Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Nisan '10

 
Kategori
Güncel
 

Avrupa Birliğine üyelik yolundaki Türkiye'nin daha hala tartıştıkları gündeme bakın

Ülkemizin gündemini takip eden, dış basın ve dış dünyanın, bıyık altından, halimize güldüklerini, düşünmeden yaşayabilmemiz, gerçekten, ancak kendi durumumuzun vahametini, anlayamamış olmamızla, açıklanabilir. Zira bu yaşanan gündemi ve bu gündem maddelerinin, artık ne ülkemiz ve nede medeni dünyanın, gelişmişlik çizgisiyle, uzaktan yakından hiçbir ilgi ve alakasının olamayacağı, gün gibi ortadadır.

Hemen, hemen hangi kurumumuzun, işleyişi ile ilgili, gerçekten önemli bir sorumluluk gerektiren, durum ya da durumlar, ortaya çıkacak olsa, bir de bakıyorsunuz, zamana uyarlanamayan, tüm kurum ve kuruluşlarımız, belirgin bir acizlik içinde, kıvranıp debelenir olmuştur. Ve genelde bu tespitler de, çoğu kez, çok ağır bedellerle, tecrübe edilmektedir. Gerekli güncellemelerin yapılması yoluna gidildiğinde ise birçok zaman yine yarım yamalak (kafadan savma) manzaralar, karşımıza çıkabilmektedir. Tam da bu iktidar dönemine, tesadüf eden, hızlı tren ve hantal ray hikâyesindeki, acı bilânço mağduriyetinde, olduğu gibi.

Devletimizin başına, gelmiş, geçmiş hemen, hemen tüm iktidarların, bu güne kadar sürdürdükleri, politikalara da, biraz farklı bir temasta bulunarak, devam edelim. Siyaset dediğiniz, biraz da, bir problem çözme sanatı diye, tanımlanmaktadır. Lakin bizim siyasetçilerimizin de, en temel çıkmazlarından biri, olan problem ya da problemleri çözmekten çok, ya yenisini üretmek, ya, ya da olan problemi ya da problemleri, kangrene çevirmeden, çözememeleridir. Ama gelin görün ki, hangi birinin ağzını açsanız, o kendini methetmek için, yaratılmıştır.

Tamda, Cumhuriyetimizle yaşıt problemleriyle, mağduriyetini içine gömüp oturmuş, bu ülkenin deyim yerindeyse, en asli unsuru, Alevi vatandaşlarımızın mağduriyetinde, olduğu gibi. Ya, ya da, dedeleri Çanakkale’de, bu vatanı savunmak için, oluşturulmuş mozaiğin en tatlı aslisi, Kürt vatandaşlarımızın, ortaya konan problemleri ve bu problemlerden 25- 30 yıllık, zaman zarfında, ölmüş on binlerce vatandaşımız ve ağlayan analarımızın, dinmeyen feryatlarında olduğu gibi vb…

İyide sormazlar mı adama, efendi, bu problemleri daha ne diye bekletiyoruz. Kimin ya da kimlerin gel ipte, bu bizim kendi içimizdeki, kendi kanayan yaralarımızı, sarmasını beklemekteyiz. Problemlerimizi ötelemenin, artık ne bu ülkeye ve nede vatandaşlarımıza, hiçbir fayda sağmadığı, gün gibi ortada değil mi? O zaman daha ne diye duruyoruz. Ama doğru tabi, bizde siyaset, problemleri çözüp ortadan kaldırma işlevinden çok, yolsuzluklar, kadrolaşmalar, kayırmacılıklar vb. üzerinden, hep bana ve rep bana için çalışır yapıla gelmiştir. (Ve tabi istisnalar, kaideyi bozmamak koşuluyla)

Bu problemlerimizi, hep yarınlara öteleyip, kangrene çevirme yönündeki eğilimimiz, daha birçok alanda ve özellikle dış siyasetimizde de, oldukça etkilidir. Yine aynı şekilde, uluslar arası arenada da, genelde hep geri planda ve genelde hep sürükleneni oynar olagelmişiz. Ve bu rol, bizim çözümsüzlüğe alışkın olmamızdan değil, çözüme gerçekten gerekli özgüveni sağlayıp, sarılmayışımızdan ileri gelmektir. Ama buda böyle, nereye kadar.

Bu gün ki, iktidarı bu ve bunun gibi daha birçok konuda ve özelliklede, dış siyaset konusunda, çözümcü anlayış çizgisine, istekli bulmakla birlikte, samimiyetten yoksun içerik ve süreksizliği, sınıfta bırakacak gibidir. Ama bunu da, yine en iyi önümüzdeki süreç, gösterecektir.

Sonuç itibariyle; Ülkemizin çözmesi gereken, onca problemi varken, daha hala, irtica, darbe vb. konular, gündemimizi gereksiz yere, oyalayıp durmaktadır. Bu modası geçmiş tartışmalar, ülkemizin menfaatine değildir. Bu tarz tartışmaları, bir kenara bırakıp, bir an önce deyim yerindeyse, milli hedefimiz haline gelmiş olan, Avrupa Birliğine tam üyelik yolunda, hızlı adımlar atmalı, gerekli reformları yapmalıyız. Bu ve bunun gibi, daha modası geçmiş birçok tartışmada, çözümsüzlüğe kilitlenmiş, birçok problemimizde, en makul çözümü, Avrupa Birliğine tam üyeliğimizle, ulaşacaktır.

Hadi hayırlısı…


16/06/2009 - 18:19

Sinan Adıgüzel, Sanatçı ve Arş. Yazar

FARKLI BİR BAKIŞ
namesinan@gmail.com
a.m.a.sinan@gmail.com

 
Toplam blog
: 64
: 435
Kayıt tarihi
: 20.04.10
 
 

Sinan Adıgüzel, sanatçı yazar, 08.10.1977 tarihinde Adıyaman’da dünyaya gelmiştir. İlköğre..