoşlardaki sisteme artık yük olan geniş halk kitleleri giderek yok olmaya doğru gidecektir. (Bir anlamda AKP kendi kitlesini de yok edecektir). Bu ise adi suçlarda artış yaratacak toplum giderek bir kaosa sürüklenecektir. Özellikle kırsal kesimde büyük değişiklikler olacaktır. Büyük tarım firmaları sahnede boy gösterecek ve köylüler giderek daha da topraksız hale gelecektir. İşçi sınıfı nicelikten ziyade nitelik sıçraması yaparak daha da eğitimli bir kesim (Üniversiteliler) işçi sınıfına dahil olacaktır. Böylece gelişen teknolojik değişiklikler sistemde kullanılmaya yoğun olarak başlanacak ve buna ayak uyduramayan eğitilmemiş kitleler kendi kaderlerine terk edilecektir.

4) Bu sürecin sonunda AKP’nin işlevi bitecektir. Eğer AKP kendine eğitilmişlerden yeni bir taban yaratamazsa o da görevini tamamlamış bir parti olarak (Tıpkı bir zamanların ANAP’ı gibi) tarih sayfalarında yerini alacaktır. Ondan sonraki süreçte ise egemenler elbet kendilerine yeni oyuncaklar bulacaklardır.

5) Bu süreçte Kürt sorunu bir şekilde egemenlerin istediği gibi çözülecektir. Artık egemenler böyle bir sorun istemiyor. Zaten BDP’nin boykotunun altında da bu yatıyor. BDP referandum için kitlesine evet tavrı koysa söyledikleri ile çelişecek. Hayır cephesinde yer alsa (ki boykot yaklaşık %10 luk bir kitleyi etkiledi) Bu sefer evet çıkmama ihtimali var. Yani boykot bir noktada RTE’nin kurtuluşu oldu. Hem RTE kazandı hem de BDP. BDP ve PKK 2012 kadar uslu durur egemenlerin istediği gibi davranırsa Başkanlık sistemi ile birlikte bu sorun da çözülecektir. Bu arada da ağızlara birkaç parmak bal da çalınmaya devam edecektir. Bundan sonra nasıl bir süreç yaşanacağı PKK’nın ve BDP nin tavrına bağlı olacaktır. Referandum öncesi A.Öcalan’a verilen sözlerin ne kadarı hayata geçirilecek hep birlikte göreceğiz.

6) Yaklaşık 2020 yılına kadar sürecek bu süreçte bence asıl belirleyici olacak olan Devrimcilerin tutumudur. Bu süreç Devrimcilerin tarihle sınavı olacaktır. Devrimciler üzerinde baskı daha da şiddetlenecek anti demokratik uygulamalar daha da artacaktır. Nicelik ve nitelik örgütlenmesinde her türlü baskıya rağmen devam edilip başarılı olunursa sürece müdahale söz konusu olabilir. Yani Devrimciler açısından asıl savaş şimdi başlıyor. Bıkmadan usanmadan halk örgütlenmesine devam edilmeli ve kitle tabanı yaratılmalıdır. Nitelikli kadrolar daha fazla fedakarlık yaparak söz konusu süreçte mücadele ivmesini yükseltmeli ve mutlaka bir noktasında sistem delinmelidir. Her türlü toplumsal muhalefet eyleminde yer almalı ve Devrimcilerin varlığı hissettirilmelidir. RTE’nin öcü gibi korktuğu Devrimciler sınıfsal mücadelede bir şekilde aktif olarak yer almalıdır. Burada artık etkileri yok olan ama hala nicelik olarak ciddi bir varlıkları söz konusu olan Kemalistler (Burada kastım darbeci kesim ve ordu değildir) bu mücadeleye dahil edilmelidir. Atatürkçülük bu ülkede 12 Mart 1971de bitmiştir. Ancak özellikle küçük burjuva kesiminde ciddi bir nicelik payı olan Kemalistler bu mücadelede cepheye dahil edilmelidir. Giderek toplumsal muhalefet kesimi artık devrimcilerin kontrolü altına alınırsa bence bu sürece Devrimciler damgalarını vurabilirler.

Gelecekte güzel günler görmek umuduyla.

Ali İhsan Uğuz

 
Toplam blog
: 72
: 2174
Kayıt tarihi
: 11.04.08
 
 

3 Ocak 1958 doğumluyum. S.Muhasebeci Mali Müşavir olarak çalışmaktayım. Edebiyat ve sinema ilgim ..