- Kategori
- Aşk - Evlilik
Aşk üzerine...
''Güzelliğin on para etmez, bendeki bu aşk olmasa!'' diyen Aşık Veysel'i, daha ''Aşık'' adayı iken tanıdığımda, sazı elinde, dağ taş gezerdi.Görmeyen gözleriyle köy köy dolaşırken, ''Nasıl bulursun yolunu? '' dediğimde, gülmüştü.Ve ''Dağdaki otlardan, böceklerden, esen rüzgardan çağlayan sulardan, meleyen kuzuların çıngırak sesinden ve dağların 'Heyhey' lerin’den '' diyerek cevaplamıştı. beni.
<ımg alt="" hspace="0" src="/Images/Blog/BlogResimleri/15022007075606.jpg" align="left" border="0">HOZAT denilen diyarda, sazı sırtında, kuşağı belinde, mendili boynunda, yüreği elinde değneklerle yolunu bulurken, her zamanki kahvehanesindeki köşesine usulca oturur, derinlere dalardı... Ve kimseler aldırış etmezdi ona. 'Bir gariban'' diye bilinirdi yörede. Okuma yazması kıttı Ciğerinden gelen mısraları, ona buna yazdırır, kalbinin sesini de tellere dolayarak seslendirirdi onları... Fazla gelen mısraları, dağarcığına atar, bir başka sefere seslerini döşemek için, bunları, aklının raflarına dizer, saklardı. Kalp yordamı ile görür, el yordamı ile de yol alırdı...
Görmeyen gözlerle yolunu arşınlarken, kimi yerde yolunu rüzgarlardan soran Aşık Veysel, kimi zaman ''Kekik'’ ler’in kokusundan bulur yolunu. Kimi zaman da koyunların çıngırağından...
Önümüz, sevgililer günü... Dağ, taş her yer, bir günlüğüne 'Sevgi'' ile patlayacak, , '’Novaro’nun topunun'' gümbürtüsünü bastıracak... Elimizi onun için ben de çabuk tuttum anlayacağınız. Eee, kolay değil. ''Aşk'ın'' tansiyonu ölçülecek... Alışveriş artacak. Kırılan kalplerin sırçaları, yapıştırılacak...
<ımg alt="" hspace="0" src="/Images/Blog/BlogResimleri/15022007075641.jpg" align="right" border="0">Birileri, ballı ballı konuşacak: '' 7 ayrı ilden, 7 çeşit arı getirseler, 7 çeşit arı, 7 ayrı çiçekten bal yapsa, senin kadar ''Tatlı'' olamaz... İyi ki varsın!'' Amanın!.... Bu sözler yürek paralayan sözler... Hem de birinci sınııf... Öyle de... Buna, birileri ‘’ Ossaat'' , üçüncü sınıflık cevap verecek tabi: ''Get lan işine Allahsız garı!... Sen adam mı gandırıyon be!... Dinime, imanıma arıların memleketi mi olurmuş? ! Oggası gaça lan bunun? !... Bal lazımsa, Rüstem'den alak da yiyek, garnımızı doyurak !Dırnağım gadan arıya mı galdık lan biz!? .’’ şeklinde... Ört ki, ölem!..
Aşk, topu topu üç harf... Ama ''Cürmü'' büyük!...Tariflere, reçetelere sığmaz. İnsanın anasını da ağlatır. Bıkılınca ''Ölüsü'' çıkar orta yere... ''Unutulunca'' da, gömülür... Hele tüccar kafalısı da tarif eder aşkı sevgililer gününde: ''Aşk, haftada 5 lira ile geçinemez!'' der. Hooooop... KDV 'si n'olack? Hı? !.. Kolayı var.''Fiş miş istemez, tenzilat yap''denilecek .Der mi, der..
<ımg alt="" hspace="0" src="/Images/Blog/BlogResimleri/15022007075703.jpg" align="left" border="0">Bir aklı evvel de, bu sevgililer gününde patlatacak lafı: '' Eğer, aşkın bir sabun ise, köpürt beni Pakize!... İmza: Sabuncu Keleş Rıza'' Bu da başka bir çeşidi herhalde. Pakize’nin, sabun’un arkasına saklanıp, sabunlarının reklamını yapıyor olabilir de... Olan, ''Aşk'a oluyor’’tabi..
Aşk dedin mi, içinde ''Tutku'' olmalı Bir tutam da sadakat... Bir tutamlık sevgi otu, bir çimdik gözyaşı, bir okka özlem, bir çuval dolusu aşk olmalı içinde..
Aşk, yorucu ve yüceltici bir duygu... Durulduğunda , sevmeye yöneliyor insan... Yoğurdu kese torbasına koy, suyu süzülür gider. Geriye kalanı da tortudur. İşte öyle bir şey... Aşkın bir de ''Acı'' vereni makbuldür. Denemesi de bedavadır... Aşk acısını vaktiyle tadanlar, bu acı biberi çok iyi yiyebilirler. çıkmaz. En iyisi mi, aşk'ın da, biberin de tadında olanını seçmek lazımdır.
Bazıları evlenir, çoluk çocuk sahibi olur. Hala daha ‘’Ben aşık olmadım’’ der. Aşktan habersizdir... Öyle ya! Nasıldır aşık olmak? Yenilir mi? Yutulur mu?
