Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Mart '10

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Aşkın ilkel hali olarak "Kara Sevda"!

Aşkın ilkel hali olarak "Kara Sevda"!
 

Görsel: Basından


Eğitim, algı, empati ve genel insan sevgisinden yoksun aşkların psiko-patolojik sonuçları, içinde yaşadığımız bu güzel coğrafyada da çok sayıda kalp kırmakta hatta can almakta...

İçinde bulunduğumuz yılın 4 Mart günü Bağcılar'da bulunan İstanbul Ticaret Odası İlköğretim Okulu'nun Müdür Yardımcısı bir erkek, daha önceden gönül ilişkisi yaşadıkları iddia edilen anasınıfı öğretmeni genç bir kadını, öğrencilerin gözü önünde bıçakladı! Yaralı öğretmen, olay yerine gelen ambulansla kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti.

Yine aynı gün Zonguldak'ın Çaycuma İlçesi'ne bağlı Çayır Köyü'nde, kayınpederi, kayınvalidesi ve iki baldızını ormanda pusu kurarak, eşi ve kayınbiraderini de evde öldüren adam (23), ikinci kez hâkim karşısına çıktı.

Sarıyer'de bir kişi, eski damadı tarafından silahla vurularak öldürüldü.

Bu saydığım psiko-patolojik kökenli elim olaylar, ülkemizde, sadece bir gün içinde (4 Mart 2010) yaşanan olaylar. Yıl içinde yüzlercesi cereyan etmekte...

Aşk,

Aşk her bünyede farklı şiddetlerde yaşanıyor. Bazı bünyeler aşkı hak ettiği şekilde yaşar ve kaldırırken bazıları bunu hiç mi hiç kaldıramıyor... Aşk sanıyorum bir insanın kültür altyapısıyla oldukça ilintili...Tapacak kadar karşısındakiyle bütünleşen kişi çoğu kez en korkulan kişiliği de temsil etmekte. Bu tür kişilikler maalesef günü geldiğinde sevdiği kişiyi yerin dibine de batırabilme, aşık oldukları kişilere acımasızca, kendi mallarıymış gibi davranabilme potansiyelini de bünyelerinde taşımaktalar. Bu olumsuz özellikleriyle gündeme gelen "Kara Sevda" tipi aşk, "Yoğun aşkın ilkel tipi" olarak tanımlanmakta. (1)

Konunun uzmanı psikiyatristlere göre; aşık olma kapasitesi, belirli psikolojik gelişim aşamalarını tamamlamış olmayı gerektirmekte. Bu gelişim aşamalarının başarılması ve aşılması, aşık olmayı, normal ve sakin seyirde bir ilişki kurabilmeyi kolaylaştırmakta. Bunu sağlayan husus da, başarıyla geçilen psikolojik gelişim aşamaları sonucu, çok katmanlı -sofistike- bir yumuşaklık, ilgi, şefkat ve idealizasyon yoluyla sevgi nesnesi ile özdeşleşebilmek ve sürekli bir empati içinde olabilmek şeklinde tanımlanmakta. Birini lâyıkıyla sevebilmek için öncelikle insanın kendisinin iyiliklerle dolu olduğundan emin olması, kendini olumlu ve olumsuz, iyi ve kötü özellikleriyle kabullenme kapasitesine ulaşmış olması gerekmekte... Eğer erkek ve kadın kişilik gelişimlerinde bu seviyelere gelememişlerse, birbirlerini uzunca bir süredir tanıyor olsalar da, evlenerek onları yakından tanıyanlar nezdinde bir çift oluştursalar da gerçek anlamda bir çift olmuş sayılamazlar.

