Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Eylül '10

 
Kategori
Deneme
 

Aşk'a Dair İçli Sızıntılar...

Aşk bir kumardır derler... Hani kimin kazanacağı, kimin kaybedeceği belli olmayan kuralları olan... Belki de kısa mutluluklara gebe olduğu için...

Kumar dedik ya... Kazanmak istedikçe varlığımızı ortaya koyan, sevenlerin varlığını... Bazen de kalp kalbe rest çekmeyi bile içeren... Aşk'ta kalbine rest çektin mi bir nevi yaşama da rest çekersin... Aşk'ta rest çekmekle başlar her şey!

Özgürlüğünü paylaşmaktır aşk, hesapsızca düşüncelerini... Düşlerini de korkusuzca...

İnişlerine çıkışlarına, gidişlerine gelişlerine katlanmaktır.

Bu gidiş ve gelişlerdeki yalnızlıklarına, uykusuzluklarına, gözyaşlarına...

Aşkın gidişiyle kendini aramaya başlarsın, yalnız yollarında, içindeki incinmişliğinle...

Acıya, anıya dair ne varsa alırsın omuzlarına, çıkarsın bilmediğin bir yola...

Gene de sabrım olursun böyle gecelerde... Gene de seni düşünürüm... Umut olursun içimde... Uzaklardan nefessiz kaldığım gecelerimde nefes bulurum.... Nefes olursun gene hayat bulduğum... KIZAMAM Kİ böylesi GİDİŞLERİNE....

Kendimce düşünüyorum... Hiç kimse, ama hiç kimse sevdama senin kadar yakışmamıştı ve sevdam hiç kimseyi yaşatmadı yüreğimde senin kadar...

Bakıyorum yazdıklarıma, öylesine dolaşıyorum kendi satırlarımda, cümlelerimin çoğu yarım kalan sözcüklerinin kıvrımlarında...

Daldan dala atladığım karışık zamanlarımdayım...

Seninle güne başladığım zamanları düşünüyorum... Aynı heyecanla küçük bir telefonun tuşlarında saklısın... Telefon avuçlarımda, sen aklımda ve yüreğimde... Ben öyle hep bekliyorum...

Gözlerimi yeni umut ve mutluluklara açarken sıcak bir günaydınla yanımda olmanı istiyorum!

İster istemez, hakkım olmayan, belki de herkesten daha çok hakkım olan bir sahiplenme hissiyle sahipleniyorum seni...

Diyorum ya, satırlarımda bir sürü boşluk var... Sanma kurallardan... Dolacak ama dolduramıyorum... Bunu da Eylül'ün hüznüne vuruyorum bu akşam! Ya da genç bir ölümün ardından, ufak şeyler diye nitelendrip de üzüldüğüm şeylere...

Aslında üzülmemem gerektiğini düşünürken senle değil bu sefer, kendi düşüncelerimle iç içeyim...

Dedim ya, sabahlar karıştı yine... Onları gecelere ayıramıyorum.

Belki de bu akşam bir bulmacayım ben, çözülmeyi bekleyen... Soldan sağa, aşağıdan yukarıya belki de çapraz.

Sevgiler bitmez... Sevgilerde vazgeçişler olmaz... Sevgi, gönülde şekil değiştirmez...

Yaşandıkca yaşatılır sevilen. O, bu yüzden CAN dır....

Ama kimi zaman saklanır bu sevgiler, sevilenin gereği, sevilenin mutluluğu için.

Yazdığım bu satırların sonu gelir mi bilmiyorum?

Gelmesin de istiyorum...

Gailba bu gece biteremiyorum... Bitmesin istiyorum...

Belki de yazmaya çalışmam uyumak istememden...

Korkarım seni kaybetme düşüncemden...

Düşüncelerimi senin o şefkatli kollarına bırakıyorum... Belki de narin, narin sallarsın diye.

Sevgimi, korkusuzca sana emanet ediyorum bu akşam... Bir bebeği emanet eder gibi!

Kaybetmeyeceğimi bilmenin verdiği bir güvenle!

Bu akşam, hep yazsam da AŞK dediğin şey, yazılarda değil, asıl YÜREKTE yaşanır...

Yazılanlar yüreğin dile gelmesidir bazen..

Gelip de dize, dize, satır, satır sızmasıdır bazen...

Ana kaynağından... Değil mi?

 
Toplam blog
: 227
: 543
Kayıt tarihi
: 16.01.08
 
 

Fazla söyleyecek bir şey yok herkes gibiyim. Artık... Bazı acılar faydalıdır. Önce üzer, sonra he..