Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Haziran '07

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Aşk benden sorulacak

Aşk benden sorulacak
 

Aşk her zamanda farklı bir şekilde yaşanır, her kültürde, ve her iklimde. O zaman aşkın tarifi yoktur, ilacı yoktur, ama aşk üzerine söz eden çoktur. Aşk tarife sığmıyorsa, arif gereken bir durum mudur? Bence değildir, çünkü arif aşık olmaz, ve arif tarife gerek olmayan bir aşkın peşinden koşmaz.

Ama birileri, adına “aşk doktoru” unvanı ekleyerek, veya başka unvanlar ekleyerek, aşk ile karşılaşan insanlara öğütler veriyorlar ve yaşamları söylediklerini uymayınca gülüyorlar, arlanmıyorlar. Hele birileri gamzeli aşıklar korosu şeklinde piyasada göründüler ve evlerini ve dahi çocuklarını terk ederek evlendiler. Aradan kısa bir süre geçti erkek tarafı mızıdı, “ben çocuğum büyürken yanında olacağım” diyerek ikinci gamzeliden boşandı, evine döndü. Ve çocuğunun annesi adamı yeniden eve aldı, hayatına aldı.

İşte bu aşk uzmanlarının hayatını izlediğinizde onların tavsiyeleri ile aşk denilen şeyi onların kelimeleri ile tarif etmişseniz, siz ey onların kitaplarını en çok okunanlar listesine sokanlar, sonucunuz “aşk hiçtir” olmalı. Ama heyhat aşk bir hiç değildir.

Eğer aşk, ölçülen bir şey olsaydı şimdiye kadar bilim onun eşkalini çıkarırdı. Onu yaşayın sadece yaşayın, hem de derin yaşayın, çünkü aşkın tek ölçülen parametresi süresidir, o da kavuşmaz isen ölene kadar, kavuşursan iki senedir. Bazı kavuşmalarda bir ay bile olabiliyormuş süre. Her aşık, kendisini dünyadaki ilk aşık sanır, başkası aşk yaşamamıştır bir tek o yaşıyordur. Hatta aşk dediği daha önceki duyguları da unutur ve “ben onları aşk sanmışım” der, halbuki içinde bulunduğu durum için de öyle söyleyecektir ilerde.

Klasik romanlarda dikkat edin, zamanın olaylarını, sosyal yapısını anlatmaya gayret eden yazar, aşka hepsinden çok yer vermiştir romanında.

Harp ve sulh, bir dönem Rusya’sının savaşlarını anlatırken içindeki aşk öyküsü kalır aklınızda en çok, Karamazof kardeşlerin ne anlattığını düşünüyorsunuz, babalar ve oğullarda nihilist Bazarov bile aşk karşısında şaşırır. Aşksız bir dünya olamaz der klasikler bize. Fakat klasiklerin yazarları bu dünyada yaşasaydı, aşkı yazabilirler miydi? Onların anlattığı aşk ne kadar acayip duruyor bugünün dünyasında. Hani son dönemlerin sık kullanılan bir cümlesi vardır “yok öyle şey” diyorlar tepki gösterirken insanlar, aşkı klasiklerdeki gibi anlatırsanız bu devirde genç insanlar “yok öyle şey” diyecektirler.

Acaba sahiden mi yok, yoksa bir yerlerde gizleniyor mu? Bir yerde gizlenmiyor, önümüzde, yanımızda geziyor ama, kentlerin abuk koşturması nedeniyle göremiyoruz. Her şeyin çoğaldığı bir dünyada, iki gönül bir olunca cümlesinin ardı eskisi gibi bağlanmıyor.

Aşk her zaman gözümüzün önündeydi, ya da sevdiğimizin gözlerindeydi, biz göremedik diyecek insanlar bir yirmi yıl sonra. Aşkın, şehvetle karıştığı bir alemde, tanımlanamasa bile anlaşılabilen bu duyguyu yaşayabildiğini gördüğünüz iki genç bulursanız, elinizden geleni yapın. Şartlar şu, üniversite mezunu, ve üç büyük kentimizde yaşıyor olacaklar.

Aşk şehvetsiz olursa bir işe yaramaz mı? Eskiden şehvet aşka yakışmayan bir durumdu, biz aşık olduğumuz kızları, yemez, içmez, yellenmez, horlamaz sanırdık, melek gibiydiler. Şimdiki aşklar şehvetsiz olmuyor. Şehvet tek başına yaşar ve aşk gerekmez, ama bugün aşk şehvetle olmaz ise, pek yavan kalıyormuş. Niçin mi, sabır kalmadı, kimsenin zamanı yok, o nedenle naz işe yaramıyor. Siz benim anlattıklarımdan farklı şeylere tanık oluyor musunuz? Oluyorsanız belirtin. Çünkü yakında kendimi “gelecek zamanların, aşk ve duygu hekimi “olarak ilan edeceğim, haberiniz olsun.

 
Toplam blog
: 283
: 1304
Kayıt tarihi
: 04.12.06
 
 

Nükleer fizik doktoru, şiir yazmaya çalışıyor, kalite yönetim sistemleri danışmanı, öykü deneme yaza..