Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Şubat '14

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Aşka düşeli

Aşka düşeli
 

Kanatmadan diken, gül sevilemez mi?


Başıma ne geldiyse aşktan geldi.

Yüreğimde yaralar, başımda belalar eksilmedi. Genç yaşımda saçıma aklar düştü. Tanıyamaz oldum kendimi. Uçurumun kıyısından döndüm her defasında. Elim kolum bağlıydı, gitmelere yol verdim, engel olamadım. Ağladım sabahlara kadar. İçime gömdüm acılarımı. Kan kustum ama gülümsedim yine de dost yüzlü düşmanlara. Belli etmedim kimselere derdimi.

Gecenin yalnızlığında kendimden geçtim kaç kez. Elimde fotoğraflar aylarca yas tuttum. Çıkmadım sokaklara, caddelere. Yollar hep bana anıları getirirdi. Dizlerim tutmaz gidemezdim ötelere.

Yaralı bir serçe gibi bekledim ölümü ya da kurtuluşu belki. Yavaş yavaş tükettim kendimi. Boylu boyunca uzandım ölümlere.

Bedenimde yaktığım sevdalarım kül eyledi beni. Avuçlarımda biriktirdiğim gözyaşlarım sel eyledi beni. Kaptırdım kendimi yok olmalara.

Yüreğime fazla geldi yaşadıklarım. Çektiklerimin altında kaldım. Çekip çıkaran olmadı girdiğim enkazdan. Kaç gün kaç gece kaldım kim bilir. Duymadı kimseler feryadımı. Görmedi aylarca düştüğüm kör kuyudaki beni.

Soğuklarda kaldım kaç kez dondu yüreğim. Kaç kez çözüldüm baharlarda. Eridim çağladım sularda. Kendimi topladım kaç sabah kaldırımlarda. Kimselerin beni tanımadığı tenhalarda dilendim unutarak gururumu.

Bir göz odada tutunmaya çalıştım hayata.

Halden hallere düştüm. Ben bile inanamadım aynadaki halime. Her gün bir başka bedende yaşar oldum. Ve her gece bir başka bedende öldüm. Dibine vurmuştum artık. Kimliksiz topraklarda yitik bir yolcuydum artık.

Alabora olmuş bir gemide amaçsızca çırpındım hep.

Yalnız başıma beklemeler yaşadım ben. Her defasında yalnızlığımı götürdüm kendimle. Ağlayan da bendim, teselli eden de bendim.

 Bir sınavdan geçiyordum ölmekle kalmak arasında.

Düşüncelerim bulanık, gözlerim dumanlı, uçsuz bucaksız bir yolda pusulası yitik bir yolcuydum.

Hayat bir başkaydı gözümde. İhanet, güven ve aşk yeniden şekilleniyordu beynimde.

Sahi aşk neydi?

Sevgi dedikleri gerçekte var mıydı?

Seven sevilenin kölesi miydi hep?

İnsan güvenemeyecek miydi sevdiğine?

Ya verilmiş sözler… Böyle çabuk mu unutulurdu?

Kalan hep seven mi olacaktı? Giden bir gün hesap vermeyecek miydi kalana?

Zamansız acılar hep aşkta mı saklıydı? Hüzünler demet demet çiçeklerle mi sunulurdu böyle?

Hep bir tarafı eksik mi kalacaktı kalplerin? İnsan sevdiğine hep böyle pişman mı olacaktı?

Sahi neden sever insan bir başkasını? Bunca acıya rağmen neden tuzağına düşer bir yabancının? Kanatmadan diken, gül sevilemez mi? 

 
Toplam blog
: 46
: 1156
Kayıt tarihi
: 07.05.13
 
 

1977 doğumlu. Atatürk Üniversitesini bitirdi.Öğretmenlik ve yöneticilik yaptı.2007'de Ankara Üniv..