Karşısındakini anlayabilme ve empati derken de başka bir zorluk da ortaya çıkmakta... Her insanın içinde aynı zamanda yaşayan başka insanlar da var. "...Örneğin her kadının içinde birçok kadın yaşar. Mesela anne, eş, çocuk, sevilmeyi bekleyen duygusal masum kadın, beğenilmeyi arzulanmayı bekleyen dişi, kaprisli kadın... Ve her birinin ayrı ayrı geçmişleri, acıları, öğrenilmişleri var. Eş, mutlu olmak istiyorsa o kadının içinde yaşayan tüm kadınları sevmek durumunda. Çünkü o, tüm kadınlarının toplamıdır. Karşı tarafta, her kadın gibi, her erkek de aslında içindeki tüm erkeklerin toplamı..." (2) Karşımızdakinin görmek istediğimiz, sevmek istediğimiz bir yönünü seçiyoruz, olmadı bir yönünü bizim ideal beklentimizle örtüştürüyoruz gerisini yok sayıyoruz. "Ak"ı görüyor, "kara"yı yeriyor, "gri"leri ise görmezden gelebiliyoruz!

İlerideki gelişim aşamaları her ne kadar önemli olsa da işin asıl temeli de sonuçta geliyor yine çocukluk dönemindeki problemlere dayanıyor. Aşık olmak ileriye dönük anlamıyla zamanın akışına ve ölüme karşı bir isyan hali olduğu kadar geriye dönük olarak da bir tür "yas süreci"ni temsil etmekte... Bu "yas süreci", arkada çocukluğun gerçek nesnelerinin bırakıldığı, büyüyüp bağımsız olabilme ile ilgili bir süreç... Çocuğun her istediğinin yerine getirilmesi -hiç bir isteğinin yerine getirilmemesi kadar- riskli ve onun ileriki yaşlardaki aşık olma kapasitesine ve kalitesine engel teşkil etmekte. Prof. Erdal Atabek'in "Çocukerkil Aileler" tanımıyla yıllar önce dile getirdiği gibi, ailede hemen her türlü satın alma kararına çocuğun baş aktör olarak katıldığı modern yeni yaşam sürecinde çocuğun önüne serilen "nesne bolluğu" da "nesne kıtlığı" kadar problem yaratmakta. Denge önemli! Bu nedenle çocukların gerektiği yerde ve zamanda engellenmeleri gerekmekte.(3)

İnsan davranışları,

İnsan davranışları yüzeysel açıdan siyah ve beyazlardan oluşmakta. Oysaki karşıdaki insanı kendi özgün varoluşu içinde insan olarak görebilmek için grilerin de oluşması, siyah ve beyazların da bir denge içinde olması gerekmekte. Bu basit ve temel bileşim bir araya gel(e)mediği zaman hayat boyunca kişilik bölünmeleri yaşanmakta, hatta işin ucu gazetelerin üçüncü sayfalarına konu olan üzücü uç örneklere kadar varabilmekte.

Aşk, yaşamın nadir olarak sunduğu mucizevî bir güzellik olsa da, insanlarda, öncelikle psikolojik açıdan olgun ve dengeli bir kişilik, asgari bir kültürel taban, ilgi, şefkat ve empati gerektirmekte...

İ.Ersin KABAOĞLU,

23 Mart 2009, Ankara

Kaynakça:

(1) Prof. Dr. Abdülkadir Çevik, 14 Şubat Sevgililer Günü nedeniyle " Patolojik Aşktan Olgun Aşka Geçiş" başlıklı konferans tebliği. A.Ü. İbni Sina Hast. Hastane Başhemşireliği ve Hizmetiçi Eğitim Hemşireliği Koordinatörlüğü.

(2) Aret Vartanyan , "Bir Nefes İstanbul" , Goa Yayınevi. 2009

(3) Prof. Dr. Erdal Atabek, "Modern Dünyada Değer Kayması Ve Gençlik", Alkım Yayınları, İst.2002.

 
Toplam blog
: 366
: 2333
Kayıt tarihi
: 05.10.07
 
 

Samsun/Ladik doğumluyum. Çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım babamın görevi gereği ülkemizin Orta ..