Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Ocak '09

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Aşk tükenmiyor (muş)

Aşk tükenmiyor (muş)
 

''ABD’de yapılan bir araştırma uzun yıllar birlikte yaşayan çiftlerin, aşklarını ilk gün gibi sürdürdüğünü ortaya koydu''

''TUTKULU aşkın sanıldığı gibi zamanla yok olmadığı, 20 yıldır birlikte olan bazı çiftlerin hâlâ ilk günlerdeki gibi tutkulu olabildiklerini belirlendi. New York’taki Stony Brook Üniversitesi tarafından yapılan araştırmada, 20 yıllık ilişkileri olan çiftlere ve yeni bir ilişkiye başlayanlara partnerlerinin fotoğrafı gösterilerek beyin taramaları karşılaştırıldı. 20 yıllık ilişkisi olan her 10 çiftten birinin beynindeki reaksiyonların yeni çiftlerinkiyle aynı olduğu görüldü.
Fotoğraf hormon seviyesini artırıyor
ARAŞTIRMACILARIN “kuğular” olarak adlandırdığı bu gruptaki kişilerin, birlikte oldukları kişinin fotoğrafına baktıklarında beyinlerindeki dopamin hormonu seviyesinin aniden arttığı tespit edildi. Araştırmacı Arthur Aaron, 20 yıldan uzun süredir birlikte olan deneklerin hâlâ aşık olduklarını söylediklerinde “Kendilerini kandırıyorlar” diye düşündüğünü ancak araştırmanın bunun doğru olduğunu gösterdiğini söyledi. Daha önceki araştırmalarda, aşkın ilk dönemlerindeki duygu değişimleri ve takıntılı ruh halinin 15 aydan sonra azaldığı ve 10 yıl sonra da tamamen yok olduğu belirlenmişti.''
(Milliyet Yaşam'dan)

Sevgili Dostlar; Aşk için o kadar çok şey yazılıp-çiziliyor ki, gözardı etmek imkansız...Aşk, asla anlatılamayacak hikayelerdir. Yani özeldir...Herkesin Aşk anlayışı farklıdır. Kimine göre aşk; yalnız kalmaktan korkmak olduğu gibi, kimilerine göre yalnızlık olabilmekte...Kimilerine göre paylaşmak olduğu gibi, kimilerine göre ise paylaşmamak olabiliyor...Haberde bahsedildiği üzere; Tutkulu aşk, asla kaybolmuyormuş...Aradan geçen yıllara aldırmadan, hala ilk günkü tazeliğini ve duygu yoğunluğunu koruyabiliyormuş...Zaten, yeni evlenen çiftlere ''Bir yastıkta kocayın'' demek, adetten sayılırken, aslında tutkunun esareti olan aşk, kaybolmasın diye söyleniyormuş demek ki..?

Bu konuda güzel bir hikaye var;

'' Klinikte oldukça yoğun bir sabahtı... Saat 08:30'da, tahminen seksen yaşlarında bir adam, başparmağındaki dikişleri aldırmak üzere içeri girdi. Çok acele davranması gerektiğini, saat tam 09:00'da bir randevusu olduğunu söyledi. Kendisiyle ilgilenecek doktorun yokluğu, büsbütün telaşa vermişti onu. Heyecanını hissettim ve kendisine, oturmasını söyledim. Çünkü; tedavisinin bitmesi ve onun birisini görmesi, en azından bir saat sürerdi.

Saatine baktığını görünce, başka bir hastam da olmadığı için, yarası ile ben meşgul oldum. Tetkik ettiğimde, yaranın çok güzel iyileştiğini görünce, doktorlardan birisine bantları açmasını ve yeniden sarmasını söyledim. Yaranın tedavisi esnasında konuşmaya başladık. Bu kadar acelesi olduğuna göre, bu sabah bir doktorla randevusu olup olmadığını sordum. Bana, ''Hayır...'' dedi. Bakımevine gidip, eşi ile kahvaltı etmek için acelesi olduğunu söyledi.

''Eşinizin sıhhati nasıl ?'' dediğimde bana; ''Orada uzun bir süredir kalıyor. Alzheimer hastalığının bir kurbanı...'' dedi. Konuşurken yarasını da sarmış oldum ve karısı onu beklerken biraz da geç kalmış olmasından dolayı, ''Eşiniz endişe duyar mı ?'' dediğimde, ''Beş seneden beri beni tanımıyor'' dedi. Şaşırmıştım. ''Sizi tanımadığı halde, yine de her sabah onu görmeye mi gidiyorsunuz ?'' derken, elimi okşayarak gülümsedi. ''O beni tanımıyor ama, ben halen onun kim olduğunu biliyorum...''

Sevgili Geveze'nin; Aşka dair kitabından almış olduğum bu hikaye, Gerçek sevginin ve Tutkulu Aşkın en güzel örneği...Sevgili dostlar; her kim olursak olalım, sevgiden ve hatta tutkulu sevgiden asla vazgeçmeyelim...Herşeyin başında sevmek, ve yine sevmek geliyor...

Bir Restaurant'ta; yaşları 70 civarında bir çift, mum ışığında yemek yemektedirler...Onlara servis yapmakla görevli garson genç, yaşlı çiftin masasına servis için her yaklaştığında, Yaşlı adamın karşısında oturmakta olan yaşlı hanıma, ''Hayatım, balım, Tatlım, sevda çiçeğim, çimen gözlüm, aşkım, birtanem, dünyada tatlısı, Eşsiz yaratığım, balböceğim...'' gibi hitaplarla konuştuğunu gördükçe, kendi kendisine '' Allahım, bu nasıl bir sevgidir ki, bu iki yaşlı sevimli ihtiyar yıllara, aşklarıyla adeta meydan okuyorlar ve ben inanamıyorum buna...'' diye düşünmektedir...

Bir ara yaşlı hanım; çantasını eline alır ve masadan kalkar, lavaboya makyajını tazelemeye gider...Genç garson ise, bunu fırsat bilerek, masada yalnız oturmakta olan yaşlı adamın yanına yaklaşır ve herhangi bir isteği olup olmadığını sorar, adam olmadığını söyler ama garson gayet kibar bir tavırla, ''Çok afedersiniz beyefendi, size bir şey sorabilirmiyim ?'' der. Yaşlı adam ''buyur sor bakalım genç adam..''der. ''Efendim, geldiğinizden bu zamana kadar servisinizi yapıyorum ama, istemeden de olsa, kulak misafiri oldum, bu yaşınıza rağmen eşinize hala, Hayatım, balım, tatlım falan tarzı hitap ediyorsunuz. Böylesi büyük bir sevgiye az rastlanır herhalde ?'' diye sorar... Yaşlı adam hınzırca gülümser ve garsona doğru eğilerek, '' Sus evlat sus, ben iki senedir onun adını hatırlayamıyorum ve onun için böyle durumu idare ediyorum, sakın renk verme...!'' der...

Evet sevgili dostlar; herkese, daima aşk ve tutkulu sevgi ile dolu günler diliyorum. Sonsuz saygılarımla...

 
Toplam blog
: 122
: 2970
Kayıt tarihi
: 26.03.07
 
 

Ankara Doğumluyum... Yazı yazmayı, çizmeyi, okumayı, izlemeyi, dinlemeyi, vb...vb... seviyorum. Bodr..