- Kategori
- Öykü
Asırlık zeytin ağacı

Çocukken, yazlığımızın bahçesinde asırlık bir zeytin ağacı vardı. Arsanın tam ortasındaydı ve babam onu kesmemek için evi küçük yaptırmıştı. Minicik bir evdi ama ağacı bahçenin en güzeliydi. Ne yediveren gülleri, ne erik, ne de şeftali ağaçları onunla boy ölçüşemezdi.
O eve gittiğimiz de, ilk işim ağaca tırmanmak olurdu. Bir de dalım vardı. Dal dediysem genç bir ağaç kadar… Üzerine uzan, diğer dala tutun, düşmeyi göze alabiliyorsan üzerinde uyu, öyle bir dal. Ne çok severdim o ağacı ve dallarında gezinmeyi…
Arsayı ilk almaya gittiğimiz de, köyün kızları kanaviçeler işliyorlardı gölgesinde, çeyiz için… Umutları vardı. Sonraki yıllarda o kanaviçeler yer buldukları evlerde, bazen mutluluğa, bazen derin mutsuzluklara, bazen de ölümlere ve geri dönüşlere şahit oldular. O ağacın bahçesini süslediği evde, ben de o kızların hayatlarının 20 yılına şahit oldum.
Kendimden söz etmeyeceğim. O ağacın gölgesindeki yıllarda ben çok mutluydum… Bilmem şimdi o ağaç hala orada mıdır?...