- Kategori
- Aşk - Evlilik
Aşkın İhtimal Hâli
“Ben senin beni sevebilme ihtimalini sevdim” demiş zamanında Yılmaz Erdoğan. Bazılarımız için trajikomik bir gerçek açıkçası bu durum. Evet.. Bazılarımızın aşk ile münasebeti aşkın kendisinden ziyade onun ihtimali ile oluyor gerçekten de. Bu mesele üzerine bir gözlem yapmak istiyorum müsaadenizle… Baştan söyleyeyim ergen edebiyatı yapmayacağım. O yüzden gönül rahatlığı ile okumaya devam edebilirsiniz…
Burada insanın yaşadığı bir duygu yoğunluğu söz konusu öncelikle. Platonik aşıklar da bu yoğunluğu diğerleri gibi yaşar. Ancak özgüven eksikliği temelli kişisel problemlerden ötürü bu duygu içerde başlar, yaşanır ve genellikle karşı tarafın haberi dahi olmadan başladığı yerde son bulur. Bu durum insan için elbette zordur. Bazı durumlarda ağır travmalara da sebep olabilir. Ancak burada yaşanılan temel sıkıntının olayın genel olarak yanlış anlaşılmasından kaynaklandığını düşünüyorum.
Günümüzün aşklarında ciddi bir samimiyet, iyi niyet ve bakış açısı problemi mevcut. Bu durum karşılıklı, karşılıksız bütün aşklar için geçerli. Öncelikle platoniklerden başlamak gerekirse onların temel sıkıntısı bakış açısı ve yaşadıkları ruh halinin tam olarak idrak edememeleri olduğunu düşünüyorum. Tabi bu insani bir durum ve bir saplantı olmadığı sürece de zararı yok. Ancak durumun fark edilmesi de fazla hasar görmemek için önemli. Takdir edersiniz ki her aşk önce bakma ile başlar. İnsan, iradesi dışında kaynaklanan ilk bakışta elbette etkilenebilir. Bu gayet doğaldır. Ancak aşkın ilk bakışta olması çok çok istisnai ve özel bir durumdur. Bu sebeple platoniklerin sorunu işte burada başlar. İlk gördüğü anda etkilendiği birinin üzerine bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde yoğunlaşan insan bir de bu arkadaşı sık görmeye başlamışsa zamanla bu etkilenmesi bir aşka dönüşecek ve özgüven temelli problemlerinden dolayı bu duygularını ifade edemediği için de platonik bir aşık olacaktır. Burada elbette duyguları ifade etmemenin bir hata olduğunu söyleyebiliriz. Ancak asıl hata ilk bakıştan sonraki takınılan tutumdur.
İnsan, bir kere iradesi dışında bakıp etkilendiği bir insana eğer ortada karşılıklı bir birliktelik niyeti yoksa bir daha bu niyetle bakmamalıdır. Burada olayın dini yönünü vurguladığım anlaşılmasın. O konu da bir şey söyleme yetkinliğim yok. Burada vurguladığım nokta olayın psikolojik boyutudur. İnsan, eğer kendine bunu yapmazsa ne zaman kaybetmiş olur ne de ruhu duygusal bir erozyona maruz kalır. Peki ya hayatımızın aşkı o ise diye soracak olursanız… Bunu anlamak tamamen sizin kişisel maharetinize kalmış. Ancak kendinizi, ne istediğinizi ve karşı tarafı tam olarak anladıysanız vicdanınız size doğru yolu gösterecektir.
Biraz da sevgi kelebeklerinden bahsedelim. Öncelikle şunu söyleyeyim. Eğer şuan hayatınızda biri varsa umarım bu evleneceğiniz insandır. Yoksa evleneceğiniz (evlenecekseniz tabi) insanın sevgi sermayesinden yiyorsunuz haberiniz olsun. İşte aşkına karşılık bulanların da karşı karşıya olduğu sorun budur. Çünkü maalesef bu ulvi duygu günümüzde biraz laçkalaşmış ve toplumun bir kesiminde özellikle de pembe dizi etkisiyle sıradan bir aktivite haline gelmiştir. Bu sebeple platonik olmayan aşklarda problem: samimiyet ve iyi niyettir.
Günümüzde insanların sürekli birbirlerinden ayrılmasının sebebi de bu iki husustur zaten. Bu ayrılmalar hem insan ruhunu yıpratır hem de asıl sevgiliye saklanılması gereken duyguların adeta çarçur edilmesine sebep olur. Bu sebeple insanın hislerine ve düşüncelerine hâkim olması ve bu durumu bir oyuncak haline getirmemesi oldukça önemlidir. Tabi ki bütün bunların farkında olmamız insan olduğumuz gerçeğini değiştirmez ve gönlümüz elbette adres şaşırabilir. Şarkıda da söylediği gibi hatasız kul olmaz. Burada önemli olan bu hatadan olabildiğince çabuk dönmek ve boşuna kendimizi üzmemizdir.
Genel olarak özetlemek gerekirse insanın yaşadığı bu sorunun sebebi nefsi isteklerden kaynaklanan sabırsızlığıdır. İnsan, hayatına (Türkiye ve modern dünya şartlarında) BİR kişinin gireceğinin bilincinde olmalı ve hayatını ilerde kuracağı birlikteliğe saygı çerçevesinde yaşamaya dikkat etmelidir. Yoksa bu güzel duyguyu tam bir meşruiyet içerisinde ve tam olarak tadarak yaşaması mümkün olmayacaktır. Günümüzde yaşanan aldatma, şiddetli geçimsizlik ve ayrılmaların temel sebebi budur.
Aşk, ayrıca sadece iki kişi arasında yaşanan bir duygu olarak da görülmemelidir. Aşk, çok geniş sınırları olan ve aslında insanı insan yapan en temel duygudur. Bu sebeple insan, karşı cinse duyduğu aşkın yanında başka sevdalarla da insanlık kalitesini arttırabilir. İnsan, bir kitaba âşık olabilir mesela. Bir filme âşık olabilir, bir şarkıya bir hayale, ya da özgürlüğünün ve şerefinin teminatı olan vatanına ve toprağına.
En önemlisi de bütün aşkların bir yerde birleştiği aşkın asıl kaynağına aşık olmak daha doğrusu onu bulmak gerekir. Çünkü bütün aşklar aslında bu şekilde bir anlam bulacaktır. Ancak bu günümüz şartlarında bu konuda işimizin oldukça zor olduğu da acı bir gerçek maalesef. Bu yüzden ruhen içinde bulunduğumuz bütün sıkıntılara bu arayış içinde olmamamızın ve aşkın asıl kaynağından uzaklaşmış olmamızın neden olduğunu düşünüyorum. Bu çerçevede sözlerimi Sezai Karakoç’un şu mısraları ile bitirmek istiyorum.
Ey sevgili senin kalbinden sürgün oldum ilkin…
Aslında bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süreği…
Hoşçakalın…
ONUR ORUÇ