<ımg alt="" hspace="0" src="/Images/Blog/BlogResimleri/15022007075725.jpg" align="right" border="0">Aşk’ta nefret var. Seks var. Özlem var. İtiş kakış var. Gözyaşı, hıçkırık, kıskançlık dırdır var... Otuz iki kısım tekmili birden. Seyri bedava üstelik... Katmerlisi var . Yahnilisi var. Bol acılısı var. Az pişmişi var... Olgunu var. Mübarek aşure kazanı gibi bereketli de ha!
‘’Aşk’’ hormon meselesidir derler. ’’Ne ga hormon, o ga aşk..’’ Eeee, bitince n’olacak? Sorulur mu bu da yani. Olacağı şu: Bakkal Hüsam efendiye gideceksin. Ceplerini gösterip, doldur şuradan elli liralık diyeceksin. Honiyle boşaltacak o da ceplere hormonu. Fıstıki renkte mi, limoni renkte mi, sincabii renkte mi? .Arzuya bağlı tabi...
Aşk’ta ‘’Tutku’’ var derler... İnsan yemeden içmeden kesilirmiş. Aşkın hem yaşı var, hem kurusu hem de gölgede makbul olan kurutulmuşu var. Güneşte kurutulmuşlar, ‘’Gölgede ‘’ denerek ihraç bile ediliyor. Durumu fark edilince de uçakla sınır dışı edileni var..
<ımg alt="" hspace="0" src="/Images/Blog/BlogResimleri/15022007075757.jpg" align="left" border="0">Bizlerin bir elma şekeri benzetmesi vardır aşk üzerine. Şimdilerde öyle olmuyor. Elmanın şekerini yalıyorsun sadece. Elmasını yemeden, sap ile birlikte çöpe atıyorsun. O bakımdan ‘’Sapı’’ elinizde kalmıyor hiç olmazsa.. Anlayacağınız, ’’Elma’’ işinde de aşama yaptık..
Şimdiki aşklar çeşit çeşit.. Bunun ‘’İlk Aşk’ı’’ var.. Yıldırım’ı var.. ELT.si var.. Kargoya verileni var... Mikro dalgalı olanı var.. ‘’Acele posta’’ olanı da iş görüyor canım..
Peri Padişahının kızı da aşk arayanlardanmış. O devirde ‘’Sevgililer günü’’ henüz icat edilmemişmiş.. Kız, kendisine talip olanları sınarmış. Test’den geçirirmiş.Sevgili adaylarına haber salmış: ‘’Her kim şu gemiye korkmadan biner, karşı sahile salimen geçer, o yiğit de o zaman, aşkıma değer!’’ Zira, adayların bindiği o tekne yolun orta yerinde batarmıış her seferinde..Nam salmış kızın gemisi, ’’Korku gemisi’’ ismini almış. Bir deli-dolu çıkmış ortaya: ‘’Korkmuyorum! Bu sefere hazırım! Kaderime de razıyım!’’ demiş.Etraftan da : ‘’Yazıktır canına’’ demişler. Yoldan vazgeçirememişler delikanlıyı .Ve yine: ‘’Yoksa padişah kızı mıdır seni cezbeden’’ diyen olmuş.’’Hayır’’ diye kükremiş adam: ‘’İsmi güzel olanın, cismi de güzeldir ezelden. Bu peri başka peri.. Çarparsa beni çarpsın, bu deli divaneyi..Deli deli, kulakları küpeli..’’
Mukaddesmiş ‘’Sevgi’’ o mavilikler ülkesinde. Şimdi KDV .çıktı çıkalı, işler iyice sulandırıldı... Efendime söyliyeyim, hazırmış gemi.. Çıkılmış yola.. Bacasından dumanı, savura savura.. Haydi, ’’Uğurlar ola!’’..
<ımg alt="" hspace="0" src="/Images/Blog/BlogResimleri/15022007075817.jpg" align="right" border="0">Nehrin tam orta yerinde, stop etmez mi tekne? ! Eyvah ki, eyvah! Bizim aşık, sarkmış küpeşte’den.. Bir de ne görsün? ! Pervanesiyle oynarmış Peri kızı.. Var bir hinoğlu hinliği.. Dur bakalım n’olacak derken, çekmiş kılıcı delikanlı. Aşağıdan bir çığlık..’’Yapma dur!’’ tam da kılıç inecekken tepesine.. Tabi, kılıç havada kalakalmış.. Sudaki yabancıyı almışlar güverteye.. Peruk çıkmış kafadan. .Böyle yaratmış Yaradan... Ay parçası bir kızmış, pervaneyle oynayan.. Gözleri? İri iri.. Peri Padişahının kızı değil miymiş kendisi? !! Böyle denermiş, gelecekteki eşinin sevgisini, cüretini...
Ulaşmış gemi batmadan karşı sahile.. Müjdeler olsun herkese.. Cin tonikli, KDV si dahil.. Kırk gün kırk gece.. İrsaliyesi içinde, bitirmişler işi... İşte bu da aşk’ın başka bir türlü çeşidi..
Aşk oku, gitti gider... Çağırmayalım geriye...
ımg>ımg>ımg>ımg>ımg>ımg>